Eğer geçmiş çok önemliyse Yıldırım Akbulut'un İçişleri Bakanı, Galip Demirel'in İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, Tevfik Başakar'ın da Zonguldak valisi olduğunu söyleyebilirim.
Recep Yazıcıoğlu'nun "En genç vali" olarak Tokat'a atandığı yıllar. Eski Niğde milletvekili Akın Gönen'in de Kastamonu Valisi olduğu yıllar.
İçişleri Bakanlığı'nın düzenlediği "Bölge Valiler Toplantısı" Zonguldak'ta yapılıyor. Aynı önceliklere ya da farkındalıklara sahip 22'ye yakın ilin valisi Zonguldak'ta, illerinin sorunlarını dile getirip, çözüm yolları arıyor.
Galip Demirel'in bir gövde gösterisidir bu toplantı.
Eski Valisi olduğu Zonguldak'a bu kez İçişleri Müsteşarı olarak ziyaret etmekte, hakkındaki "gölge bakan" söylentisini doğrularcasına hareket etmektedir.
Yıldırım Akbulut'un hakkında fıkralar üretildiği, kadına "kaymakamlık verilsin mi verilmesin mi?" tartışmalarının olduğu yıllar.
"Bölge Valiler" toplantısı biter, adetten olduğu üzere, İçişleri Bakanı Yıldırım Akbulut'a Ankara'ya dönerken, Zonguldak Orduevi'nin önünde bir uğurlama töreni düzenlenir. Gazeteciyim ya, fırsat bu fırsat, bakan Akbulut'un yanına yanaşıyorum.
"Sayın bakan, kadınların kaymakam olması hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye soruyorum.
Tokalaştığı eli bırakan Bakan Akbulut, bir bana bakıyor, bir de arkasına. Sonra yine bana dönüp,
"Niye bana soruyorsunuz. Eski valiniz, yeni müsteşarımız Galip beye sorsanıza. Karar verecek kişi o. Galip bey ne derse o olur?"
Galip Demirel ilginç bir kişilikti.
Devletin bürokratıydı ama, bir o kadar da siyasi bir kimlikti. Benim anımsadığım- yanılıyorsam eski Zonguldaklılar düzeltsin- göstere göstere, camiye giden de ilk valiydi.
Galip Demirel'le ilgili bir iddia da tarikatçı olduğuna ilişkindi. Zaten İçişleri müsteşarlığı ve dört eğilimli Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkan Yardımcılığı ve Malatya milletvekilliği sırasında da tüm bunlar basının gündemine gelmişti.
Eski valimizle tanışıklığımız, yerel İnanış Gazetesi'nin sahibi merhum Kemal Sönmez'le olan kavgalarından eskiye dayanır. Kendisine dönüp, "Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" diye sorumu yineliyorum.
Eski tanışıklık var ya, atlanmış olmanın burukluğuyla küskün, "Neden bana sormuyorsun ki?" diyor ve ekliyor, "Sonra konuşalım"...
Fırsat kollamaya başlıyorum İçişleri Müsteşarı Galip Demirel'den görüş almak için. Tam o sırada, Mülkiye mezunu bir kadın İçişleri Bakanlığı aleyhine dava açıyor.
Gündem de taze...
Galip Demirel'le, Zonguldak'ta kalan 8-10 kadar vali ve eşlerinin de katıldığı Amasra'daki bir akşam yemeğinde konuşabiliyorum. "Te" bir masanın bir ucunda, ortasında, eşi ve kızıyla oturuyor.
Sağında ve solunda müsteşarlığına bağlı dairelerin genel müdürleri ve eşleri. Masanın karşı ucundaki bana sesleniyor,
"Ayşe ne soruyordun, şimdi sor da yanıtlayayım? "
Masayı sessizlik sarıyor bir anda. Bakışlar her iki uç arasında gidip geliyor. Tüm dikkatlerin üzerime çevrilmesinden rahatsız olmama karşın, yeni Valimiz Tevfik Başakar'dan aldığım cesaretle soruyorum:
"Kadınların kaymakam olması hakkında ne düşünüyorsunuz?"
Gülüyor. Sonra yanındaki eşine dönüyor.
"Hanım, ne dersin, kadınlar kaymakamlık yapabilir mi?"
"Şıracının şahidi bozacı" misali, tabii ki olumsuz yanıt geliyor. Sonra, o zamanlar Hukuk Fakültesi'nde okuyan kızına dönüyor,
"Sen ne diyorsun Güldal?"
"Bende anneme katılıyorum. Bir kaymakam ve vali kızı olarak çok sıkıntı çektik. Kadınlar o görevi yapamazlar" oluyor Güldal'ın yanıtı.
Bir tek Yerel Yönetimler Genel Müdürü ve eşinin inancı kadınların kaymakamlık yapabilecekleri yönündedir. Yemeğe katılanların çoğunluğundan "Yapamazlar" yanıtını alan İçişleri Müsteşarı Galip Demirel, "Mülkiye" marşının sözlerini anımsatarak ve Manisa'ya kaymakam olarak atandığında başından geçen bir olayı anlatıyor:
"Biz erkekler bile kaymakamlık yaparken, güçlüklerle karşılaşıyoruz. Halk devleti güçlü gördüğünden, devlet görevlisini de boylu poslu görmek istiyor.
Kısa boylu olduğumdan, ilk görev yerimde ciddiye bile alınmamıştım" der demesine de sözlerine ekler, "Seni Şırnak'a göndersem, gider misin?"
Sözde gözümü korkutacaktır.
Şırnak, Cizre erkek kaymakamların bile gitmek istemediği yerlerdir. Sorun şu ki, Mülkiyeli değildim. Henüz üniversiteye bile başlamamıştım.
Sözün özü, Bakan Yıldırım Akbulut'un müsteşarı, Galip Demirel, 1985'i takip eden yıllarda, kadınların kaymakamlığı önündeki en büyük engeldir.
Olay bu kadarla kalsa iyi. Belki benim paranoyam bilemem, kadınların kaymakamlığından yana tavır koyan Yerel Yönetimler Genel Müdürü, bir süre sonra kızağa çekilir.
Acı olur Galip Demirel'in intikamı. Gerçi bir iktidar değişikliğinde, Diyarbakır'a Olağanüstü Hal Valisi olan Necati Bilican'dır o isim.
Ve bu olayın üzerinden yıllar geçer.
O olayın tanıklarından olan ve Hukuk Fakültesi'nde okuyan Güldal Demirel, okul bitirir, iş yaşamına atılır. Evlenir de. Uzun süre kendisinin ne yaptığına ilişkin bir bilgim olmaz. Zaten ilgi alanıma da girmez.
Hiç ummadığım bir zamanda, ilgi alanıma giriverir.
Refah Partisi'nden ayrılan R.Tayyip Erdoğan'ın yeni partisi AKP'nin kurucu üyesidir.
Evet Güldal Akşit, kadınların kaymakam olmasının önündeki en büyük engel babası Galip Demirel'i ağlatacak bir göreve atanır: Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığına.
Giderayak, Güldal Akşit'e bir selam göndereyim istedim. (AD/BA)