Sonuç kadın AİDS'li...
Kocası da aslında tedavi gördüğünü bunun üzerine açıklıyor.
Şimdi ikisi de yaşamıyor.
Bu olayı AIDS üzerine çalışan bir resmi görevli anlattı.
"Kadına yönelik şiddet, bu ülkede o kadar yaygın ki, AİDS dahil pek çok cinsel yolla bulaşan hastalık kadına böyle geçiyor ama hastalıkların kimden kime nasıl geçtiği üzerine pek çalışma yapılmadığı için bu konuda net konuşmak neredeyse imkansız."
"Bağımsız danışmanlık kurumları yok, devlet hizmetleri çok çok sınırlı, özellikle kadınlar için AİDS olduğunu bilmeden ölmek de pekala mümkün."
Yetkilinin "mümkün" dediğine örnek AİDS Savaşım Derneği uzmanlarından Dr. Nazan Kuzgunkaya'dan geliyor:
"Bize başvuran bir kadın AİDS olduğunu bebeğini kaybedince anlamıştı. Bebeğin AİDS'ten ölmesi üzerine yapılan testlerde kadının da AİDS'li olduğu öğrenildi. "
Kadınlar bulaştırmıyor
AİDS Savaşım Derneği yıllardır insanların AİDS hakkında bilgilendirilmesi konusunda çalışmalar yapıyor, risk gruplarına atölyeler düzenliyor. Ordu ve polis yetkilileri, müftülüklerin davetleri üzerine bilgilendirme toplantıları yapıyorlar, lise ve üniversitelerde öğrencileri cinsel eğitim ve AİDS konusunda aydınlatma programları düzenliyorlar. En önem verdikleri grup ise Tıp fakülteleri öğrencileri oluyor.
Dr.Nazan Kuzgunkaya, "10 yıllık hekimi eğitmeye çalışmaktansa geleceğin doktorlarıyla çalışmak bize çok daha anlamlı geliyor" diyor:
"Kadınlar edilgenlik ve tacize açıklık nedeniyle daha büyük bir risk altında. Dünyada da başta AİDSli kadın oranı yüzde 20 iken bugün yüzde 50. Şu ana kadar karşılaştığım çiftlerde kadının kocasına AİDS bulaştırdığını hiç görmedim. Ama, ne söz gelimi tecavüz istatistikleri, evlilikte, özellikle cinsel ilişkide yaşanan şiddete dair sayısal veriler yok elimizde, bunlar konuşulmuyor, paylaşılmıyor."
Türkiye 1985'de tanıştı
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de ilk AİDS vakası 1985'de iki kişide görüldü. Bu sayı 1986'da 5'e çıktı. 2000 yılının ilk altı ayı içinde belirlenen AİDS vakası 84.
İlk görüldüğü Ekim 1985 ile Temmuz 2000 arası vaka sayısı 763 erkek, 304 kadın olmak üzere 1067. Bunlardan 885 (680 erkek, 205 kadın) TC uyruklu, 182 yabancı uyruklu. Gene bu 1067 kişinin 727'si HIV pozitif taşıyanlar, 340 AİDS hastası olanlardan oluşuyor. 15 yaş altı çocukların sayısı 22'dir.
Geçme yolları: 522 heteroseksüel, 90 homoseksüel ve biseksüel, 98 damariçi madde kullanan, 38 kan transfüzyonu, 9 hemofili hastası, 12 anneden çocuğa geçiş, 5 hastane enfeksiyonu ve 293 kişiye nasıl bulaştığı bilinmiyor.
İllere göre bakıldığında, İstanbul (335), İzmir (94), Ankara (63), Bursa (24), Antalya (23), Adana (22), Kocaeli 14'dür. Diğer illerdeki sayı 1 ile 9 arasında değişmektedir.
Dr. Kuzgunkaya, "Yıllardır patladı patlayacak açıklamaları yapılıyor ama AİDS de diğer enfeksiyon hastalıkları gibi yükseliyor, veriler çok az ve o kadar da güvenilir değil. Şimdi, 10 000 HIV pozitif var diyebilirim ama belki daha az, belki daha çok. Nitelikli test hizmeti yok, anonim test merkezleri yok, ücretsiz test imkanı yok" diyor.
Kadınlar risk altında
Dr. Kuzgun kaya, en fazla AİDS vakasının görüldüğü 1997'de sayının 143'e çıktığını söylüyor, bunu o yıl göreli test uygulamasına bağlıyor:
"O yıl Sağlık Bakanlığı elinde kalan hazır testleri sağlık ocaklarına dağıttığı için biraz daha yaygın bir tarama yapıldığı için böyle bir sonuca ulaşılmıştı."
Konuyla ilgilenen çevreler kadınların bilgi eksikliği, haklarını bilmeme, hem yasalar hem de toplumda erkeğe mahkumiyet ve tabii ki şiddet, taciz ve tecavüze maruz kalmanın çokluğu gibi nedenlerle giderek erkeklere göre daha fazla risk altında kaldığı görüşünde.
Dr. Kuzgun kaya,"Tabii ki, cinsellikte kadının yaşadığı şiddete dair istatistik yok elimizde ama en genelde Türkiye'de her üç kadından birinin koca, baba, erkek kardeş dayağına maruz kaldığı biliniyor" diyor.
AİDS kapıdan girince
AİDS Savaşım Derneği'nin telefon ya da yüz yüze görüşmeler yoluyla verdiği danışmanlık hizmetlerine kadınlar daha az başvuruyor, başvurduklarında da, bilgi düzeylerini gösteren "AİDS kapı tokmağından geçer mi" tarzında esasa inmeyen sorular soruyorlar.
Psikolog Jüride Aral şöyle diyor:
"Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesindeki Aile Danışmanlık Merkezi'ne gelen kadınların yüzde 80-90'ı önce 'sorun' var diye geliyorlar. Bunu deştiğinizde, önce şiddet, sonra cinsel ilişkide zorlama ve nihayet anal seks ortaya çıkıyor. Özellikle anal seks AİDS bağlantısı burada gündeme gelebiliyor.
"Evlilikte karılık hakkı zaten olmayan eşitliği bütünüyle ortadan kaldırıyor. Prezervatif erkekliğe müdahale olarak değerlendiriliyor. Zaten ilişkide eşitlik olmayınca AİDS yolları da açılıyor. Kadın prezervatif kullanma talebinde bulunamıyor."
Kadın işçi atıldı
Aral'a göre, Kadınlar toplumda, çalışma hayatında, yasalar karşısında hep erkekten alt seviyede olduğu için AİDS olunca da hayat erkeğe göre daha zorlaşıyor.
"Kocasından AİDS kapan bir genç kadın konfeksiyon işçisi hastam vardı. Evlendikten sonra kocasının AİDS'le olduğunu öğreniyor, ona da geçiyor. Tedavi başlıyor. Çalıştığı atölyedeki arkadaşları ilaçlarından AİDS olduğunu anlıyorlar, kadın işten atılıyor."
Prezervatif kullanmama durumu, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de AİDS riskini artıran başlıca, belki de ilk etken. Bu konuda da, bir sayısal veri bulunmamakla birlikte kabaca, her on erkekten birinin prezervatif kullandığı var sayılıyor ama bu sadece sürekli kullanımı değil, bir kez denemeyi de içeriyor. Ayrıca, prezervatif, gebelikten korunma amacıyla kullanılıyor, hastalık riskleri nedeniyle değil.
Erkek prezervatif kullanmaz
Dr. Kuzgunkaya, "Erkekler prezervatif konusunda çok katı, 'et ete değmeli' anlayışı çok yaygın. Erkek hissetmek istiyor. Psikolojik bir takıntı. Aslında, bu kararlı itirazları yapan erkeklerin çoğunun hayatında hiç prezervatif denemediği görülüyor.
"Kadın kocasının dışarıda ilişkisi olduğundan yüzde 100 emin olsa bile bunu genellikle gündeme getiremiyor, prezervatif kullanalım demeye korkuyor."
Dr. Kuzgunkaya'ya göre, prezervatif kullanımı en çok paralı seks için gündemde olmakla birlikte, orada da çok açık ki kadını değil erkeği korumaya yönelik bir anlayış var.
Seks işçilerine "Zorunlu test" uygulaması da var. Vesikalı olarak çalışan seks işçilerinin belirli periyotlara zorunlu testten geçmesi gerekiyor.
Dr. Kuzgunkaya, kadınlara bir şeyleri dayatmanın doğru olmadığına işaret ederek diyor ki:
"Zorunlu test uygulamasını ben çok aşağılayıcı buluyorum. Burada da, kadını korumaktan ziyade erkeğe bulaşmasını önleme gibi bir anlayış var. Genç bir kadın arkadaşım yolda polis kontrolünde cebinde prezervatif bulununca hastaneye götürülmüş, zorunlu test uygulaması için. Yani prezervatif taşıyorsan bir problem var gibi... O direnmiş, yaptırmamış, ama her kadının onun gibi davranması mümkün değil."
AİDS'e boyun eğmek
Aral da, Dr. Kuzgunkaya da kadının çaresizliğine en önemli örneğin AİDS'li karı kocalarla yaşadıkları durumu gösteriyorlar:
"Kadın tabii ki ilk öğrendiğinde kıyametleri koparıyor, kandırılmışlık ve öfke yaşıyor. Ne var ki, artık geri dönüş yok. Olduğu gibi kabullenme, kader birliği etme burada devreye giriyor."
(NA)