Spor yazarı Kaan Kural’la Galatasaray Liv Hospital’ın (GS) basketbol liginde şampiyonu belirleyecek maça çıkmama kararını ve görüşleri yüzünden kendisine yapılan baskıyı konuştuk.
Kural Galatasaray’ın haksızlığa uğradığını düşünse de maça çıkmama kararının bir tür spora ihanet olduğunu belirterek eleştirdi.
Kendisine yönelik tavrı da “İnsanların duymak istemedikleri şeyleri telaffuz ederseniz bu sesi susturmaya çalışırlar” diyerek açıkladı.
GS daha önce oynanan maçlardaki olaylara atıfla Fenerbahçe Ülker (FB) ile oynanacak şampiyonluk maçının “şaibesiz bir hakem kadrosuyla ve seyircisiz oynatılması” gerektiğini savunarak final serisinin son maçına çıkmayacağını duyurmuştu.
GS’ın final serisinin son maçına çıkmama kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence kulübün yönetiminin verdiği karar hem Galatasaray tarihine hem de daha önemlisi spora bir ihanet.
GS kulübü 109 yıllık bir kulüp, son iki yılda buraya gelmedi. Birçok zorluklardan, iki dünya savaşından, işgallerden gelmiş bir yer, hiçbir zaman mücadeleden kaçmak olmaz.
Oyuncuların ve bütün takımın mottosu “son topa kadar”dı. Takım son topa kadar oynarken siz geri çekiliyorsanız bu yenilmek değil teslim olmaktır. Ben bunu Galatasaray ilkelerine de spor ilkelerine de ihanet olarak görüyorum, böyle şey olmaz.
Kendilerini haklı görüyor olabilirler ama haklı olmakla doğru olmak farklı şeylerdir.
İkincisi bu GS yönetiminin tasarrufudur, kulüp ilkelerine uygun hareket eder etmez, kendileri bilir. Ben uygun olmadığını düşünüyorum.
Ancak kendi tasarruflarında olmayan, bunun dışına çıkıp başkalarına zarar veren bir durum var, bu da spora ihanet.
Bu Pandora’nın Kutusu gibi, kendilerini haksızlığa uğramış gördüklerinden dolayı bir kere maça çıkmamayı yöntem olarak seçerseniz bu artık bir emsal teşkil eder.
Mesela, gelecek sezon GS, Karşıyaka’yla oynuyor ama Karşıyaka haksızlığa uğradığını düşündüğü için sahadan çekiliyor, ne yapacaksınız? Böyle bir emsal yaratırsanız sadece GS’ı değil, Türkiye basketbolunu çok ağır yaralamış olursunuz. Hatta öldürmüş olursunuz. Buna hakkınız yok.
Yanlış hatırlamıyorsam, futbolda 1982 Dünya Kupası'nda Kuveyt hakemin haksız bir kararı sonrasında şeyhin emriyle maç esnasında sahadan çekilmeye kalktı. Ama sonra bu bir gelenek haline gelmedi...
Ben bunu biraz nükleer savaşa benzetiyorum. Nükleer savaşı hazırlayan bir dizi sebep olur, sonra düğmeye kimin bastığına bağlı... Belki bunu takip etmeyebilir kimse, bu korkunç yönteme kimse başvurmayabilir ama buna başvurmazsınız zaten.
Türkiye Basketbol Ligi’nde defalarca haksızlıklar yaşandı. Kimse bu yöneteme başvurmadı. Niye? Kabul edilemez çünkü. Bir örnek vereyim; yılını hatırlamıyorum, 35 faule iki faul atılan çok ünlü bir GS-Ülker maçı vardır. Ülker o zaman federasyona çok yakın, ekonomik olarak güçlü... GS doğrandı, neredeyse hakemler basket atacaktı, o derece doğrandı. O maçtan sonra çekilmek gibi bir seçenek konuşulmadı.
Tersi örnek de var. GS’ın Faruk Süren’in başkanlığı sırasında rakipleri doğradığı, haksız uygulamalar yaşandığı bir dönem var. Kimse sahadan çekilmedi.
GS’ın haksızlığa uğradığını düşünüyor musunuz?
Evet. Ama bütün tartışma haklılık haksızlığa dönüştü, mesele bu değil ki, yapılana bakın siz... Kabul edilemez bir noktada.
Fakat GS’ın şu noktada haklı olduğunu düşünüyorum. Final serisinin üçüncü ve dördüncü maçında basketbolla, evsahipliğiyle bağdaşmayan olaylar oldu ve GS ceza aldı. Federasyon iki maç seyircisiz oynama cezası verdi; biri çok kritik olan altıncı maç, biri gelecek sezonun ilk maçı. Fakat beşinci maçta yaşanandan sonra, GS Fenerbahçe’ye ceza verilmesi gerektiğini düşünüyordu ama federasyon böyle bir cezaya gerek görmedi.
Ben hukukçu ya da disiplin kurulu üyesi değilim ancak kişisel görüşüme göre, FB’nin yedinci maçı seyircisiz oynaması gerekiyordu.
Beşinci maçta GS bench’inin arkasında bir tribüne normalden iki kat fazla insan alınmıştı. Yaklaşık 300 kişilik bir grup vardı ve maç boyunca GS bench’ini taciz ettiler. Maçın sonuna doğru, artık sonuç belli olmuştu, iyice öne yüklenip tacizi arttırınca korkuluklar kırıldı.
Oradaki seyircilerin bir kısmı GS bench’inin üstüne düştü. Saldırı amacı olmayabilir ama filli müdahaledir. Bu nedenle ben ceza alması gerektiğini düşünüyorum. Ama federasyon böyle düşünmüyor.
Bir de eklemek gerekir, hakem hatalarına takılırsak bir yere varamayız. En belirgin hakem hatası ikinci maçın sonunda yapılandı. O hatayı yapan hakemin son maça verilmesine de Galatasaraylılar ayrıca tepki gösterdi.
Eski Fenerbahçe Yöneticisi Murat Özaydınlı'nın, FB’nin seyircisiz oynaması gerektiğini söylediğiniz için “Bundan böyle NBA dışında hiç bir kanalda görev alamayacaksın” diye tweet atmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bu ortaya çıktığı için konuşuluyor ama bunlar yeni değil. Daha önce de defalarca böyle oldu. İnsanların duymak istemedikleri şeyleri telaffuz ederseniz bu sesi susturmaya çalışırlar.
Ben de insanların duymak istenmediklerini zaman zaman dile getirdiğimde basketbol federasyonu başkanından Anadolu Efes Kulübü’nün başkanına, GS başkanından FB yöneticisine kadar herkesin, aman bu adam olmasın, dediğini, bunun için harekete geçtiğini biliyorum. Bu adamı işten atın, diye benim patronlarıma, müdürlerime defalarca talimat gitti zaten. Bugünün hikayesi değil bunlar...
O heyecanla yapılmış şeyler, ben anlıyorum, anormal bir durum değil ama hiç olmasa keşke... Biz iki top potaya girdi mi girmedi mi ondan bahsediyoruz, bu kadar hayat memat meselesi yapmak bence abes. (YY)