Hakan Başar, tehditlerinden kaçan Gülşah Aktürk'ü tabancayla başından vurarak öldürmesi sebebiyle yargılandığı davada "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Başar'ın bilgisayarında yapılan incelemede, cinayetten önce alacağı cezayı araştırdığı tespit edilmiş ve cinayeti tasarlayarak yaptığı ortaya çıkmıştı.
Kav: "Kadın cinayeti ve nefret cinayeti tanımları yasalara girmelidir"
Kararı değerlendiren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav "Karar olması gereken bir karardı. Böyle caydırıcı bir cezanın verilmesini platform olarak elbette olumlu buluyoruz. " dedi.
Kav , yasaların kadın cinayetleri konusunda yetersiz kaldığını ise şöyle anlattı:
"Bu gibi haklı ve caydırıcı cezaları mücadele ederek fiili olarak elde ediyoruz ancak bunların hukukta yazılı olarak yerini alması gerekiyor. Bu da ancak "kadın cinayeti" ve "nefret cinayeti" tanımlarının hukuka girmesiyle sağlanabilir. "
Kav, kararı olumlu bulduğunu söylerken yargılanması gereken kişilerin suçu fiilen işleyen ile sınırlı olmadığını da ekledi:
"Verilen cezayla Gülşah'ın dilekçesindeki vasiyetinin bir kısmını yerine getirmiş olduk ve bir nefes aldık ama hala çok üzüntülüyüz. Bunu bir ölçüde hafifletecek olan şey, ölümünden sorumlu olan yetkililerin de yargı önüne çıkması. Ailesi ve elbette toplum vicdanında yara açan bu ihmalin yargılanması şarttır. Aile bu konuda adım attığında biz de süreci kararlı bir şekilde takip edeceğiz."
Özgül: "Aktürk'ün şikayetini ciddiye almayanlar yargı önüne çıkmalı"
Platformun hukuk sorumlusu avukat Gökçesu Özgül de Gülşah Aktürk'ün korunmadığını söyleyerek dilekçesinde belirttiği kişilerinde yargılanmasının şart olduğunun altını çizdi:
"Gülşah Aktürk cinayeti tasarlanmış bir cinayettir. İşlenen suçun cezası olarak ağırlaştırılmış müebbet verilmesi hukuken de doğru olandı. Hakan Başar bu cezadan kaçmak için elinden geleni yaptı ama sonuç olarak kaçamamış olması bizi rahatlatmış olsa da asıl altını çizmek istediğimiz nokta Gülşah Aktürk'ün korunmamış olmasıdır. Gülşah Aktürk Van valiliğine şikâyette bulunmuş ancak bu şikâyetiyle ilgili bir işlem yapılmamıştır. Erkek şiddeti ve tehditleri ile karşı karşıya olan bir kadının idari yetkililere başvurduğunda aldığı karşılık ve sonrasında yaşananların bir örneğidir Gülşah Aktürk cinayeti. Gülşah Aktürk'ün şikâyetini ciddiye almayan, gereğini yapmayan ve onun ölümünde sorumluluğu olan tüm idarecilerin de yargı önüne çıkarılmaları şarttır."
Van 'da öğretmenlik yaparken ayrıldığı sevgilisi Hakan Başar tarafından tehdit edilen 27 yaşındaki Aktürk tayinini talep etmiş ancak talebi gerçekleşmeyince Konya'daki ailesinin yanına gitmişti. Ancak Aktürk'ün peşine düşen Başar 6 Aralık 2012'de Aktürk'ü tabancayla başından vurarak öldürdü. Başar'ın yargılandığı dava dün (5 Eylül 2013) sonuçlandı. Aktürk'ün katili Başar tasarlayarak kasten öldürmekten suçlu bulunarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Gülşah Aktürk'ün dilekçesi
Öğretmen Gülşah Aktürk, yaşadıklarını ve yaşadıklarından sorumlu olanları yazdığı dilekçede şöyle anlatmıştı:
"Ölümle tehdit ve hırsızlık gibi olaylara muhatap kaldığımdan ve bunların bir güvenlik sorunu olmasından ötürü, annem, babam ve ben bu durumu ildeki güvenliği sağlamakla mükellef en büyük mülki amir olan Van Valisi ile görüşmek istedik. Kendisinden görüşme talep ettik, Vali bizimle bizzat görüşmeyip bizi Milli Eğitimden Sorumlu Valiye yönlendirdi. Milli Eğitimden Sorumlu Vali Zafer Coşkun, bizi görüşmeye aldı.
"Durumu anlattık hayatımın tehlikede olduğunu söyledik o da bana, 'en kötü ihtimal öleceğimi, ölümün hak olduğunu kaçış olmadığını, hiç olmadı istifa edebileceğimi yanımda biber gazı ile gezmem gerektiği gibi' hiç de duyarlı olmayan, bizi daha da demoralize eden tavsiyelerde bulundu. Hatta 'böyle abuk sabuk insanlarla arkadaş olan kızlarımızda hata' diyerek kısmen beni suçladı ve bizi gönderdi. O sırada odada bulunan Van Milli Eğitim Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı Kıyasettin Kırekin ertesi gün yanına uğramamızı istedi. Biz de gittik ve durumumuzla ilgilendi, bizi yönlendirdi. Anlattığım olayların resmi dökümünü, savcılık kayıtlarını, mahkeme kararını dosyalayıp dilekçeyle birlikte Milli Eğitime başvurabileceğimi, Memur Atama Yönetmeliği 39/b maddesi kapsamında tayin isteyebileceğimi söyledi.
"Hakan Başar denen adamla değil aynı şehir de aynı ülkede bile yaşamak istemiyorum. Bana ve aileme verdiği zararlardan hem maddi, hem manevi yıpranmış durumdayız. Görev yerimin değişmesini ve bana dair gelişmelerin gizli tutulmasını istiyorum. Çünkü bir şekilde benimle ilgili bilgilere ulaşıyor. Memur atama yönetmeliği 39-B maddesi kapsamında hakkım olan tayin hakkımı kullanma doğrultusunda girişimde bulundum. Bunun sonucunda güvenliğim sağlanamaz, görev yerim ailemin yanına sevk edilmezse ve başıma gelecek en ufak olaydan sorumlu olarak Van Valisi, Milli Eğitimden Sorumlu Vali Yardımcı Zafer Coşkun ve Van Milli Eğitim Müdürlüğünü sorumlu tutup bu kişi ve kurumlar hakkında suç duyurusunda bulunacağımı, ölümüm halinde bu kurum ve şahıslara ailem tarafından maddi manevi tazminat davası açılmasını da istiyorum.
"Tüm bu hususlar nazara alınarak sanığın müsnet suçlardan cezalandırılacağının açık olması, tarafıma zarar verme ihtimalinin bulunması, delillerin toplanmamış oluşu, tarafıma vereceği zararların telafisinin imkansız olması, beni öldürmesi halinde ise bir kadın cinayetine dahi mani olunamayacak oluşu nazara alınarak sanığın 5271 sayılı yasanın 100'üncü maddesi gereğince tutuklanmasını da talep ediyorum." (ST/EA)