Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) Ankara Şube Başkanı İlknur Üstün, şu ana kadar kota konusunu gündemine almayı reddeden hükümetin karşısında "ellerinin güçlendiğini" belirtiyor.
Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Projesi'nden Pınar İlkkaracan da hükümetin yasaların uygulamay geçirilmesi ve bürokrasinin eğitilmesi için adım atmak zorunda olduğunu söylüyor.
Her ikisinin de ortak görüşü "AB'ye üyelik müzakereleri sırasında kadın haklarının önemli bir başlık olarak bundan sonra daha fazla konuşulacağı".
Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Hollandalı Sosyal Demokrat parlamenter Emine Bozkurt hazırladığı ve Türkiye'deki kadının sosyal, ekonomik ve siyasi durumunu mercek altına aldığı rapor taslağında, "Türkiye Avrupa Birliği'ne üye olmak istiyorsa, kadın haklarına saygı şart" dedi.
Türkiyeli kadın örgütleri temsilcileriyse genel hatlarıyla olumlu buldukları raporun üyelik müzakereleri sürecinin bir parçası haline getirilmesi gerektiğini söyledi.
AP'nin Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Hakları Komisyonu raportörü Bozkurt, dün Türkiye'de kadın hakları konusunda hazırladığı raporun taslağını açıkladı.
Avrupa Birliği'ne (AB) Uyum Yasaları çerçevesinde son yıllarda kadın hakları konusunda gerçekleştirilen reformların önemli olduğunu belirten Bozkurt, en önemli sorunun uygulamadaki eksiklikler olduğunun altını çiziyor.
Raporda Türkiye'de kadınların temel sorunları birkaç başlıkta toplanmış:
* Şiddet,
* Siyasal yaşama katılım,
* Eğitim,
* İstihdama katılım.
Bu sorunların çözüme kavuşturulması konusunda "iyi niyetli olduğunu yeterince göstermiş olan" Türk hükümetinin önemli eksiklikleri bulunduğuna dikkat çeken raporda, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 6 Mart'ta İstanbul'da gerçekleştirilen gösterilere polisin coplu müdahalesi de ayrı bir bölüm halinde ele alınıyor.
Polisin uyguladığı ölçüsüz şiddetin kınandığı raporda ülkede ifade özgürlüğünün sağlanması için ciddi adımlar atılması gereğine dikkat çekiliyor.
Emine Bozkurt'un raporunda eksik ve yetersiz olduğu belirtilen uygulamalarla ilgili öneriler de bulunuyor:
* Kadın haklarıyla ilgili yasalar uygulamaya geçirilmeli,
* Şiddet gören kadınlara ilişkin veriler sağlanmalı,
* Okur-yazar kadın oranının artırılması için çalışmalar yoğunlaştırılmalı,
* Zoraki evlilikler ve zinaya karşı gerekli koruma getirilmeli,
* Hükümet, sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapmalı ve STK'lara mali destek sağlanmalı,
* Kadınlara yönelik projeler için fon ayrılmalı,
* Kız çocuklar eğitime kazandırılmalı,
* Türkiye kadınlara karşı şiddeti ele alan Daphne II programına katılmalı,
* AB ve Türkiye'deki sendikaların iletişiminin kolaylaştırılması için ortam sağlanmalı.
Kadın kotası, sığınma evleri
Türkiyeli kadının Meclis'te yüzde 4.4, yerel yönetimlerde ise yüzde 1 oranında temsil edildiğini söyleyen raporda, kadınlar için "kota" sisteminin getirilmesi isteniyor.
70 milyonluk nüfusa karşılık sadece 14 kadın sığınma evi olduğunu vurgulayan rapor, bu sayının en az 250'ye çıkarılmasını isterken; evlilik içi tecavüzün suç olarak tanımlanması konusunda Türkiye'nin yanı sıra AB üyesi ülkelere de çağrı yapılıyor.
Bozkurt, devlet memuru, güvenlik güçleri ve yargı mensuplarının reformlara uyum sağlaması ve pratiğin hız kazanması için eğitimin hızla sağlanması gerektiğini de vurguluyor.
AKP'nin kaçış yolları tıkandı
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) Ankara Şube Başkanı İlknur Üstün "Türkiye'nin kadın ilerleme raporu" olarak adlandırdığı metni genel hatlarıyla olumlu bulduğunu söylüyor:
"Tayyip Erdoğan hükümeti başından beri kadın kotası hayata geçirmek gibi bir niyetleri olmadığını söyledi. Kotanın antidemokratik olduğu, kadını aşağıladığı ya da kadınların hazır olmadığı gibi kabul edilemez argümanları pek çok kez hem başbakan hem de bakanlar düzeyinde defalarca dile getirdiler. Şimdi AB'nin karşılarına bu kadar net bir taleple çıkması karşısında kaçma şansları kalmadı".
Üstün, "Rapor öyle bir döneme denk geldi ki, bizim 'elimizi güçlendirdi'. AKP, AB'ye girmek konusunda samimi bir politika yürütüyorsa, kadına kotayı getirmekten başka şansı olmadığını görmek zorunda" diyor.
Üstün'ün yasalarda gerçekleştirilen reformların pratiğe yansıması konusundaki tespitleri ise şöyle:
"Pratik meselesine iki açıdan bakmak gerekir. Bir yanıyla yapılan reformların övülmesi doğru bir şey. İşin bir diğer veçhesiyse, yasal reformlar alanında da halen pek çok önemli eksiklik var. Örneğin Anayasa'nın 10. maddesi değişti ve bu AB tarafından da takdirle karşılandı. Ancak bu madde kadın örgütlerinin talep ettiği biçimde değiştirilmedi ve 'devletin fiili eşitliği sağlamakla yükümlü kılınması' sağlanamadı.
Ya da sığınma evleri, uygulamada yetersiz de olsa yasal alana girdi, fakat kadın kotası konusunda Siyasi Partiler Yasası'na bir madde konması sağlanamadı".
Üstün, Türkiye'de demokrasiden bahsedilecekse, kadının temsilini sağlamak için en az yüzde 30 oranında kadın kotasının zorunlu olduğunu dile getiriyor.
KA-DER, bu ay sonunda Türkiye'nin dört bir yanından kadın aktivistlerini Ankara'da bir araya getirecek. Toplantıda hem Bozkurt'un raporunun değerlendirmesi yapılacak hem de bu rapor üzerinden bir eylem planı çıkarılacak.
Siyasi irade yok
Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Projesi'nden Pınar İlkkaracan ise Bozkurt'un raporunun, kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının Türkiye - AB üyelik müzakereleri sürecinin önemli bir parçası olduğunun altını çizdiğine dikkat çekiyor.
"En önemlisi de AB siyasi bir irade bekliyor. 'Reform yapmak yetmez, uygulanması da gerekir' diyorlar" diye konuşan İlkkaracan sorunun farklı bir boyutuna da dikkat çekiyor:
"Böyle bir rapor hazırlanması tabii ki çok olumlu, ama bunun bütün AB ülkeleri ve aday ülkeler için yapılması gerekiyor".
Avrupa'nın da eksiklikleri bulunduğunu belirten İlkkaracan'ın, AB'li yetkililerin Türkiye koşullarını tam olarak anladıkları konusunda şüpheleri var:
"Türkiyeli kadınların 40 maddeden oluşan bir talep listesi vardı. Gelip burada görüşmeler yaptılar ve örneğin bu maddelerden sadece 'namus cinayetine' odaklandılar. İşkence ve ifade özgürlüğü konularında ağırlığını koyan AB, kadın hakları konusunda daha çekingen davranıyor".
İlkkaracan, reformların yaşama geçirilmesi aşamasında "siyasi irade" eksikliğine dikkat çekiyor.
Adalet Bakanlığı'nın hakim ve savcıların; İçişleri Bakanlığı'nın polisin eğitimi için ciddi bir çalışma içinde olması gerektiğini, ancak görünürde hiçbir eğitim programı olmadığını anlatan İlkkaracan, "Bu, sivil topluma bırakılacak bir iş değil" diyor.
Muhatap Hükümettir
AB'nin Türkiye ile yaptığı üyelik müzakerelerinde, raporda dile getirdiği kaygıları Türk hükümeti nezdinde de dile getirmesi, "reformların yaşama geçirilmesini" müzakere süreci içinde kilit bir noktaya koyması gerektiğini söyleyen İlkkaracan şunları söylüyor:
"Soru şudur: Hükümet bu raporu nasıl karşılayacak. Sonuçta bu hükümetler düzeyinde bir rapordur. Muhatabı da Türk hükümetidir. AKP, nasıl kendini tarım, ekonomi gibi alanlarda gelen eleştirilere yanıt vermek zorunda hissediyorsa, bu rapor konusunda da kendini 'bağlayıcı' hissetmeli".
Emine Bozkurt'un raporu, 19 Nisan'da Avrupa Parlamentosu Kadın Komitesi'nde değerlendirilecek ve aynı komitede 26 Mayıs'ta oylamaya sunulacak. Temmuz ayında da Genel Kurul'da görüşülecek. (AK/EÜ)
* Raporun İngilizce tam metnine ulaşmak için buraya tıklayınız.