Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Görsel İşitsel Araştırmalar Merkezi'nde (GİSAM) öğretim üyesi Dr. Berrin Balay Tuncer'in yönetmenliğini yaptığı film, aile içinde şiddete uğramış, öldürülme tehlikesiyle evden kaçıp KA-MER'e sığınmış kadınların yaşadıklarını, KA-MER'in ve diğer sivil toplum kuruluşlarının (STK) bölgede verdiği mücadeleyi, resmi mercilerin son kertede namus/töre cinayeti konusundaki bilgisizliklerini ve yetersizliklerini, namus/töre adına cinayet işlenmesinin gerekliliğini savunanların dehşet veren portrelerini bir araya getirmeyi başarmış.
Berrin Balay Tuncer, üç senede tamamlamış belgeseli. Şemse Allak olayından sonra, ailelerin barış yemeği için bir araya geldiğini de okuyunca "artık bu sorunun belgeseli yapılmalı" demiş.
Bölgedeki çekimlerde sürekli sivil toplum kuruluşlarından bir kişinin ya da muhtarların katılımıyla röportajları gerçekleştirdiğini anlatan Balay, "herkes biliyordu, ama konuşmuyordu" diyor. "Doğduklarına dair hiçbir kaydı olmayan kadınlar, namus temizlemek için bir günde öldürülüp gece gömülüyor ve hiçbir yetkili merciin haberi bile olmuyor bazen."
Urfa Salnamesi: Öldürmeyin, tecrit edin
Namus/töre cinayetleri üzerine yapılan araştırmaların azlığına dikkat çeken yönetmen 1920'li yıllarda Urfa salnamesinde, kadınların öldürülmemesi gerektiği, ancak şehir dışında bir yere yaşamaya gitmeleri gerektiğinin yazıldığını aktarıyor.
Bir çocuk fabrikası olarak kadın
Diyarbakır ve Urfa'da yapılan görüşmelerde bölgenin siyasal, ekonomik, sosyal yapısının karmaşıklığı bir daha gözler önüne seriliyor. Aşiret, gelenek, yoksulluk, eğitimsizlik; hepsinin hedefi genç kadınlar oluyor.
Filmde, bu cinayetlerin gerekliliğini savunan bir erkek, kadının eğitilmemesi gerektiğini üstüne basa basa söylüyor. Ayrıca aynı kişi, 34 yaşındaki kadınlarının 8-9 çocuk sahibi olduğu bir milletin sırtını ne Amerika'nın ne da başka bir ülkenin yere getirebileceğini savunuyor.
Kızlarımızı köpeklerle yatırın, oğlumuzu öldürmeyin
Filmdeki en dikkat çekici olaylardan biri ise, bir namus/töre cinayetinden sonra erkeğin ailesinin kızın ailesine, oğullarının öldürülmemesi için götürdükleri teklif.
Erkeğin ailesi, kızın ailesine, evli kadınlarını, bekar kızlarını sunuyor, "eğer istiyorsanız onları köpeklerle yatırın" diyor. Yani zaten hakkında tek söz söyleme hakkı erkeklerin olan kadın cinselliğinin bu denli aşağılanması bir "barış/ateşkes" önerisi olarak sunuluyor.
STK'lerin imkanları kısıtlı
STK'ler bölgede kilit bir pozisyonda. Aşiret-gelenek-eğitimsizlik ve yoksulluk kıskacında sıkışmış kadınların destek bulabileceği en önemli merkezler STK'ler. Ancak, kadınların uzun vadede hayatlarını idame ettirebilmeleri halen çok zor. Sığınak imkanları çoğu kez yok, olanların da sığınakta kalma süresi çok kısıtlı.
Başka ülkelerde durum ne?
Kadına Ağıt belgeselinin ana sponsoru Hollanda merkezli bir STK olan MamaCash. Hollanda'da şiddete uğrayan kadınların sığınakta kalmaları ve maddi yardım almaları hemen sağlanıyor, belli bir süre sonra meslek öğrenmeleri için çalışmalar yapılıyor.
Daha sonraki aşamalarda da şehirleşmiş bölgelerde yaşamaları için yardımlar sağlanıyor. Destek, kadın ekonomik özgürlüğünü kazanana kadar devam ediyor.
Büyük çoğunluğu Kürt kadınlarından oluşan töre şiddetine maruz kalan kadınların kendi hayatlarını kurmalarının önündeki engellerden biri de Türkçe bilmemeleri. Bu sorun imkanların kısıtlılığıyla da birleşince, kadının evden ayrıldığında çalışıp, meslek sahibi olmasını da zorlaştırıyor.
Valilik kurtarılan kadınlara yardım ediyor
Balay, bölgedeki resmi mercilerin kadınlara yardım etmek için kapılarının açık olduğunu söylüyor. "Valilik kurtarılan kadınların hayatlarını kolaylaştırmak için elinden geleni yapıyor" diyor Balay. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) Namus Cinayetleri İzleme Komisyonu kurulmuş olmasını da -henüz bir sonuç alınmamış olsa da- umut vaat eden bir adım olarak değerlendiriyor.
Belediyelerin de sığınma evlerine ilişkin çalışmalarına değinen Balay, yine de sığınma evi mantığının altı ayla sınırlı kalmaması gerektiğinin altının çizilmesi gerektiğini belirtiyor.
Aşiret
Aşiretler arasındaki güç dengeleri de namus/töre cinayetlerinin oluşmasında ve farklı biçimlerde kadınlara şiddet uygulanmasının sürdürülmesinde belirleyici. "Eğer iki aşiret de aynı derecede güçlüyse, kadının öldürülmesinden sonra erkeğin de cezalandırılması gerekmeyebiliyor" diyor Balay. Ama eğer bir aşiret diğerinden daha güçlüyse o zaman güçlü olanın kuralları geçerli oluyor.
Aşiret reislerinin oğullarının bugün mecliste oturduğunu söyleyen yönetmen, asıl onların harekete geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Ancak, menfaat ilişkisinin herkesin elini kolunu bağladığını, devletin teşviklerinin çoğunlukla ağalara gittiğini de ekliyor. Dolayısıyla resmi merciler bir yandan Diyarbakır'da Urfa'da hayatta kalmayı başaran kadınlara yardım ederken, üst kademelerde belirleyici olan, kadınların hayatlarına mal olan menfaatler.
Aşiret içindeki yaşlı kadınların tam bir erkek aşiret reisi gibi davrandıklarına dikkat çeken Balay, aşiretlerdeki yaşlı kadınların namus/töre cinayetlerindeki teşviklerinin de altını çiziyor.
Erkeklerle çalışmak çok önemli
Yeni Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) caydırıcılığı, sivil toplum kuruluşlarında çalışan kadınların da aynı aşiret sistemi içinden gelmeleri, sistemde çatlaklar oluşturuyor; ancak yönetmen asıl önemli olanın erkeklerle çalışmalar yürütmek olduğunu vurguluyor.
"Türkiye'de kadınlar henüz erkeklere çalışmanın önemini kavramış değil. Biz sürekli kadınlar üzerinde çalışıyoruz, kadınlar seslerini yükseltiyor ama mücadele alanları o kadar kısıtlı ki, bu durumda erkeklerin katılımının olması ve onlarla çalışmalar yürütülmesi çok önemli."
Kadına Ağıt belgeseline Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye ve ODTÜ GİSAM da destek olmuş.
"Kadına Ağıt" ardında yaşanmışlığını dahi bırakamadan öldürülen kadınların tümüne bir ağıt okuyor. Başı belli olmayan karanlık bir tünelden gelip, yaşayan ve öldürülmüş tüm ruhları delip geçen bir ağıt. (TS/TK)
* Melek Ulagay Taylan'ın yapımcılığını ve yönetmenliğini yaptığı Kasım 2005'te gösterime giren "Karanlıkta Diyaloglar" belgeseli de töre/namus cinayetlerini işliyor.