* Dekanlık atamalarında merkeziyetçi ve erkek egemen anlayış
* Kadınları yönetici görmeye alışamama
* Kadınların yöneticiliğe aday olmaya çekinmesi
bianet'in " Kadın 'Yok' Yerde " başlığıyla çeşitli kurum ve kuruluşlardaki kadın yöneticilere ilişkin istatistiklerini takip edenler bilir. Mecliste ve hükümette olmayan kadınlar, sendikalar ve dernek yönetimlerinde de "yok"lar.
Medyanın kadın hakları haberlerine yer verişini izleyen bianet Medya Gözlem Raporlarında da iş değişmiyor. Bu verileri düşününce aklımıza takılan İletişim Fakültelerinde kaç tane kadın dekan olduğu sorusunun yanıtı da şaşırtıcı değil:
23 İletişim Fakültesi'nin yalnızca 6 kadın dekanı var. Buna Yüksek Öğretim Kurulu'na (YÖK) bağlı KKTC ve Kırgızistan'daki iletişim fakülteleri de eklenince oran 28/9 oluyor.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin ilk kadın dekanı, halen görevini sürdüren Prof. Dr. Melda Cinman Şimşek şöyle diyor:
"Akademik araştırma yapmanın çok zor olduğu, elle tez yazıldığı, bugünün 4 katı saatlerde derse girildiği bir dönemde bu işe başladık. '68 kuşağının kadın akademisyenlerine yöneticilik sırası ancak geldi. Birçok erkek öğretim üyesi belki ailelerini geçindirmek için üniversitede kalmadı, ancak kadınlar iş güvencesi nedeniyle üniversitede kalmayı tercih ettiler ve şimdi de yönetimdeler."
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazlı Bayram, kendi üniversitesinde dekanların atamayla değil, seçimle göreve geldiğini, dekanlık için daha çok kadın adayın başvurması sonucu, kendi üniversitelerinde pek çok kadın dekan olduğunu söylüyor. Bayram'ın İletişim Fakültesi'nin ikinci kadın dekanı olması bu sözlerini doğrular gibi görünüyor.
Kıbrıs'taki dört iletişim fakültesinin Prof. Dr. Aysel Aziz'den sonra ikinci kadın dekanı olan Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Sevda Alankuş da şunları söylüyor:
"İletişim Fakültesi'nin kadın dekanı olarak bazen süs gibi görüldüğümü düşünüyorum. 'Bu da ilk kadın dekanımız' diyorlar. Kadınlara öğretmenlik gibi akademisyenlik de yakıştırılıyor, ama iş yöneticiliğe geldiğinde birçok kurumun merkeziyetçi ve erkek egemen yapısı buraya da yansıyor."
Alankuş, "Üniversitenin yönetim kurulu toplantısında tek kadın dekan benim ve erkek erkeğe konuşmaya alışıldığı için başta erkek jargonuyla, cinsiyet ayrımcılığına yönelik, ordu-asker benzetmeli kelimeler kullanılırken, benim uyarımla bu konuşmalar da değişmeye başladı" diye devam ediyor.
Erzurum'daki Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin de bir kadın dekanı var: Prof. Dr. Sevim Akten.
Akten, meslektaşlarının aksine, dekanlık atamalarında kadınların yöneticilik yapmasına ilişkin bir düşüncenin etkili olmadığını, akademisyenlikteki başarının seçimde etkili olduğunu söylüyor. Akten, kadınların ayrıntılı düşünebilme, idari personelle iyi ilişkiler kurabilme gibi özellikleriyle gayet iyi yöneticiler olduğu kanısında.
Şu anda görevde olan diğer iletişim fakültesi dekanları şunlar:
Galatasaray Üniversitesi / Prof. Dr. E. Özden Çankaya, İstanbul Ticaret Üniversitesi/ Prof. Dr. Jale Sarmaşık, Kadir Has Üniversitesi / Prof. Dr. Deniz Bayrakdar Sevgen, Manas Üniversitesi (Kırgızıstan) / Prof. Dr. Işık Özkan.
Alankuş: Ne kadar eşitlikçi olduklarını göstermek için sizi öne sürüyorlar
Sevda Alankuş "Öğrenci ve akademisyen sayısındaki çoğunluğu yönetimde göremiyoruz" diyor:
"Görünür bir engelden bahsedemeyiz belki, ama dekanlar bildiğiniz gibi atanmayla iş başına geliyorlar. Ve belki de yöneticilik vasıfları daha çok erkeklere yakıştırıldığından, kadın rektör ya da dekan sayısı yok denecek kadar az olabiliyor.
"Devlet kurumlarında merkeziyetçilik ve erkek ağırlıkta bir yönetim yapısı olduğu için, atamalarda da -belki bilinçli denemez ama- erkekler daha çok seçiliyor diye öne sürülebilir. Bu durum kurumun geleneksel yapısıyla da uyuyor. Kadın yönetici ya da dekanınız olunca vitrindeki süs gibi olabiliyorsunuz. Ne kadar eşitlikçi olduklarını göstermek için sizi öne sürüyorlar. Kadınların yönetici olarak çalışma pratiğinin az olduğu düşünülmesi, çocuk doğurma ve sonrasında bakma, işten ayrılabilme gibi nedenlerle daha az kadın yönetici atandığını varsayabiliriz."
Şimşek: Kadınlar çalıştığı yere yabancı değil
Melda Cinman Şimşek, İletişim Fakültesi dekanlığının, birçok toplantı, ödül töreni ve konferansa katılmak da düşünülünce, başka fakültelerin dekanlıklarından daha yoğun bir iş temposu getirdiğini söylüyor.
"Belki de şu an evli olmadığımız ve çocuklarımız büyüdüğü için benim gibi dekan arkadaşlarım bu yoğunlukta çalışabiliyoruz" diyor; bu durumun bir tesadüf olmadığı kanısında.
Şimşek'e göre, "Kadın yönetici olmak erkeklere göre daha farklı. Kadınlar çalıştıkları yerleri evleri gibi görüyorlar; çalıştığı yere yabancı değiller; o yerin tüm sorunlarını biliyor ve ilgileniyorlar."
Bayram: Kadınların başvurusu başka kadınları da yüreklendirecek
Öğretim üyesi olarak birçok akademik yayına, kitaba ve bildiriye imza atan bu kadınlar, her seferinde farklı soyadlarla karşımıza çıkabiliyor. Kocanın soyadının önüne "kızlık" soyadı eklenebilse de, akademisyen kadınların "soyadı" karmaşıklığı, şimdilerde böyle olmasına alıştıkları, ama ileride yeni kadın yöneticilerin gündeme getirmesini bekledikleri sorunlardan bir tanesi.
Anadolu Üniversitesi'nden Nazlı Bayram, "Kadınlar üniversitelerde gerek çalışmalarıyla, gerekse işlerine bağlılıklarıyla erkeklerle eşit olduklarını gösterdiler. Kadın yöneticileri görmeye alışkın öğretim üyeleri de, dekanlık seçiminde kadınlara oy veriyor. Bundan sonra daha çok kadının adaylık için başvuru yapması, başka kadınları da yüreklendirecek." (ÖG/TK)