Fotoğraf: https://kultur.istanbul/
Bu ay başında Taksim Metrosunda açılan "Genç Buluşmalar Sergisi" izleyeni bugün ile gelecek arasında bir yerlerde bırakıyor. Sergiyi gezerken kendinizi, ilişkilerinizi, tüketim alışkanlıklarınızı ve çevrenizi sorgularken bulabilirsiniz.
Taksim'in özellikle gençlerin buluşma noktası olmasından yola çıkılarak isimlendirilen "Genç Buluşmalar"da genç sanatçılar, atık, iklim krizi, doğa, ölüm, yaşam, metamorfoz, su, toplumsal ilişkiler, kadın ve şiddet gibi konularını odağına alıyor.
50 sanatçıya ait toplam 100 eserin olduğu sergide, resim, heykel, video ve yerleştirmeler yer alıyor. Sergi, 14 Ağustos'a kadar devam edecek.
Doğadan parçalar
Her şeyin kendi zamanı vardır ve ne olursa olsun zamanı geldiğinde var olur ve "buradayım" der. Behiçe Arat'ın "Kendi Zamanlarına Ait III" adlı eseri tam olarak bu mesajı veriyor. Eserde yer alan doğadan parçalar, doğanın ne olursa olsun bir şekilde verdiği mücadeleyi kazanacağını gösteriyor.
Hülya Gökçe "Büyü Çocuk" adlı eserinde insanları şekillendiren zorluklara ve benliğimize değiniyor. Eseri incelediğinizde bisikletinin yanında beyaz elbisesiyle duran küçük bir kız çocuğu görüyorsunuz. Bu kız çocuğu bana hissettirdiği gibi sizlere de dinginlik ve sadelik hissettirebilir. Ama eseri daha iyi incelediğinizde bu dinginlik ve sadelik hissinin bir yanılsama olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü eser, "büyü çocuk" derken bile büyümekten ne derece çekindiğimizi çok net bir şekilde gösteriyor.
Loya Kader Öztürkmen, "Gözler" adlı eseri bizlere dudaklardan çıkan yankılı inkârların aksine gözlerin daima doğruları fısıldayacağını söylüyor. Öztürkmen, "Gözler ruhun aynasıdır" diyor.
İletişimi pek çok şekilde yapıyoruz. Ekrem Coşkun "Önce sen Kapat" adlı eseri ile de iletişimin tek yönlülüğünü vurguluyor ve basmakalıp, ezbere konuşmanın anlamsızlığına odaklanıyor. Eserin ortaya koymaya çalıştığı temel problem ise bireylerin bütün sorunları görüp de görmezden gelmesi ve problemlere kendi kalıplaşmış cevapları vermesi. Bir telefonun tuş takımını ağız olarak kurgulayan Ekrem Coşkun, ahizelerin iç ve hoparlör kısmını ağız içerisine yerleştirip mikrofon kısmını da dışarıya doğru sarkıtarak bu problemi izleyene yansıtıyor.
Duyguların taşıyıcısı, yatak
Fatih Taşçı, "BağlanMa" adlı eserinde erkek şiddetine maruz kalan ve erkeklerin öldürdüğü kadınlara dikkat çekmek istiyor. Üç adet tablodan oluşan seride erkek şiddeti, polis güvenlik şeritlerine benzeyen sarı iplerin topuklu ayakkabıları düğümlemesi ile resmediliyor.
Kadınların öldürülmesi, erkeklerin fiziksel ve psikolojik şiddeti, hayat baskısı gibi durumlar ve kaygılar bazen kendimizi yalnız ve çaresiz hissetmemize neden oluyor. Genellikle kendimizle baş başa kaldığımız yataklarımız, bu çaresizlik ve yalnızlığı en derinden hissettiğimiz yerlerden biri oluyor. F. Ergün Arslan'ın "En Uzun Gece II" adlı eserinde yer alan yatak, duygularımızın taşıyıcısı olarak karşımıza çıkıyor. Yatağın üzerindeki minik dikenler ise direnişteki yalnızlığımızı ve çaresizliğimizi simgeliyor.
Sergiye katlıda bulunan sanatçılar:
Aslı Kınalı, Aynur Şadiye Şahin, Behiye Arat, Berfin Arıkan, Büşra Anzerli, Cemil Özçelik, Ceren Yeşil, Ceyda Ekmekçi, Doğukan Çırıkka, Duygu Gümüştekin, Ekrem Coşkun, Emrah Akkayüz, Esma Gökçimen, Eylül Naz Kaptan, Ezgi Özkılıç, Fatih Sağlam, Fatih Taşçı, F. Ergün Arslan, Gamze Ulu, Gökçe Hiçyılmaz, Hakan Kurt, Hasan Numan Suçağlar, Hilal Yurttaş, Hülya Gökçe, Loya Kader Öztürkmen, Melike Nükte Dinçer, Meyra Cebeci, Nilüfer Ünay Çubukçu, Nisan Talaz, Özge Kısmet Demiraslan, Saltık Doğa Özsar, Saniye Özbek, Selen Gül Şentürk, Selda Çiçek, Sercan Başar, Serdar Danış, Serdar Dartar, Serghei Gulpea, Serkan Tok, Sercan Gülsoy, Songül Demir, Taylan Türkmen, Yağmur Kevser Barutçu, Yasemen İslamoğlu, Zelal Artış, Zeynep Kılıçaslan.
(HND/AÖ)