Türkiye’de 1 Ekim’den bu yana 8 kadın erkekler tarafından katledildi. Ülkenin her yerinden kadın cinayeti, kadına yönelik şiddet ve kayıp kadın haberleri gelmeye devam ederken Van’da ise şiddete uğrayan, katledilen, kaybolan ve şüpheli bir şekilde öldürülen kadın sayısı gün geçtikçe artıyor.
Van Star Kadın Derneği ve İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, Van’da son iki yılda 23 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. 6 kız çocuğu ve 11 kadın intihar etti.
Üniversitenin çocuk gelişimi bölümü birinci sınıf öğrencisi olan 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, eğitimi için yaşadığı Diyarbakır’dan Van'a gitmişti. Üniversitenin kampüsünde bulunan Seyyid Fehim Arvasi Kız Öğrenci Yurdu'na yerleşen Kabaiş, 27 Eylül Cuma gününün akşamı göl kenarına gitti ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Kabaiş’in kaldığı yurt, Van Gölü sahiline çok yakın bir noktada yer alıyor. Yakınlarda ise yine sahile de açılan Bardakçı Köyü bulunuyor.
Kaybolan ve 19 gün sonra cesedi bulunan Narin Güran’ın geç bulunması, delillerin kaybolması/kaybettirilmesi ve halen cinayete ilişkin delillerin ve failin bulunmamasının ardından arama çalışmalarının yavaş ve sistemsiz olması da kaybolan her kadın için endişeyi arttırıyor.
Van’da son dönemde artan kadına yönelik şiddet, şüpheli ölüm ve kaybolma vakalarına ilişkin DEM Parti Van milletvekili Gülcan Kaçmaz Sağyiğit ve Star Kadın Derneği’nden Zeynep Tağtekin ile konuştuk.
“Siyasi iktidar kadınların sesine kulak tıkadı”
Artan erkek şiddetinin politik olarak güç bulduğunu belirten DEM Parti Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sağyiğit şöyle devam etti:
“Ülkenin değişmez gündemi, kadına yönelik şiddet maalesef. Bunun sebebi, siyasi iktidarın kadınların sesine kulak tıkamasıdır. Diğer taraftan, kadın mücadelesi ile dayanışmasının ne kadar hayati olduğu teyit edilmiş durumda.
Bakın, geçen şubat ayında bir günde 7 kadın, eşi ve boşandığı erkekler tarafından katledildi. Bunlar istisnai olaylar değil, çünkü kadına şiddet ile cinayetler birer olgu halinde. Olgusal bir sorun varsa bunun tarihi bir arka planı vardır, cesaret aldığı politik bir güç olur.
Eylül ayında 33 kadın katledildi. 21 kadının ölümü de şüpheli. 2024’ün ilk altı ayında 205 kadının eril şiddet sonucu hayatını kaybetmesinden bahsediyoruz. Sürekli tekrar edegelen vahim bir tablo söz konusu.”
“İktidarın kendisi kadın düşmanı”
Van’daki tablonun da Türkiye ile aynı olduğunu vurgulayan Sağyiğit, “Van’da son birkaç yılda erkekler tarafından katledilen kadın sayısı 20’nin üzerinde. Yine intihar eden kadın sayısı 20’ye yakın. Açıkçası bunlar da net tabloyu vermiyor. Kayda geçmeyen, ölüm nedeni doğru saptanmayan birçok vaka var. Bugüne gelelim, önce Van’da üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in kaybolduğu haberi geldi. Sonra Başkale’de erkek şiddetine uğrayan 17 yaşındaki Sebahat Tayan’ın haberi geldi. Daha üzerinden bir gün geçmeden Çaldıran’da 21 yaşındaki bir kadının intihar haberini aldık. Bunun anlamı şudur, kadınlar sistematik bir saldırı altında. Kadına yönelik özel bir yönelim var. Çünkü siyasi iktidarın kendisi kadın düşmanı. Eril zihniyet de buradan besleniyor” dedi ve şöyle devam etti:
“Biliyor ki kanunları yapan da kadınlara yönelik olumlu yasaları fesheden de bu zihniyet. Tabii Kürdistan söz konusu oldu mu bambaşka bir hikayeyle karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü Kürtleri kendine yabancılaştırma politikası, yüz yıllık bir politika. Buna özel savaş politikası diyoruz. Psikolojik savaş da bunun bir parçası elbette. Van’da da artan uyuşturucu kullanımı bundan bağımsız değil. Devlet isterse bunu önleyebilir. Ama şu anki tablo, onların özel savaş stratejisiyle uyumlu. Çünkü Kürt kadın ve gençlere dayatılan fuhuşla birlikte bir politik sonuç alınmak isteniyor.”
Rojin Kabaiş’ten 27 Eylül tarihinden bu yana haber alınamıyor
Van’da üniversite öğrencisi olan Diyarbakırlı Rojin Kabaiş’in kaybolmasına ilişkin konuşan Star Kadın Derneği üyesi Zeynep Tağtekin, “Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş’in okuduğu üniversiteden bahsetmek istiyorum biraz. İçerisinde karakol olan bir üniversite orası. Sivil polislerin derslere girdiği, hatta daha önce birçok üniversite öğrencisine ajanlık teklif edip kabul etmeyen öğrencileri defalarca kez tehdit ettiği de biliniyor. Yani Van YYÜ kampüsünün içerisinde istedikleri zaman emniyet güçleri istedikleri öğrenciye ulaşabiliyor. Sadece kampüs de değil tüm Van adeta askeri üst. Ama Rojin kayboluyor. Ve yurt aileye haber vermiyor belli bir süre. Yani Rojin'in kaybolduğundan bile ailesinin aslında geç haberi oluyor. Rojin'in telefonunu, kulaklığını arkadaşları buluyor. Ve bu süre zarfında yakın köye arama gitmiyor. Şimdi bunları göz önünde bulundurduğumuzda gerçekten büyük bir ihmal söz konusu. İşte böyle süreçlerdeki yavaşlık, ihmal kadınların ölümüne sebep oluyor” diye konuştu.
“Arama çalışmaları pervasız, sistemsiz, yavaş”
Her bir kadın, kız çocuğu kaybolduğunda kadınların Gülistan Doku’yu hatırlattığına değinen Tağtekin şöyle devam etti:
“Bizler daha Gülistan’ı bulamamışken yeni Gülistanlar olmasın diye de büyük bir mücadele vermeliyiz. Arama çalışmaları pervasızca, sistemsiz ve yavaş olunca failler delil karartabiliyor. Kaçabiliyor hatta cesetleri yok edebiliyor. Bunların tamamı şunu gösteriyor gerçekten bu ülkedeki erkek egemen zihniyet, yargı sistemi ve iktidar el ele kadınlar ve çocuklar açısından yaşanamaz güvensiz, gelecek kaygısıyla genç kadınların inanılmaz derecede boğuştuğu, hiçbir fırsat eşitliğini sağlanmadığı bir dünya yaratıyor. Buna karşı mücadele eden, bununla savaşan, şüpheli bırakılan kadın ölümlerinin peşine düşen, bunları açığa çıkaran, kadınlar ise ters kelepçelerle gözaltına alınıyor, yargılanıyor, ceza alıyor.”
Van Star Kadın Derneği'nin 2024 bazı verileri şöyle:
- Y.L adındaki kadın, Mart 2024 tarihinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 31 Mart’ta ismi bilinmeyen bir kadın şüpheli şekilde öldü.
- Van’ın Edremit İlçesine bağlı Yeni TOKİ’de 16 Nisan 2024’te Ş.B adlı genç kadın şüpheli bir şekilde öldü.
- Van’ın Saray İlçesine bağlı Gözeldere Mezrası’ndaki Bakışık Mahallesi’nde, 19 Mart 2024 günü, E.İ ateşli silahla şüpheli şekilde öldü.
- Van’ın Çaldıran ilçesine bağlı Cumhuriyet Mahallesi’nde 20 yaşındaki M.B. adlı kadın, ağabeyine ait evde ölü bulundu.
- Kimliği belirsiz olan 17 yaşındaki lise öğrencisi, 18 Nisan’da şüpheli şekilde öldü.
Gevaş’ta kimliği belirsiz bir başka kadın, 2 Mayıs 2024 tarihinde, eşi Kıbrıs’a çalışmaya gittikten 5 gün sonra, şüpheli şekilde öldü. - Nisan 2024’te B.D.adında bir genç kız, babasının av tüfeğiyle şüpheli bir şekilde intihar etti.
“Birçok cinayete ‘intihar’ süsü veriliyor”
Şüpheli kadın ölümlerinin Türkiyeli kadınların konumundan, cinsiyet eşitsizliğinden bağımsız olmadığını dile getiren Tağtekin, “Şimdi bu eşitsizliği daha da derinleştiren şey yoksulluğun kendisi. Özellikle kadın yoksulluğunun derinleşmesi, genç kadınların gelecek kaygısı, fırsat eşitsizliği. Hepsinin bir sonucu olarak şiddet daha da artıyor. Ceza kanununda bir dönem gidilen bir değişiklik vardı. Bu değişiklikten sonra namusun bahane edilerek işlendiği cinayetlerde bir ceza artışına gidildi. Hemen ardından Türkiye’de ve Kürt illerinde namus cinayeti oranı düştü ama kadın intiharlarında bir artış oldu. Birçok cinayete ‘intihar’ süsü verilmeye başlandı. Ya da kadınlar bu koşullarda intihara sürüklendi. Neredeyse kadın cinayetleri ile aynı oranda şüpheli kadın ölümü var. Şimdi bir de bunun şöyle bir sonucu oluyor. İlk başta intihar denilen ancak ardından şüpheli denilen birçok olayın aslında kadın cinayeti çıktığı örnek veriyorum” dedi ve ekledi:
“Şüpheli bırakılan o ölümlerde açılmayan davalar, yakalanmayan şüphelilerin cezasızlığı başka faillere yol yöntem oluyor. Onlara bu cesareti de etkin soruşturma yapmayan, görevini yerine getirmeyen, bu olayların peşine düşmeyen, şüpheli olarak bırakan Yargı sistemi görevliler artık her neyse bunlar veriyor. Ama şu araştırılmıyor mesela bu kadınlar ne yaşamış daha önce bu konuda bir başvurusu var mı? Aile içerisinde ne yaşıyor? Ya da mesela arkadaş çevresi sorgulanmıyor. Yapılan soruşturmalar orada failin ya da sanığın intihar iddiası üzerinden yapıldığı için deliller de bu doğrultuda toplanıyor ve çoğu kez cezalandırma sürecine gidilmiyor. Dosya bile açılmıyor hatta. Bu ölümleri de arttırıyor.”
“Her sabah kadın cinayeti ile uyanıyoruz”
Faillerin mevcut iktidarın politikalarından güç aldığını belirten Tağtekin şöyle konuştu:
“Bu yüzden ısrarla kadın cinayetleri politiktir diyoruz. Çünkü şiddeti önlemekle ve mağduru korumakla devletin yükümlülükleri varken bugün devlet mağduru korumak yerine failleri cezasızlıkla ödüllendirip o öldürülen kadınların hayatlarını didik didik ediyor. Her sabah bir öncekinden daha da vahşileşmiş, bir öncekinden daha da korkunç bir cinayet haberiyle uyanıyoruz. Ancak var olan iktidar kadınların, yani biz bu cinayet haberleriyle uyanırken var olan iktidar kadınların haklarını hedefe koyuyor. Bir kadın kazanımı olarak İstanbul Sözleşmesi'ni feshediyor bir gecede bir KHK ile. 6284'ü kadının beyanının esas olması kavramı üzerinden koyuyor ve bunu tartışmaya açıyor. Bunlarda şiddeti körüklüyor”
(ED)