Ayla Önal kendi deyimiyle "kendi işinin patronu". İşyeri Antalya Cumhuriyet Meydanı'nda. Ayakkabı boyacılığı yapıyor. İlk işi değil bu.
"Bu işe başlamadan önce başka işlerde de çalıştım hasta bakıcılığı, tekstil, pazarlama gibi. Ne zaman işverenler çalışmak zorunda olduğumu anladılar, işte o zaman sigortasız, düşük ücretler karşılığında çalışmaya zorlandım." 52 yıllık yaşamının kısa bir özeti bu sözler.
Bu işe başlarken Önal'a çok karşı çıkan olur. "Kadın başına bu iş yapılır mı? Git evinde otur" diyenlere en güzel cevabı yıllardır, kendi işinin patronu olduğu yerde dimdik çalışarak vermiş. "Zamanında karşı çıkanlar şimdiler de bu durumu iyice benimsediler. Kadın başına bu iş yapılır mı diyenlerin ayakkabılarını boyuyorum şimdi".
Ayakkabı boyacılığına uzanan yolculuğunu, aile hayatının bozulmasına ve daha sonra gelişen olaylara bağlıyor Ayla Önal.
"Kızım okusun istiyorum"
Genç yaşta evlenmiş. Kendi deyimiyle "Gençliğin verdiği tecrübesizlik ve umduklarını bulamama sonucu çok zor günler geçirmiş". Önce hakaret, ardından ufak tefek darbeler ve sonunda ağır dövüldüğü zamanları yaşamış evliliğinde. Bu zor günlerinde bir de çocuğu olmuş. Kocası evin geçimiyle ilgilenmez, çocuğuna ayırdığı süt paralarını içkiye verir. Artık dayanamadığı noktada evliliğini bitirir. Bir kez daha evlenir. Ama benzer sorunları yaşar yine ve bir kez daha boşanır: "Şimdi üçüncü evliliğim, umarım son olacak bu evliliğimden dokuz yaşında bir kızım var. Onun benim yaşadıklarımı yaşamaması için uğraşıyorum. Onun okumasını çok istiyorum."
Son evliliğinde çok mutlu olduğunu söylüyor Önal, eşinden çok destek görüyormuş. Bazen iyi kazanırken bazen sadece iki lirayla kapattığı tezgahına çok önem veriyor. Geçmişte çektiği zorluklar onu güçlendirmiş; kendisi şöyle dile getiriyor: "Geçmişte yaşadığım zorlukların sefasını sürüyorum."
Tiyatrocu Kaptan
Alanya'da "Hanımağa" lakaplı kamyon şoförü Sebile Tekin, Diyarbakır'ın ilk kadın taksi şoförü Dilek Sunar ve Antalya'nın ilk kadın belediye otobüs şoförü Ayşe Kaptan... Onlar "Kadından şoför olmaz" önyargısı yıkan kadın şoförlerden sadece bir kaçı.
Kaptan kocasından yıllar önce boşanmış, lise çağında ikiz kız çocuğu için hayata tutunmuş. Onun da boşanma sebebi şiddet ve geçimsizlik. "Hayatı beraber göğüslemek için evleniriz, beraber daha güçlü olalım diye. Çocuklarımızı beraber büyütelim, birimiz yokken diğerimiz onlarla ilgilensin diye. Üzüntüleri, sevinçleri paylaşalım diye evleniriz. Birimiz yıkıldığında, diğerimiz destek olsun diye. Ama evlendikten sonra işin rengi değişebiliyor, kadın tek başına bir mücadeleye girişiyor. Desteğe hiç ihtiyaç duymadan yeri geldiğinde erkek yeri geldiğinde kadın olabiliyor tabi ki anneliğini unutmadan" diyor. Sonra soruyor "Özetleyebildim mi bir şeyleri"...
Ayşe Kaptan hayatının zorlu geçen yıllarını özet geçmek istiyor; geçmişten söz etmekten fazla hoşlanmadığını söylüyor: "Bugünü konuşmak, şimdiyi yaşamak, gelecek planları yapmak beni hayata bağlıyor".
"Mesleğin cinsiyeti olamaz"
Kaptan otobüs şoförü olmaktan çok memnun. Başka bir iş bulamadığı için değil tesadüfler sonucu şoförlük yapmış ve zamanla çok sevmiş. Kadınların her işe girebileceğini, el attıkları mesleklerin kalitesini yükselttiklerini ve kadın elinin erkek elinden farksız olduğunu anlatıyor Kaptan. "Şoförlüğün erkek işi olduğuna inanmıyorum. Erkek şoförlerin yaptığı benim yapamadığım hiç bir şey yok. Ama yine de bunu erkek şoför arkadaşlarıma kabul ettirmek zor oluyor. Mesleğin cinsiyeti olmaz" diyor.
Ayşe Kaptan tiyatroya başlar
Şoförlüğün kazanç sağladığı Kaptan ekonomik özgürlüğünü eline almasıyla kızlarıyla beraber tiyatroya başlar. Antalya Belediyesi öncülüğünde hazırlanan "Kadınlar Edebiyatla Buluşuyor" projesine ikizleriyle birlikte katılır. Bu projenin amacı şiddet görmüş, imkansızlıklar nedeniyle eğitim alamamış, hayatta zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmış kadınları tiyatroyla buluşturmak ve hayatlarında ufak da olsa değişiklikler sağlamak.
Artık kendini farklı alanlarda da ifade etme imkanı bulur Kaptan. Hatta arkadaşının yazdığı bir oyunda başrol üstlenir ve canlandırdığı bu karakterle kendini oldukça sevdirir. Grubun koruyuculuğunu ve baba rolünü üstlenen Kaptanın ikizleri anneleriyle gurur duyuyor. Ve hayalleri anneleri gibi tiyatrocu olmak.
Kadının yaptığı işin öneminin olmadığını, önemli olanın işin nasıl yapıldığı olması gerektiğini vurguluyor Kaptan. Hayatta mutlu olmanın gerekliliğini, dimdik durmanın insanı yükselteceğini ifade ediyor. "Kadınlar yapamaz, beceremez" , "Elinin hamuruyla sen karışma" gibi düşüncelerin sadece önyargı olduğunu, imkan olduğunda kadınların bu önyargıları yok ettiğini ve bunun örneklerinin oldukça fazla olduğunu kanıtlıyor. (SŞK/HK)
* Bu röportaj Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, Toplumsal Cinsiyet ve Medya dersinde 2011-2012 eğitim döneminde yürütülen projenin sonuç çalışmalarından biri.