Hülya, işyerinde karşılaştığı ayrımcı uygulamaları böyle anlatıyor. O bir hemşire, 35 yaşında.
Saime ise avukat, 31 yaşında. O da iş hayatında karşılaştığı ayrımcı uygulamalardan şikayetçi. "Bir erkek meslektaşımla çalışıyorum ve müvekillerimizin çoğu bana, ortağımın sekreteriymişim gibi davranıyor" diyor.
Filiz, İpek, Nermin ve Sinem de toplumsal hayatın hemen her aşamasında "ayrımcılığın" farklı yüzleriyle karşılaştıklarını söylüyorlar. Ortak noktaları, kadın olmaları, "cinsiyet ayrımcılığı"na maruz kalmaları.
"Herkes olduğu gibi kabul edilse..."
Onların "Ayrımcılık nedir? Hiç ayrımcılığa uğradınız mı?" sorusuna verdikleri yanıtlar şöyle:
İpek (20, Üniversite Öğrencisi): Ayrımcılık iki farklı durumu, konumu, farklı açılardan değerlendirme, farklı kefelere koymaktır. Ben Doğulu ve Alevi olmamdan dolayı ayrımcılığa uğradım. Türk olmama rağmen, sırf Doğulu olduğum için Kürt olduğum söylendi.
Cinsiyet ayrımcılığıyla da kaldığım öğrenci yurdunda karşılaştım. Kadın kimliğimizden dolayı bize daha farklı ve sıkı kurallar uygulanıyor. Oysa benimle aynı yurtta kalan erkekler için bu kurallar farklı. Ailemde ve çevremde de ayrımcılıkla karşılaştım. Örneğin, fazla gezemiyorum. Hemen şunu söylüyorlar: "Çok gezen tavuk ayağıyla pislik getirir."
Ayrımcılıkla karşılaşmak hoş bir şey değil. Herkes olduğu gibi kabul edilmelidir. Herkesin yaşam tarzı, kültürü, değerleri olduğu kabul edilmeli ve ayrımcılık olmamalıdır.
"Sakalı olanın sözü geçiyor"
Hülya (35, Hemşire): Ayrımcılık, diğer kişilerden farklı görünmek ve farklı davranmaktır. En çok kadın olmamdan dolayı ayrımcılığa uğradım. Öncelikle aile içinde ayrımcılık söz konusu. Erkeklere daha çok özgürlük veriliyor.
İşyerinde de bunun devam ettiğini görüyorum. Toplantılarda hemşirelerin söylediği ciddiye alınmıyor. Bizden habersiz servislerimiz değiştirildi. Bir arkadaşım bu problemi kendisi halledemedi, eşi gidip hastane yönetimiyle görüştü, istediği yere verdiler. Aynı şekilde, başka arkadaşların da işleri, eşler gidip görüşünce halloldu. Erkek personele farklı davranıyorlar, bize farklı davranıyorlar.
Aile içinde de oluyor ayrımcılık. Anne-babalar kendilerine kızlarının bakacağını söylüyorlar. Yaşlılıkta bizi sigorta olarak görüyorlar. Ama miras söz konusu olduğunda kızlar miras alamıyor. Bu durum benim çok zoruma gidiyor. Bizim toplumumuzda 'sakalı olanın' sözü geçiyor.
"Elbise beğenme hakkımız bile yok"
Filiz (35, Öğretmen): En çok uğradığım ayrımcılık, cins ayrımcılığıdır. Ben Siirt'te yaşıyorum. Siirt'te Arap nüfusu çoğunlukta. Kürtler Araplar tarafından çok aşağılanıyor. Alevi olmamdan dolayı da çok ayrımcılığa uğradım.
Cinsiyet ayrımcılığına ise her zaman uğruyorum. Kadın olmamdan, anne olmamdan dolayı çok kötü şeyler yaşıyorum. İstediğim gibi hareket edemiyorum. Yaptığım tüm işlerde çocuklarım bana ayak bağı oluyor. Siirt'te yaşayan kadınların ise hiçbir hakkı yok! İnan ki o kadınlar kendileri için bir elbise beğenme hakkına bile sahip değiller!
"İkram erkeklere, işler kadınlara"
Nermin (34, Memur): Ayrımcılık deyince aklıma ilk gelen, kadın-erkek ayrımı, yani cins ayrımcılığı oluyor. Ayrımcılığa çok uğradım. Özellikle de bir dönem Yozgat'ta çalışırken. Toplumumuzda cins ayrımcılığını her yerde görmek mümkün. Belki size çok basit gelebilir ama bir düğünde, toplantıda, taziyede erkeklere hep öncelik verirler, erkekler hep ön plandadır. Yemekler ve tüm ikramlar önce erkeklere yapılır. Nedense işler de hep kadınlara kalır. Çocukların bakımı da yine kadınlara kalıyor.
Sinem (20, Öğrenci): Ayrımcılık, bir nedenden dolayı birisine çok kötü davranmak, dışlamaktır. Ben yurt dışında yaşıyorum. Oralarda Türklere iyi davranılmıyor. Örneğin, Türklere ev verilmiyor, çok gürültü yapıyorlar diye.
Aile içinde de cins ayrımcılığı yapılıyor. "Kız başına nereye gidiyorsun?" gibi sorularla sık sık karşılaşmak mümkün. Ama ben genel olarak yapılan ayrımcılıkları takmıyorum. Yapılanlar ve söylenenler beni etkilemiyor.
"Ortağımın sekreteriymişim gibi..."
Saime (31, Avukat): Ayrımcılık, kişinin dili, dini, cinsiyeti veya herhangi bir toplumsal gruba mensubiyeti vb. nedenlerle farklı bir statüye tabi tutulmasıdır.
Yaşamın her aşamasında değişik nedenlerle ayrımcılığa uğradığım oldu. Kürt kökenli olduğum için Türkçe'yi sonradan öğrendim. İlkokul yıllarımda başarılı bir öğrenci olmama rağmen, bozuk şivem nedeniyle alay konusu olduğum zamanlar da oldu. Herhangi bir dini inancım yok. Bu nedenle her Ramazan ayı benim için kabusa dönüşür. Lokantaların çoğu kapanır veya çok kötü hizmet verir.
Şu anda avukatlık yapıyorum. Oldukça düzgün konuşuyorum ama bu kez de cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğruyorum. Erkek bir meslektaşımla birlikte çalışıyorum ve müvekkillerimizin çoğu bana ortağımın sekreteriymişim gibi davranıyor. Yaşadığım yerde bunu kırmak oldukça zor.(BB)