"Maço" sözcüğünü dünyanın sözcük dağarcığına katan kültüre ait bir ülke İspanya. Anımsayalım General Franco zamanında bir kadının, Savunma Bakanı olarak "orduların" başında olmasını şöyle bırakın, kadınların kendilerine ait bir banka hesabı bile olamıyordu, "koca" izni olmadan kontrat imzalayamıyorlardı...
Bugün İspanya'da hâlâ kadınlar erkeklere oranla yüzde 30 daha az kazanıyorlar, büyük şirketlerin yönetiminde yeralma oranları yüzde 4'ün altında... 2007'de 71 kadın kocaları ya da sevgililier tarafından öldürüldü. Ama yine bugün İspanya kabinesinde kadınlar erkeklerden bir fazla, etkili bakanlıklara sahipler.
Neden olmasın?
37 yaşında Savunma Bakanı olan Katalan Carme Chacón, karnı burnunda beyaz bir tünikle Afganistan'da birlikleri ziyaret etti etmesine... İspanya'nın El Mundo gibi muhafazakar gazetelerinin "Siyasi pazarlama numaraları bunlar" tarzındaki saldırılarını da göğüslemek zorunda kaldı.
Her şeye rağmen eğer İspanya gibi "toplumsal cinsiyet" bilinci konusundaki olumlu yaklaşımıyla ünlü olmayan, kadınların şiddete uğradığı, çetin bir mücadele sürdürmek zorunda kaldıkları bir ülkede kabinede kadınlar ağırlıkta oluyorsa neden Türkiye'de olmasın?
Chacón gibi bir figür Türkiye'de Savunma Bakanı olsaydı. Siyasi düzlemde benzetmelerle çözümleme yapmak her zaman iyi sonuç vermese de, diyelim Katalan yerine Kürt bir genç kadın "orduların" başında olsaydı, kim bilir neler olurdu? Ne olursa olsun, mücadele sürer, hiçbir şey geriye doğru gitmezdi.
"Git kazan al"
Yani belki de değişim, dönüşüm, tekamül o kadar da zor değil...
Türkiye'de Başbakan kadınlara "Bir Başbakan kardeşleri" olarak "üç çocuk doğurun" diyor, ısrarla.
Söz kotadan açılınca "Şu anda herkes eşit. Ben kotayı eşitlik olarak almıyorum. Eşit katılım zaten şu anda var. Git kazan al. Sen kendin gidip kazanıp alamıyorsun. Kota olduğu zaman ben erkeklerin ianesine sığınıyorum demek" diyor. Kürtçe'nin rahatça konuşulamaması ve yazılamamasına "Anadilini konuşma" hakkı olarak yaklaşınca "Bekara karı boşamak kolay" diyor.
Ama olsun yine de hiçbir şey ne o kadar iyi, ne de o kadar kötü. Kadınlar mücadelelerini yılmadan yürütüyorlar.
Bir de Kuzey Avrupa'ya bakmak lazım
Bugünlerde İspanya başdöndüren kabinesiyle çok gündeme geldi. Aslında Kuzey Avrupa ülkelerinde parlamentoda kadın temsili çok daha önce tespit edilmiş ve iyileştirilmiş bir durum. Biraz oraya bakalım...
Örneğin İsveç Parlamentosu'nda 1971'de kadın temsili yüzde 14'lerde seyrederken (Türkiye'de 2007'de ulaştığı en yüksek oran yüzde 9,1), 1972'de İsveç Liberal Partisi parlamentoda en az yüzde 40 oranında kadın temsili olmasına karar verdi.
Kuzey Avrupa örneği
İsveç Sosyal Demokratları da bu adımı desteklediler, parti listesinde en önemli görevde bir erkek varsa, ikinci en önemli görevde bir kadın, sora üçüncü en önemli görevde bir erkek olmasını sağlayan "fermuar sistemini" benimsediler.
2006'da 349 sandalyenin 164'ünde kadınlar vardı. Aradan epey zaman geçmesi gerekti. Finlandiya ve Norveç parlamentoda kadın oranının en çok olduğu ilk on ülke arasında yer alıyor. Norveç'te Bir Cinsiyet Eşitliği Anlaşması var. Buna göre kabinenin yüzde 40'ının mutlaka kadınlardan oluşması gerekiyor. Bu 2004'te kamu şirketlerinde de geçerli oldu.
Norveç'te kamu işletmelerinde de kota var
Kadınların parlamentoda varlıkları sağlandı ancak Kuzey Avrupa'da sermaye yönetiminde kadınların yer alabildiği pek söylenemezdi. Bunun üzerine 2006'da devlet Norveç'te kamu işletmelerine 1 Ocak 2008den beri işletme yönetimlerinde en az yüzde 40 kadın yönetici olması gerektiği yönünde bir ültimatom verdi. Bazıları bundan rahatsız oldular, ekonomiyi kötü etkileyeceğini iddia ettiler ama hiç de öyle olmadı.
Finlandiya'da kadınlar kabinenin yüzde 60'ını oluşturuyor. Finlandiya'yı aynı oranla Belçika'daki Fransız Topluluğu Hükümeti (French Community Government) izliyor.
Güney Afrika'da da kadın temsili yüzde 46. Kabinede 13 kadın ve 15 erkek bulunuyor. Norveç yüzde 45'le Güney Afrika'nın ardından geliyor. Norveç kabinesi 9 kadın ve 11 erkek bakandan oluşuyor.
Fransa, İsveç, Şili ve Avusturya'da da kadın bakanların oranı yüzde 40'ın üzerinde. Bu oran Fransa'da yüzde 43,7; Şili'de ve İsveç'te yüzde 40,9; Avusturya'da yüzde 40.
Erdoğan-Zapatero
Kadını eve kapatmaya çalışan, cinsiyetçi dilinden bir türlü kurtulamayan Recep Tayyip Erdoğan'dan, eşcinsellerle, Basklılara, Katalanlara, kadınlara yaklaşımı gözönüne alındığında bir Jose Luis Rodriguez Zapatero olmasını bekleyemeyiz. Ama Türkiye'de kadın temsilinin, yanı sıra hız kesmeyen tüm olumsuzluklara rağmen ivme kazanacağını, kazanıyor olduğunu, kadın mücadelesinin tek başına nasıl yükseldiğini görmemek mümkün değil. (NZ/GG)