Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu adına Uz. Dr. Agâh Aydın ve Yrd. Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi'nin "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü" açıklamasından....
Şiddete uğramak kadınlarda birçok ruhsal hastalığın oluşumunu tetikliyor.
Kadın ruh sağlığını etkileyen en temel iki sosyal faktör şiddete maruz kalma ve yoksulluktur.
Günümüzde en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik şiddete maruz kalıyor.
Erkekler belirliyor
Kadınların ne yapması, nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, parasını nasıl harcayacağı, nasıl giyineceği hatta kimle evleneceği gibi temel seçimleri kural koyucu, yasa koyucu erkekler tarafından belirleniyor.
Kadınların eğitilmemeleri, emekleri karşılığında ücret almamaları ya da erkeklerden daha düşük ücret almaları, daha düşük sosyal konumda yer almaları şiddete uğramalarını arttırıyor.
Kadınlar en sık eşleri, cinsel partnerleri tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz bırakılıyor.
Kadınlar etkileniyor
Kadına yönelik şiddet sonucunda kadınların bedensel, ruhsal, cinsel ve üreme sağlıkları bozulmakta, gebelik ve lohusalık döneminde sağlık problemleri ile karşılaşılıyor.
Yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik dünyada kadınları erkeklerden daha çok etkiliyor.
Yoksulluk ve eşitsizlik, depresyon, şizofreni ve iki uçlu bozukluk gibi birçok ruhsal hastalığın kadınlarda daha sık görülmesine yol açıyor.
Panik bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu ve fobiler başta olmak üzere anksiyete bozuklukları ve depresyon gibi toplumda sık görülen bazı ruhsal hastalıklar kadınlarda erkeklerden daha sık görülüyor.
Kadınlar erkeklerden üç kat daha fazla intihar girişiminde bulunuyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlarda depresyon erkeklerden iki kat daha sıktır.
Sadece 40 sığınma evi
Türkiye'de halen olması gereken sayının otuz da biri kadar yani 40 civarında sığınma evi vardır.
Sığınma evlerinin yetersizliği nedeniyle, şiddet mağduru kadınların, şiddet gördükleri ortamda yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldıkları görülüyor.
Şiddet mağduru kadınlar için yeterli sayıda sığınma evi yapılmayışını, gerçek bir korumanın sağlanmamasını; sistemin, kadına yönelik şiddetin devam etmesine, yaygınlaşmasına ve olağanlaşmasına zemin hazırladığının açık bir kanıtı olarak görüyoruz.
Uluslararası sözleşmeler imzalansın
Türkiye'de gelmiş geçmiş tüm hükümetler, bugüne dek kadına yönelik şiddeti önlemeye ilişkin birçok uluslararası sözleşmeye imza koymuş olmalarına karşın bu sözleşmelerin gereğini yapmıyor, zaman içinde çıkarılan bazı yasaların, genelgelerin yaşama geçirilmesine katkıda bulunmuyor, gereken ilgi ve çabayı göstermiyor.
Diğer taraftan, kadın hakları konusunda yasal düzeyde önemli adımlar atılmış olmakla birlikte "kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete ilişkin" veriler kadın cinayetlerinin arttığını gösteriyor.
Kısacası, şiddetin yaygınlaşması eğitimin, yargının, kolluk kuvvetlerinin, medyanın kısacası tüm toplumun yapılanmasında etkisi olan 'ataerkil' sistemin, meşruiyet kazandırdığı 'erkek üstünlüğü inanışına dayanan cinsiyetler arası eşitsizlik' anlayışından kaynaklanıyor. (BA/BB)