Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili Melda Onur, Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel ve Adalet ve Kalkınma Partisi Kocaeli milletvekili ve TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Azize Sibel Gönül'e 2012'nin en önemli kadın hakları gündemini sorduk.
Kadın milletvekilleri, bianet için 2012'yi kadınlar açısından değerlendirdi.
Onur: Kadın sözcüğünü hep cinayetlerle andık
"2012'de ne yazık ki kadın sözcüğünü hep cinayetlerle andık. Kadına şiddete karşı yasayı çıkardığımız bir yıl olmasına rağmen hemen her gün yeni bir kadın cinayeti gazete sayfalarından eksik olmadı. Yasanın çıkmasına rağmen yönetmeliğin çıkmasının gecikmesi bunun en önemli sebeplerinden biri. Öte yandan AKP hükümetinin kadın cinsiyeti üzerinden yürüttüğü siyaset de toplumda kadın algısında olumsuz etkilere neden oldu. Çocuk doğurma, kürtaj, sezaryen gibi kadının öncelikli olarak söz söyleme hakkı olduğu konularda inisiyatifi kadına bırakmama yönündeki siyaset, toplumun katmanlarında kadına dönük şiddete dönüşebiliyor.
"Bu zincirleme etkileşim içerisinde, hükümetin toplum mühendisliğiyle yarattığı bu kadın algısı, genel kurulda kadın milletvekiline sözlü tacize dönüşüyor, kadının yapacağı çocuğa, doğurup doğurmayacağına, doğum şekline erkeklerin karar vermesine yol açıyor ve erkeklere karısını, sevgilisini, sevip de alamadığı kızı öldürme cüreti veriyor. Erkek giderek kadını tahakkümü altındaki bir varlık olarak görüyor. Erkeğin şiddet eli TBMM'deki bir kadın vekile kadar uzanıyorsa, bu konuda durum çok ciddi. Bu nedenle 2012'nin kadın hakları alanında en önemli sorununun hala bir türlü çözemediğimiz kadın cinayetleri olduğunu düşünmekteyim."
Tuncel: Baskı ve direniş bir aradaydı
"2012 her yönüyle çok zorlu bir yıl olarak geçti. Hem Kürt sorunu hem emekçiler hem kadınlar hem gençler açısından... Baskıların yoğunlaşmasının yanı sıra direnişin de olduğu bir dönem oldu.
"Kadın katliamları, şiddet hiç durmadı, hatta neredeyse Türkiye'nin temel gündemi oldu. Ne yazık ki 2013'te de bu meseleyi çok konuşacağız.
"Bu yıl AKP hükümetinin kadın politikaları ifşa oldu. AKP kadını birey olarak görmek, cinsiyet eşitliğini güçlendirmek yerine, kadının aile içinde konumunu güçlendirerek geleneksel yaklaşımlara yönelik çalıştı. Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın tüm çalışmaları kadının ikincil olma durumunu güçlendirmeye yönelikti. Başbakanın kadın erkek eşitliğine inanmadığını vurgulaması, kadınların kaç çocuk yapması gerektiğini ve daha vahimi kürtaj ve sezaryene ilişkin sözleri de hükümetin kadın politikalarında etkili oldu.
"Yani kadın bedeni üzerinden, kadının nasıl olması gerektiği üzerinden yeni bir politik söylem geliştirildi. Kadınlar tabi ki buna güçlü itiraz ettiler. Özellikle kürtaj konusundaki söylemlere karşı "Uludere katliamdır, kürtaj haktır" şeklinde karşı duruş sergilemelerine rağmen baskı unsurları devam ediyor. Tecavüze uğrayan kadınların doğursunlar devlet bakar, gibi kadını anlamayan vahim tablolar gördük.
"Neticede kadınlar 2012'yi ideolojik bir saldırıyla karşı karşıya kaldılar. Kadınlar buna karşı güçlü bir çıkış yaptı. Ama bir bütün olarak siyasal gündem konusunda eksiklikler oldu.
"Biz BDP Blok vekilleri olarak parlamentoda en azından olarak kadın konusunu sürekli gündemde tutmaya dair bir çabamız oldu. Biz bunu bir sorumluluk olarak yerine getiriyoruz ama hala yapamadığımız çok şey var diye düşünüyorum."
Gönül: Mevzuatlar açısından önemli gelişmeler oldu
"2012'de mevzuat açısından iki önemli gelişme oldu: "6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun " ve "İstanbul Sözleşmesi".
"6284 sayılı Kanun 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilmiştir. Kanunla kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunması amaçlanmaktadır. Resmi makamların sivil toplumla yürüttükleri kapsayıcı danışmanlık uygulamasının yanı sıra acil durumlara ilişkin usuller de kanunda geniş bir şekilde tanımlanmıştır. Kanunun 14. Maddesi gereğince 11 pilot ilde KOZA-Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi açılmıştır.
"Reform niteliğindeki 6284 sayılı kanun ile birlikte kadına yönelik şiddet ile mücadelede yapılan çalışmaların en önemlilerinden biri de "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun"dur. Bununla uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olan İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen söz konusu sözleşmenin, Avrupa Konseyi Kadına Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme Geçici Komitesi bünyesinde hazırlanması ve sonuçlandırılmasında ülkemiz öncü bir rol oynamıştır. İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen sözleşmeyi onaylayan ilk ülke Türkiye olmuştur. Bununla birlikte yapmış olduğumuz diğer önemli bir çalışma ise kadın istihdamının artırılmasına yönelik çalışmamızdır. Ulusal istihdam stratejisinin hazırlık aşamasında kadın istihdamının %38'e çıkartılması hedeflenmiştir.
"Ayrıca Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, 18/12/2011-11/12/2012 tarihleri arasında 12 adet toplantı yapmıştır. Komisyon, bu tarihler arasında bir kanun tasarısı ve bir kanun teklifini görüşüp karara bağlamıştır. Daha önce havale edilenler de dahil olmak üzere halen 34 kanun teklifi ve bir kanun hükmünde kararname Komisyonda görüşülmeyi beklemektedir." (ÇT)