Seminere İHD İstanbul Şube Başkanı avukat Eren Keskin, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serpil Çakır, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nden (KHUM) avukat Filiz Kerestecioğlu konuşmacı olarak katıldı.
Seminerin açılış konuşmasında kadın hakları mücadelesinin tarihini anlatan Serpil Çakır, 1970'li yıllarda ortaya çıkan feminist harekete kadar benlik duygusunda saklı olan erkek egemenlikli anlayışın ortaya çıkarılamadığını söyledi.
Hayatın her alanına cinsiyetçiliğin yansıdığını belirten Çakır, "Devletler kamusal alanda yaptığı değişimleri erkekleri gözeterek yapmışlardır. Özel yaşamın kendisinde düzenlemelere gitmemişlerdir" dedi.
"Mücadele değişimi yaratır"
Hukuksal düzenlemelerin kimsenin zavallılığı üzerine kurulamayacağına dikkat çeken avukat Filiz Kerestecioğlu, hukuksal değişimlerin kadın mücadelesi ile sağlandığını vurgulayarak, "Türkiye hukukunda kadına zavallıymış gibi bakıldı. 1987 yılında başlatılan 'Dayağa Karşı Kampanya' sayesinde özel hayatın politik bir alan olduğu, aile içi şiddetin diğer işkencelerden farklı olmadığı ve karşı çıkılması gerektiği fikri ortaya çıktı" dedi.
Avrupa Birliği'ne (AB) uyum yasalarının çok fazla tartışılmadan çıkarıldığını söyleyen Kerestecioğlu, "Kadın mücadelesi olmadan değişim olmaz. Hukukçuların yaptığı değişim ise, teknik olmaktan ileri gitmez ve hayata doğru yansımaz" diye konuştu.
"Kadınlar ayrı örgütlensin"
Kadınların karşılaştığı tüm ihlaller ve haksızlıklar karşısında erkek egemenlikli sistemin sorgulanması gerektiğine işaret eden avukat Eren Keskin, yasalarda ve uygulamada önemli sorunların yaşandığını söyledi.
İşkencenin bir devlet politikası olduğunu söyleyen Keskin, "Türkiye'de işkence yapan kadar işkenceciyi sorgulamayan savcılar, serbest bırakan hakimler, işkenceyi tespit etmeyen Adli Tıp Kurumu da sorumludur" dedi.
Devletin işkencesine maruz kalmış birçok kadının hala erkeği namusu olarak gördüğünü belirten Keskin, "Bugüne kadar suç duyurusunda bulunan hiçbir kadın 'Ben annemi üzmek istemiyorum' demedi. Hep 'Babamı, abimi üzmek istemiyorum' diyor. Hala kadın kendisini erkeğin namusu olarak görüyor. Kadınlar ancak ayrı örgütlenirse erkek egemenlikli anlayışa karşı kazanabilir" diye konuştu. (BB)