‘‘Siyasi partilerin büyük çoğunluğunun KA.DER’in sürebilmesindeki katkısını göz ardı edemeyiz. Çünkü Kürt partileri dışında kalanlar kadın siyasetçileri öylesine dışlıyorlar ki, farklı partilerden kadınlar KA.DER’le iletişim ve etkileşimlerini esirgemiyorlar.’’ (Ayşe Bilge Dicleli)
Mart 1997’de kurulan Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) 16 senedir kadınların siyasi, idari ve her alandaki karar mekanizmalarında eşit temsilini sağlamak için mücadele ediyor.
Bugün KA.DER 1200 üyesiyle 12 şehre yayılmış durumda: Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Eskişehir’de şubeler; Antalya, Denizli, İzmit, Mersin, Trabzon ve Şanlıurfa’da temsilcilikler ve Samsun’da bir Girişim Grubu var.
KA.DER genel başkanları Ayse Bilge Dicleli ve Çiğdem Aydın ile uzun yıllar yönetim kurullarında yer alan Gönül Dinçer KA.DER’in dünü, bugününü anlattı.
KA.DER nasıl, kimler tarafından kuruldu?
Gönül Dinçer, Mühendis, KA.DER Kurucu Üyesi ve eski Başkan Yardımcısı. |
Gönül Dinçer: KA.DER, kuruluş öncesi aylarda yapılan çok sayıda irili ufaklı toplantı sonucunda ortaya çıktı. The Marmara Otel’de yapılan yüze yakın çeşitli siyasi görüş ve çevreden, feminist olan veya olmayan kadınların katıldığı toplantılar en önemlileriydi.
Nazlı Ilıcak’tan Türkan Saylan, Zeynep Oral, Şirin Tekeli'ye; siyasi mülteci olup Türkiye'ye yeni dönebilen eski Türkiye Komünist Partili (TKP) kadınlara, sağ ve sol siyasi parti yanlılarına uzanan; akademisyen, gazeteci, hukukçu, işveren ve ücretli çalışan kadınları kapsayan geniş bir yelpaze tartışmalara katıldı. Tek ortak nokta siyasi ve tüm diğer karar organlarındaki cinsiyet eşitsizliğine son verme arayışıydı.
Kadınların siyasi, idari ve her alandaki karar organlarında nüfusa oranları kadar, yani eşit temsilinin önemi ve bu alandaki büyük eşitsizliğe karşı mücadele gereği, 1995’te yapılan Beijing Dünya Kadın Konferans'ında altı çizilen konulardan birisi olmuştu. Beijing'e Türkiye'den katılan kadınlar, Türkiye'deki büyük çaplı eşitsiz kadın temsilinin düzeltilmesi için nasıl bir örgütlü mücadele verileceği üzerine kafa yormaya başladı.
Toplantılara ve KA.DER'in kuruluşuna öncülük edenler, bu kadınlar ve Türkiye'de yükselmekte olan feminist hareketin kimi temsilcileri oldu. KA.DER feminist bir kadın örgütü olarak değil, içinde feministlerin de olduğu, kadınların eşit temsili amacını taşıyan bir örgüt olarak kuruldu. Amacını benimseyen erkekler de üye olabilirdi.
Toplantılarda kadın partisinden derneğe çeşitli örgütlenme biçimleri tartışıldı. Dernek üzerinde uzlaşınca, kurulacak derneğin amacı ve amacına uygun farklı ve yeni demokratik işleyiş kuralları tartşıldı. Amaç, eşit temsil nihai amacını koruyarak, var olan yüzde 2.4 parlamenter temsil göz önüne alınarak ilk seçimler için çok mütevazı sayılabilecek yüzde 10 olarak saptandı. Daha sonra, dünya kadın hareketinin deneyimlerine dayanarak, en az yüzde 30 cinsiyet kotası stratejisini savundu.
Dernek yönetiminde iki dönemi aşmayan rotasyon, tüm üyelerin (delegelerin değil) katılımıyla seçimler, organlarda kararların uzlaşmayla (oylamayla değil) alınması gibi Türkiye'de bir ilk olan, kadınların farkını ortaya koyan demokratik yöntemler üzerinde uzlaşıldı. Bunlar tüzüğe yazıldı. Bu maddeler hala yürürlüktedir. Disiplin kurulu gibi "ceza" organları ise tüzükte yer almadı. Çok sonraları, disiplin kurulu eklendiyse de, bu yıla kadar bir üye dernek üyeliğinden çıkarılma zorunda kalındı.
Kuruluş öncesi toplantılarda alınan en önemli kararlardan birisi de, kurulacak derneğin kadınların eksik temsili konusunda ortak zaafları paylaşan, tümü de erkek egemen olan siyasi partilere eşit mesafede durma ve tüm partilerin kadınları ile eşit temsil amacıyla iş ve güç birliği içinde çalışma ilkesi oldu. KA-DER etkili çalışmalarını ve sürekliliğini bu tüzüksel ve ilkesel maddelere borçludur.
Toplantılarda en son konuşulan ise derneğin adı oldu. Çeşitli öneriler arasında KA.DER'de uzlaşıldı. Kadere değil mücadeleye bel bağlayacağını vurgulamak ve yanlış anlamaları önlemek için de KA ile DER arasına tire işareti konmaya karar verildi. Son olarak toplantılara katılan kadınlardan gerekli evrakları toplamaya hazır olan herkes resmi kurucu olmaya çağırıldı. Tüzükte adları yazılı resmi kurucularımız böylece oluştu.
KADER’in sürdürülebilir olmasının sebepleri neler?
Çiğdem Aydın, Psikolog ve KA.Der eski Genel Başkanı (2010-2014). |
Çiğdem Aydın: Bence sebebi her partiye eşit mesafede durması ve kendini sorgulamaya, geliştirmeye açık bir örgüt olması. Eşit mesafe, herkesin hassasiyetlerine göre davranmayı, bir koalisyonu idare etme becerisini gerektiriyor. Başkanların tümü bu açıdan olağanüstü kadınlardı. Ayrıca alanında tek olması, talep ve isteklerinin daima araştırmalara, yasalara dayanması ve ciddiyeti de sürdürülebilir olmasını sağlamıştır.
Ayse Bilge Dicleli, KA.DER eski Genel Başkanı (2001-2005), Optimist Yayınları kurucu ortağı. |
Ayşe Bilge Dicleli: KA.DER’in bugünlere kadar gelebilmesinin en önemli nedeni kuruluş yıllarındaki bilinç yükseltme çalışmalarında toplumsal cinsiyet konusuna büyük önem vermesidir. İlk büyük proje olan ‘Kadın ve Siyaset’ eğitmenleri tam beş gün bu konuyu çalıştılar. Ve bu eğitmenler daha sonraki yıllarda KA.DER’in yönetimlerinde önemli roller oynadılar.
Toplumsal cinsiyet meselesine verilen büyük önem sayesinde Kürt siyasi hareketinden Milliyetçi Hareket Partisi'ne (MHP) kadar geniş bir siyasi yelpazede yer alan KA.DER üyeleri tek bir konuya, kadının siyasal yaşamda temsilinin artırılması konusuna odaklanabildi.
Burada Şirin Tekeli başta olmak üzere, kurucularımız arasında 80’li yıllarda gelişen feminist hareketin temsilcilerinin de yer almasının KA.DER ilkelerinin belirlenmesinde büyük rol oynadı. Siyasi partilere eşit yakınlık veya uzaklık; kadın sorunlarına odaklanma; yönetimde rotasyon ilkesi, gibi pek çok STK’da olmayan özellikler KA.DER’in sıklıkla taze kan alarak yürümesini sağladı.
Biraz ironik olacak ama siyasi partilerin büyük çoğunluğunun KA.DER’in sürebilmesindeki katkısını göz ardı edemeyiz. Çünkü Kürt partileri dışında kalanlar kadın siyasetçileri öylesine dışlıyorlar ki, farklı partilerden kadınlar KA.DER’le iletişim ve etkileşimlerini esirgemiyorlar.
Kimi zaman siyasi parti ve hareketlerden, bunların içindeki bazı hizip gruplarından KA.DER’e özellikle de eşit mesafe ilkesine ciddi saldırılar oldu, olmaya devam ediyor. Bunları etkisizleştirmenin en önemli aracı toplumsal cinsiyet konusunu sürekli çalışmak ve eşit mesafe ilkesinden asla taviz vermemektir. KA.DER’in misyonu ancak bütün siyasi partilerde, seçimle ve atamayla gelinen tüm yönetim kademelerinde kadın temsil oranının yüzde 50’yi bulduktan sonra değişebilir…
KA.DER’in gündemi 97’den bugüne nasıl değişti? Hangi meseleler yıllar içinde öne çıktı?
Çiğdem Aydın: İlk yıllarda KA.DER ‘kadın erkek eşitliği’ kavramını kullanırdı. 2004 veya 2005 olmalı, toplumsal cinsiyet kavramını kullanmaya ve dillendirmeye başladık. İlk yıllarda "kota" derdik, sonra cinsiyet kotası demeye başladık ve 2010'dan itibaren de "parite"yi dillendirmeye, savunmaya başladık.
Baştan beri taleplerden biri "eşitlik için mekanizmalar" kurulmasıydı. Bu mekanizmalar, örneğin Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM), Meclis’te eşitlik komisyonu, Kamu Denetçisi’nin görevleri arasında ‘eşitlik izleme’ olması, bakanlıklarda bir eşitlik birimi kurulması gibi zaman zaman geri plana düşen, zaman zaman öne geçen konular oldu.
İlk zamanlarda siyaset ve siyasi partiler tek ilgi alanımızdı, sonraları kadınla ilgili her konunun (eğitim, sağlık, istihdam vb) yasasına müdahale edebilmek için bunlar da ilgi ve bilgi alanımıza girdi. Önceleri Medeni Yasa, sonra Türk Ceza kanunu (TCK) ve en son da Anayasa gündemimizi meşgul eden, öne çıkan konular oldu. Son dört beş yıldır, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yanı sıra demokrasi daha çok vurguladığımız bir kavram oldu.
KA.DER kurulduğu Mart 1997'de, ilk genel seçimlerde (2000) Meclis’in yüzde 10'unun kadın olmasını hedeflemişti. Neden sadece yüzde 10?
Çiğdem Aydın: Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Meclis’te kadın oranı yüzde 5’i bile bulmamıştı. KA.DER, gerçekçi olmak adına ilk talebini yüzde 10 olarak belirlemişti. Zira siyasi partilerin kadın oranı da resmi olarak bilinmiyordu. Partiler üye kayıtlarını sağlıklı tutmayı ve cinsiyete göre üye oranı belirlemeyi KA.DER’in talebiyle öğrendiler.
Ancak daha sonra, her partinin kendi kadın oranını baz alarak listelerde kadınların yer almasınıkadınların aleyhine bir durum olarak değerlendirdik. Kadın adayların olmaması için kadın üye sayısını sınırlı tutan partiler olabilirdi. Ayrıca bu durum izlemeyi de zorlaştıracak ve işi parti inisiyatifine bırakacaktı. Böylece kritik eşik denilen yüzde 33’ü benimsedik. Şimdi ise yüzde 50 demek olan ‘parite’yi dillendiriyoruz.
Yüzde 10 hedefinin üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen bugün meclisin sadece yüzde 14,3’ü kadın. Son üç hükümetin kabinelerindeki bakan sayısı sırasıyla 2-1-1; son Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) seçilen tüm üyeler erkekti; 2014 yerel seçimlerinde oy pusulalarında yer alacak belediye başkan adaylarının sadece yüzde 3,3’ü kadındı; Türkiye Avrupa Birliği (AB) üyesi ve aday ülkeler arasında kadınların işgücüne katılım oranının en düşük olduğu ülke... Kadının eşit temsili konusunda ilerleme hızımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çiğdem Aydın: Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) ilk yıllarında, AB üyeliğini hedef olarak koymalarıyla birlikte kadınlarla ilgili yasal taleplerimizin bir kısmının hızla karşılandığını gördük. AKP hem kendi kadın milletvekili sayısını artırdı, hem yasal bazı değişikliklere sıcak baktı, hem de Kadının Statüsü Genel Müdürülüğü (KSGM) yasasını çıkardı ve Mecliste Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nu (KEFEK) kurdu. Ancak "devlet" mekanizmasına kadın atamak konusunda sınıfta kaldı.
Üçüncü döneminde ise AB hedefiyle birlikte kadın hakları da rafa kalktı. Artık eşitlik değil, 20 yıl öncenin tartışması olan hakkaniyet/adalet tartışılıyor. Bugünkü tablo ile Türkiye'nin ilerlediğini söylemek çok zor. Aksine hızla geri gidiş var. Kazanılmış haklarımızın bazılarını kaybettik bile (kürtaj gibi) ve eğitim sistemindeki feci düzenlemeler geri gidişi hızlandıracak.
KA.DER hangi çalışmalarının nasıl kazanımlara yol açtığına tanıklık etti?
Çiğdem Aydın: Şiddet yasası, İstanbul Sözleşmesi, KEFEK, Baş Kamu Denetçisi’nin beş yardımcısından birinin kadın haklarından sorumlu olması, seçim kampanyalarımız ve basın bildirilerimizle kamuoyunda sağladığımız farkındalık, kadın milletvekilleri ile kurduğumuz diyalog, onları kadın meselesiyle ilgilenmeye ikna etmemiz, diğer kadın örgütlerine siyasetin önemini anlatmayı başarmamız ve "karar mekanizmalarında kadın" meselesinde ortaklaşabilmemiz, basını/medyayı bu konuda eğitmiş olmamız önemli kazanımlardır diye düşünüyorum. (Eİ/BA)
* Fotoğraflar: Manşet 1997, Kuruluş basın açıklaması, İkinci fotoğraf 1997 Kurucular; son fotoğraf 2014 kampanya tanıtımı.