İstanbul Feminist Kolektif üyeleri, sevgilisi tarafından öldürülen Arzu Yıldırım'ın ölümünde ihmali olduğu iddiasıyla Ümraniye Cumhuriyet Savcısı Feridun Kabadayı hakkında suç duyurusunda bulundu.
"Kadın Cinayetlerine İsyandayız" kampanyasını yürüten İstanbul Feminist Kolektif üyeleri, Yıldırım'ı sevgilisi Metin Çilingir'in, hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduktan iki gün sonra öldürdüğünü hatırlattılar. Yıldırım'ın ölümünde, korunması için gerekli önlemleri almayan cumhuriyet savcısı Kabadayı'nın da sorumluluğu bulunduğunu belirttiler.
Ümraniye Adliyesi önünde bugün saat 11.00'de biraraya gelen kadınlar "Kadın cinayetlerine isyandayız", "Arzu Yıldırım ölmeyebilirdi, sorumlular yargılansın", "Ümraniye savcılığı kadınların öldürüldüğünü duymamış mı?" ve "Arzu Yıldırım 'İmdat öldürüleceğim' dedi, savcı karakola havale etti" ve "Yaşasın kadın dayanışması" yazılı pankartlar açtılar.
Kadınlar adına basın açıklamasını, Seher Kalkan okudu.
"Tek suçlu Metin Çilingir mi?"
Kadın cinayetlerinde erkek şiddetiyle ilgili suç duyurularını önemsiz sayan, görevini yapmayan, kadınları korumasız bırakan savcıların da sorumluluğu bulunduğunu vurgulayan Kalkan, "Gözümüz savcılıklarda" dedi:
"Ümraniye'de sevgilisi tarafından öldürülen Arzu Yıldırım'ın çantasından savcılığa verdiği 'öldürüleceğim' dilekçesi çıktı. Arzu dilekçeyi verdikten iki gün sonra öldürüldü.Suçlu sadece Arzu'yu savcılığa dilekçe vermesini bahane edip de öldüren Metin Çilingir mi sizce?
Arzu Yıldırım'ın çığlığını duymayan, onu haklarına dair bilgilendirmeyen, can güvenliğinin sağlanabileceği ve güçlenebileceği bir sığınağı göstermeyen herkes sorumlu değil mi ölümünden? Onu, 'Arzu Yıldırım'ı ölümle tehdit ettiği öne sürülen Metin Çilingir'in ifadesinin alınması' talimatını eline tutuşturarak karakola yollayan Ümraniye Savcılığı'nın sorumluluğu göz ardı edilebilir mi?"
"Kadınları korumak imkansız değil"
Kalkan, savcılıklara "daha çok kadının ölmemesi için konunun önemine uygun davranmaları" çağırısında bulundu:
"Savcılar, suç duyurularını savcılık kalemlerinde süründürmeden, suç duyurusu yapan kadınlarla yüz yüze görüşmelidir.
Aile mahkemesinin; tanıksız ve belgesiz 4320 sayılı kanun gereğince şiddet gören kadına koruma kararı verebileceği bilgisiyle davranmalı, kadının eline emniyete götürmek üzere dilekçeyi tutuşturacağına şiddet gören kadını Aile Mahkemesine yönlendirmelidir.
Kadınlar derhal güvenliklerini sağlayacak sığınaklara yönlendirilmeli ve tüm bu süreçlerde can güvenleri sağlanmalıdır."
"Hükümet somut adımlar atmalı"
Kalkan, hükümeti de kadın erkek eşitsizliğini derinleştiren uygulamaların ve kadın cinayetlerinin önüne geçmek için somut adımlar atmaya çağırdı:
"Sığınaklar hala yetersizin de altında. Kadın katillerine haksız tahrik indirimi uygulanmaya devam ediliyor, yeni yasal düzenlemeler, özel önlemler yok. Var olan yasalar dahi uygulanmıyor. Ve savcılıklar koruma talep eden kadınları dahi koruyamıyor! Acilen önlem alınmasını, adım atılmasını, hükümetin, yargının, savcılıkların görevlerini yapmalarını hatırlatıyoruz."
Grup üyeleri, açıklamanın ardından suç duyurusu dilekçelerini avukatları Meriç Eyüboğlu aracılığıyla Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığına verdi. (BB)
* Fotoğraf: Filiz Karakuş