Kadın Savunma Ağı pandeminin getirdiği iki yıllık aranın ardından 3-7 Ağustos tarihleri arasında İzmir Dikili’de toplandı. Bu yıl ekonomik şartların gölgesinde gerçekleştirilen kampta en çok öne çıkarılan konular ise mülteci ve LGBTİ düşmanlığı, sömürülen kadın emeği oldu.
Şartların zorlayıcılığı ve ülke gündeminin yoğunluğuna rağmen düzenlenen kampta halk oyunlarına, flamenkoya ve masal atölyelerine yer verildi.
Ayrıca yapılan çocuk atölyeleriyle hem çocuklar hem yetişkinler eğlenirken kolektif bakım emeği tecrübesine dair de bir kazanım elde edildi.
Ekolojik sorunlardan LGBTİ+'ların sorunlarına
Kampta pandemi sonrasında ülkenin içine düştüğü ekonomik yoksunluklar, geçim sıkıntıları, karşılanma imkânı olanaksız olan kira zamları konuşuldu. Kısaca toplumun içinden geçtiği dar boğaz kampın birinci gündem maddesiydi.
Tüm bunlarla birlikte sömürülen kadın emeği, mülteci kadınların hak ettikleri ücretin çok altında çalıştırılmaları, LGBTİ'lerin dışlanması ve gezegenin yaşadığı ekolojik yıkım da öne çıkan diğer konu başlıklarıydı.
Kampta yükselen faşizme ve otoriterleşen ülke rejimine tepki gösterilirken İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkan iktidar da hâlâ tepkilerin odağında yer aldı.
Tüm bu sorunlara ve yaşanan baskıya karşı feminist mücadeleyi öğütleyen kadın savunma ağı bileşenleri faşizme de ancak feminist mücadeleyle karşı konabileceğini vurguladılar. Kampın mücadele için öne çıkardığı başlıklar şöyle:
Yargıda, işte, okulda, ailede, sokakta yaşanan cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddete karşı feminist öz savunmayı örgütlemeliyiz.
Yurtlarını çeşitli emperyalist ve savaş politikaları sebebiyle terk etmek zorunda kalan mültecilerin hayatlarının pazarlık konusu yapılmasını kabul etmemeli, göçmen kadınları sömüren patronlara ve erke karşı feminist mücadeleyi büyütmeliyiz.
Toplumda giderek yükselen gericiliğe karşı feminist ve laik bir ideolojiyi benimsemeli, gericiliğin eğitimden ve okullardan uzak tutulması için Diyanet, dini vakıflar ve cemaatlerle anlaşmalar yapan MEB’in tam karşısında durmalıyız.
Irkçılığa, LGBTİ +fobiye, göçmen karşıtlığına karşı mücadele bayrağını yükselten bir feminist itaatsızlığın mümkün olduğu söylenirken içinde bulunduğumuz toplumsal koşullara karşı feminist bir bilincin gerekliliğine de vurgu yapılıyor.
Sokakta, iş yerinde, evde, okulda, hayatın her alanında feminist dayanışma ilkelerini hayata geçirebilmek için kadın savunma ağları kurulmasının gerekli olduğu vurgulanıyor. Faşizm karşısında ancak feminist bir mücadeleye yaslanılması ve feminizmin bütün bileşenlerinin bu mücadeleye ortak edilmesi salık verilirken İstanbul Sözleşmesinin tekrar yürürlüğe girmesi ve kazanımların geri alınması için de geri adım atılmayacağı belirtiliyor. (ED/EMK)