Arez, İran'daki rejim muhaliflerinden İran Komünist Partisi'nin eski bir militanı, yeni bir göçmen. Onunla Van'ın Sanat Sokağı'nda tanışıyoruz. Arez Van'da yalnız değil, çünkü Van sınırları dışına çıkması yasak olan, Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin "merhametinden" başka sığınacak çaresi olmayan, İranlı,Iraklı Kürt, Afgan yüzlerce göçmen arkadaşı var onun. Ve çoğu arkadaşı gibi kendisi de idam cezasından kıl payı kaçabilmiş.
Vanlılara göre göçmenler 'barbar'
Van'daki yaşamları da ortalama bir göçmenin yaşam koşullarıyla benziyor; kırık dökük bir evde yaşıyor, geçinebilmek için kaldırımda -ortalıkta polis olmadıkça- sigara satıyor, ısınmasını sağlayacak kışlık elbisesi yok ve yaklaşan kış mevsimi yüzünden sigara dışında "içeride" yapacağı bir iş arıyor... İçeriden kasıt ise, normal bir işçinin aldığı ücretin yarısı ile ya bodrumlara kömür taşımak ya da birilerine odun kırmak. Onun dışında ne lokantacılar ne de diğer esnaf göçmenleri herhangi bir işe alıyor. Traji- komik olacak ama Vanlılar göçmenlere "barbar" gözüyle bakıyor...
Önce Arez'in ortaklaşa sigara sattığı arkadaşi Erselan'la sigara alma bahanesiyle tanışıyoruz. Erselan Mahabadlı ben Yüksekovalı, o Soran, ben Kırmanci. Yani şive farkı anlaşmamıza engel oluyor önceleri , Türkçe'yi de daha tam öğrenememiş Erselan, İngilizce konuşuyor ama bu sefer de biz anlamıyoruz . Ondan sonra yanımıza Arez yaklaşıyor ve Kırmanci şivesiyle konuşmaya başlıyor...
Bizi önce polis sanmış o yüzden de olanları uzaktan izlemeyi tercih etmiş, ama Erselan'ı da yalnız bırakmaya el vermemiş gönlü. Sonra, göçmenlerle ilgili belgesel çekme fikrimizin olduğunu bu konuda bize yardımcı olup olamayacağını soruyoruz ayak üstü sohbetimizde....
Marks'ı okuyup dağa çıkan gerilla
Etrafını iyice kolladıktan sonra yine Sanat sokağı'nda bantlarla izole ettiği çaydanlıkta sattığı çaylarla yaşamını sürdüren Mahabad'lı Şahab'ı yanımıza çağırıyor Arez. Birer kaçak çay alıyoruz "kaçak Şahab"dan. Sonbahar soğuğunda kaldırıma birer karton sererek oturuyoruz , Arez, derdimizi çoktan anlamış olacak, başlıyor konuşmaya. "27 yaşında olduğunu ve 7 yılını da İran Komünist Partisi'nde gerillalık yaparak geçirdiğini" anlatarak giriyor konuya.
"Ben liseyi bitirdikten sonra Komünist Parti'ye (Hizbi Komünisti İran) üye oldum, daha sonra yedi yıl boyunca kah İran topraklarında kah Kuzey Irak'ta gerillalık yaptım. Ama daha sonra İran'dan Kuzey Irak topraklarına İran ajanları - sızmaya başladılar. Komünistleri ve demokratları (Hizbi Demokrati Kurdistan- Kürdistan Demokrat Partisi-) avlamaya başladılar. Tabii biz de Avrupa'ya gitmek için Türkiye'den başka kaçacak yer bulamadık ve buraya geldik" diyor Arez.
Arez, "Vanlıların kendilerini insan yerine koymadıklarını, çalıştıkları bazı kişilerin kendilerine emeklerinin karşılığını vermediğini, insanların kolay kolay giremediği bazı yıkık toprak evlerin bile değerlerinin çok üstünde kendilerine kiralandığını" söylüyor.
Ona göre Van halkının kendilerine böyle davranmasının da sebebi de yine onları aç bırakan sermayedarlar ve bu yüzden de Vanlılardan nefret etmiyor Arez
Arez, Karl Marks'ın Kapital'ini yedi yıl boyunca ders kitabı olarak görmüş, Gramsci'yi okumuş ve Marksist felsefeyi özümsemiş, ideolojisi için savaşmış, sınıflar arası uçurumu, adaletsizliği ortadan kaldırmak için daha yirmi yaşında dağa çıkmış ve en sonunda da mücadele şansını yitirerek Avrupa'ya gitmek için Türkiye'ye "göç etmiş"...
Laf arasında Kürt'ler için en iyi yolun göç etmek olduğunu belki de fütursuzca söyleyen Toni Negri ve Michael Hart'ın "İmparatorluk" kitabından bahsediyorum Arez'e. Yanımıza Irak'tan kaçan Mesud da gelip oturuyor. İkisi de Negri' yi tanıyor ama son kitaplarından haberdar değiller. "İtalyan Marksist düşünür" diyor Mesud, Negri için. "Ama", diyor Arez, "biz burada Farsça ve İngilizce kitap bulamadığımız için okumaktan da uzaklaşıyoruz"... Ayrıca Arez ve Mesud dahil , Van'daki hemen tüm göçmenler, göçmenlik olgusundan ve dünyadaki konumlarından az çok haberdarlar. Yani onlar da gitmeyi hayal ettikleri Amerika ya da Avrupa ülkelerinde, sistem için bir tehlike unsuru olacaklarını, orada aşağılanacaklarını , emeklerinin sömürüleceğinin farkındalar...
Negri Van'a gelse...
Göçmenlere demokratik kucağını açan ülkemizin Van ilinde yaklaşık iki bin göçmen yaşıyor, Arez bunlardan sadece biri. Hatta diğer göçmenlere bakılacak olursa o bir çoğundan daha "rahat" yaşıyor. Çünkü aralarında bedenini satmaktan başka çaresi olmayan kadınlar, ekmek bulamayan çocuklar da var. Aralarında Azad Canan'ın aktardığına göre( "Dılşat ile Rohat'a ayakkabı alacaktım...Bia 14. 11. 2002), İsa İrandost gibi tek varlığı olan çocukları kamyon altında kalıp can veren böylece de artık tüm dirençlerini yarı yolda kaybedenler var.
Antonio Negri bir söyleşisinde Kürtler gibi hem ekonomik hem de siyasal baskılara maruz kalan halklar için şöyle demişti; "Kürt hareketinin en güçlü silahının göç olduğunu düşünüyorum. Batı'dan yapabileceğimiz en iyi şey, göç hareketine yardım etmektir. Her yolu kullanarak, yardım etmeliyiz. Biz buna uluslararası kardeşlik diyoruz."
Evet sanırım Van'a ya da herhangi bir göçmen kampına uğraması gerekenlerden biri de Antonio Negri olsa gerek...(NK)