“Kadınların şiddetten kurtulmak için geliştirdikleri yöntemlerin yeni bir dünya hayal etmeyi mümkün kılacağına inanıyoruz.”
6 Eylül Perşembe sabahı Diyarbakır Havaalanı'ndan şehre girerken beni "billboard"daki bu yazı karşıladı. Kadın Merkezi'nin (KA-MER) 10. yılını kızkardeşlerimle birlikte kutlamak için gelmiştim.
Bir avuç kadının binbir zorlukla mücadele ederek kurduğu ve bugün 23 ilde örgütlü olan KA-MER, 10. kuruluş yıldönümünü taçlandıran bir açılışla başladı kutlamalar...
Diyarbakır'da KA-MER'in kafesi
Cuma akşamı (7 Eylül), Diyarbakır’ın tarihi Hasan Paşa Hanında “KA-MER’in Avlusu” adını verdikleri kafenin açılışı yapıldı. Restore edilen Hasanpaşa Hanı'nın avlusuna yayılmış ahşap masa ve sandalyeler, kocaman bir ahşap platform ve bar… Kim derdi ki, tüm hazırlıklar sadece dört saat önce tamamlandı.
Bu kafe sadece KA-MER’e gelir sağlamakla kalmayacak, Diyarbakır’ın kadınlarına rahatça oturabilecekleri bir mekan da yaratılmış olacak.
Önceleri sadece çevre esnafın ve turistlerin arada bir girdiği Han, artık günün her saati kalabalık, cıvıl cıvıl bir yere dönüşecek. Bunun ilk işaretleri daha açılış öncesi belli oldu.
Biz büyük bir telaş içinde tuzluklara tuz dolduruyor, bardakları kutularından çıkarıp dolaplara dizerken ilk müşterilerimiz gelip oturmaya başladı.
Kadın girişimciliği projeleri sayesinde birçok ilde lokanta açıp çalıştıran KA-MER, şimdi de Diyarbakır’ın en güzel kafesine sahip. Yolunuz Diyarbakır’a düşerse, KAMER’in Avlusunda Ayten’in lezzetli kurabiyelerini yemeden sakın dönmeyin.
Açılışa gelen kalabalığı ney ve tambur ezgileri karşıladı. Bir ara müzisyenlerden izin isteyen Ayşe Gül, ( Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Ayşe Gül Altınay) KA-MER kadınları için hazırladığımız “Adınız Aklımızda, Yüreğiniz Yüreğimizde” kitabını vermek için tüm KA-MER'lileri sahne önüne çağırdı.
Gözyaşları içinde, birbirimize sarılarak, devasa bir aile olmanın keyfini hatırlayarak 10. yılımızı kutladık.
Polisler kayıt yaptıracağız diye tutturdu
Cumartesi sabahı yapılan kapalı toplantı ufak bir tatsızlıkla başladı. İki polis memuru kameralarıyla salona girip, çekim yapacaklarını söyledi. Bu olayda da yerel çalışmanın önemini gördük aslında. Biz İstanbul ve Ankara’dan gidenler dışarı çıkmalarını, yasal olarak buna hakları olmadığını söyledik. Nebahat (Nebahat Akkoç, KA-MER'in kurucusu) ise ellerindeki belgeye baktıktan sonra, kadın polislerin gelmesini istedi.
"Dinledikçe öğrenecekler"
Bulunamayınca da, içimizden birinin çekimi yapmasına izin verildi ve polisler dışarı çıkarıldı. Nebahat durumu bize şöyle açıkladı: “Biz burada polislerle birlikte çalışıyoruz, işbirliği yapıyoruz. Bize, şiddetten kaçan kadınlara çok yardımcı oluyorlar. Burada konuşacaklarımızı dinlesinler, dinledikçe öğrenecekler, daha da çok bilinçlenecekler.”
Toplantıda KA-MER Vakfı Yayınlarından yeni çıkan kitaplar tanıtıldı.
İstersek Biter – KAMER “Namus” Adına İşlenen Cinayetler 2006 Raporu başlıklı kitabın içeriği anlatılırken, artık bu konuda başka yayın yapılmayacağı söylendi.
"Alışmayacağız"dan "İstersek Biter"e
Bugüne dek çıkarılan kitapların başlıkları, namus adına işlenen cinayetlerle mücadelede yaşanan dönüşümü de anlatıyor: “Alışmayacağız”, “Keşke Dememek İçin”, “Suçlu Kim” ve “İstersek Biter”.
"Ben Varım"
"Ben Varım" başlıklı kitapta, Ayşe Gül Altınay ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Yeşim Arat TÜBİTAK destekli araştırma projelerinde görüştükleri kadınların öyküleri var. KA-MER’in her bir kadının hayatında yarattığı değişimi satır satır görebileceğiniz güçlü, güçlü olduğu kadar da duygusal öyküler bunlar.
Kitabın önsözündeki rakamlar aslında KAMER’in başarısının da öyküsünü anlatıyor:
* 10 yılda 30.000 kadın, bir o kadar çocuğa destek
* 23 ilde kadın merkezi, 90 ilçede acil destek ağları
* 10 binden fazla kadınla grup çalışması…
* Destek isteyen 5 binden fazla kadınla şiddetle mücadele edebilmesi için birlikte çalışma…
* Namus kisvesi altında öldürülme riski taşıyan 200 kadına destek…
* Ve son iki yılda birbirleriyle buluşmak için yapılan bir buçuk milyon kilometre yol.**
Son tanıtılan kitap ise 10 yılın birikiminin rehberi, el kitabı niteliğinde: KA-MER’in şiddet konusundaki çalışma yöntemleri.
Kitapta KAMER’in Acil Destek Birimi ve Namus adına cinayet riskine karşı sürdürdükleri çalışmalarda edindikleri deneyimlerden yola çıkarak, bu yöntemler anlatılıyor.
Sadece kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmayı düşünen kurumlara değil, genel olarak şiddete karşı çalışmak isteyenler için önemli ipuçları barındıran kitabı yazmak iki yıl sürmüş. Nebahat Akkoç bunun nedenini kullanacağı kelimeleri dikkatle seçmek zorunda olduğunu, çalışmaların başarılarının bu yaklaşımdan kaynaklandığını söylüyor. “Yardım” değil, “destek” gibi…
Birbirimizin gözyaşlarını sildik...
Kitap tanıtımlarının ardından KAMER’in kadın girişimciliği konusundaki deneyimleri ve son dönemlerde erkeklerle yapılan grup çalışmaları ile ilgili bilgiler paylaşıldı.
Toplantıyı Nilgün’ün “Ben bir kadınım” yazısıyla kapatırken, yine gözlerimiz yaşlarla doluydu. Birbirimizin gözyaşlarını silerek, kolkola, öğle yemeğine gittik.
Bazılarımız Diyarbakır turuna katılırken, bazılarımız akşama Kardeş Türküler konserinde halay çekme gücünü toplamak için dinlendik. Ne de olsa kutlamaların kapanışını bu konserle yapacaktık.
Kadınlar ve KA-MER "Direniyoruz!" dedi
Konserin yapıldığı Kapalı Spor Salonu’na giderken, diğer illerden otobüslerle gelen KA-MER kadınlarının adeta Diyarbakır sokaklarını istila ettiğini gördük. Erkeklerin şaşkın bakışları altında, sokaklarda yüzlerce kadın gülüşerek konuşarak stadyuma ilerliyordu. Salon da tıklım tıklım doluydu… Kadınlı erkekli izleyiciler Kardeş Türkülerin binbir dilde söylediği kardeşlik türküleriyle coştu, halay geçti.
Konserin sürprizi ise, beyazlar içindeki KAMER kadınlarının sahne alıp Meşqè (Hakkari) ve Gülsüm (Denizli) türkülerini söylemesi oldu. Ve elbette her işte olduğu gibi, bunda da çok başarılıydılar; çünkü çalışmışlardı…
Konser çıkışında herkesin aklında KAMER’in konserde okuduğu deklarasyon vardı. KAMER’in ve kadınların ortak dili, ortak duruşuydu: DİRENİYORUZ! (ÖD/NZ)