“Söz konusu genelde, var olan yapıdaki Anayasa’daki eşitlik ilkesini yok sayıyor. Son yıllarda zaten kadının giderek yok sayıldığı, eve kapatıldığı, kamusal alandan çekilmesine neden olacak düzenlemeler görüyorduk. Hatta 2011’de Kadın Bakanlığı’nı kapatıp Aile Bakanlığı’na çevirdiklerinde kadın erkek eşitliği konusundaki, yol haritasına dair bize bir fikir verdiler. Kadını sadece aile ile tanımlayan bir yol haritasıydı bu.”
“Bu genelge, İstanbul Sözleşmesini iptal etmeye çalışan, 6284 sayılı Ailenin Korunması Kanununu hiçe sayıp kadınları ve çocuklarımızı korumayan gerici politikaların ürünüdür. İkiyüzlü bir genelgedir. Sakın inanmayın!”
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği başkanı Avukat Müjde Tozbey, "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi"ne yönelik genelgeye tepki gösterdi.
Detaylar
Genelge dün, Curbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan imzası ile Resmi Gazete’de yayınlandı.
Genelgeye göre, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı (2024-2028)" hazırlandı.
Vizyon Belgesi ve Eylem Planı'nın etkin bir şekilde uygulanması ve izlenmesi için Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu teşkil ettirildi.
Vizyon Belgesi ve Eylem Planı'nın uygulanması ve izlenmesini teminen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Yıllık Faaliyet Planı" hazırlanacak. Bunun yerel düzeyde etkinliğinin artırılması amacıyla da tüm illerde "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi İl Koordinasyon Kurulu" oluşturulacak.
Bu kapsamda valiliklerin himayesinde aile ve sosyal hizmetler il müdürlükleri koordinasyonunda "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi İl Eylem Planı" ve "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi İl Yıllık Faaliyet Planı" hazırlanacak.
İki aktivist Güllü ve Tozbey, bianet’e yaptıkları değerlendirmede, kadınların erkek şiddetine karşı aileye dair genelgelerle korunamayacağı görüşünde
“Belçika’da sorunlar nasıl çözülüyordu?”
Canan Güllü, şunları söyledi:
“Eğer adına “kanayan yara” diyeceksek, kadınlara dair onlarca kanayan yara varken, tutup kadını sadece “kutsallık” içine kapatan, kuluçka gibi gören bu anlayışın nedenini de biliyoruz. Bu anlayış aslında tarikatlarla kurduğu bağ, tarikatlara verdikleri sözlerden dolayı, bunları yapıyor.
“Tarikatlar varken, bu ülkede biliyoruz ki kadınlara ve çocuklara huzur yok. İşte bu genelgelerde kadınların eşitliğine değil kadınların ikinci yurttaş olmasına hizmet ediyor. Amaçlanan da bu.”
“Kız çocuklarının okullaşmadığı, erken yaşta evliliklerin sürekli olarak arttığı, bir ülkede, evlilik sistemini korumak adına, kadınları korumak iddiasıyla bu genelgeyi yayınlamak biz kadınları ve cinsle yönelim tercihi farklı olan insanları korumuyoruz anlamına geliyor. Yani, diyorlar ki evlenmeyen kadını korumayız, anne olmayan kadını korumayız. Biz kadını sadece anne olduğunda, aile içinde olduğunda koruruz diyor bu genelde. Biz bunu kabul etmiyoruz.”
"Sayın Aile Bakanı’na da soruyorum. Kendisi Belçika’dan geldi, orada sorunları kadın ve erkek eşitliği üzerinden mi çözüyorlardı yoksa sadece kadını aileye kapatarak mı çözüyorlardı? Bu sorunun yanıtını orada tanık olduklarının yanıtını kendisinden bekliyoruz. Sorunları orada eşitlik ilkesi üzerinden mi çözüyorlardı, yoksa kadını yok sayarak mı çözüyorlardı?”
“İkiyüzlü bir genelge sakın inanmayın”
Müjde Tozbey de şunları söyledi:
“Genelgeyi ilk okuduğumuzda ailenin korunması, güçlendirilmesi için tüm devlet organlarının el ele verip, mücadelesi anlamlı gelebilir. Ancak ülkemizde ki son 23 yıl boyunca iktidarın özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü şiddetin üstünü örtme ve eve hapsetme çabasının aileyi kutsallaştırmak, yüceltmek için yapıldığını bildiğimiz için söz konusu genelge tabiki samimi ve gerçekçi gelmiyor. Çünkü iktidar kadınları, erkekleri ve çocukları ailenin kutsallığı içerisinde hapsederek yönetimini sürdürebileceğinin farkında.”
“Diğer taraftan genelgede bahsedilen çalışmaların içerisinde neden Diyanet İşleri, Milli Savunma, Sanayi ve Teknoloji Başkanlığı gibi kurumlar varken, kadın ve çocuk örgütlerinin, baroların, tabip odalarının olmaması da iktidarın yine bizleri umursamadığını ve gerçek sorunlarla uğraşmak istemediğini göstermektedir.”
“Bu genelge, İstanbul Sözleşmesini iptal etmeye çalışan, 6284 sayılı Ailenin Korunması Kanununu hiçe sayıp kadınları ve çocuklarımızı korumayan gerici politikaların ürünüdür. İkiyüzlü bir genelgedir. Sakın inanmayın!”
“Genelgede belirtilen tedbirlerin birçoğunun mevcut yasal düzenlemeler ve politikalar çerçevesinde zaten yürürlükte olduğunu biliyoruz. Ancak bu tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanmadığı, denetim mekanizmalarının yetersiz kaldığı ve şiddet mağdurlarının yeterince korunamadığı da aşikâr. Bu durum, genelgeye duyulan güvensizliği daha da artırmaktadır. Özellikle kadın sığınma evlerinin sayısının yetersizliği, mevcut evlerin kapasitelerinin doluluğu ve kadınların bu merkezlere erişimde yaşadığı zorluklar, devletin koruma politikalarının yetersizliğini gözler önüne sermektedir."
"Ayrıca, genelgede aile yapısının korunması ve güçlendirilmesi için alınacak tedbirler arasında eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerine yeterince yer verilmemesi de düşündürücüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddetle mücadele ve kadının güçlendirilmesi konularında farkındalık yaratacak programlar, devlet politikalarının merkezinde yer almalıdır. Ancak iktidarın bu konulardaki isteksizliği, toplumun geniş kesimlerinin sorunlarını çözmek yerine, mevcut güç dengelerini korumaya yönelik adımlar attığını göstermektedir."
(EMK)