JİTEM davasında yedi köylüyü öldürmekle suçlanan eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ üç buçuk yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi.
Atağ'ın tahliye edilmesini Taraf gazetesinden Ertan Altan'a değerlendiren davanın müdahil avukatlarından Mehmet Emin Aktar, "Bundan sonra hiç kimse faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını beklemesin" dedi.
Aktar, JİTEM davasının başından beri sınırlı ve münferit bir şekilde sürdüğünü belirterek, "Kamil Atağ, yerel biri ve gücü var. Devlette koruculuk yapmış. Bırakılmış olması bu davaya yönelik devlet politikasının bir göstergesidir" ifadelerini kullandı.
Atağ'ın kardeşinin itirafları
JİTEM davasıyla ilgili 2009'da hazırlanan iddianamede, hakkında yedi kez müebbet istenen Atağ hakkında "Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle katılarak mensubu olmak, insan öldürmeye azmettirmek ve insane öldürmek" suçlaması yöneltilirken Atağ'ın kardeşi Mehmet Nuri Binzet, ağabeyi hakkında şu iddialarda bulunmuştu:
* Benim öz ağabeyim olan Kamil Atağ, Silopi bölgesinde görev yapan Cem Ersever isimli jandarma görevlisi ile bir araya gelmiş ve Cem Ersever ağabeyimi ve aile büyüklerimi toplayarak ailemi korucu olmaya ikna etmiş. Bu süreçten sonra hepsi Cizre merkez ve civarında özellikle Üçağaç köyü kırsalında görevlerine başlamışlar.
* 1980 sonlarında kırsal alanda barınamayacağımızı anladığımız için ailece Cizre merkeze yerleştik ve ağabeyim Kamil ailedeki diğer köy korucularıyla beraber Cudi mahallesinde nöbet tutmaya başladılar. 1993 yılına kadar PKK ile bir anlaşma yapıldı ve ne onlar bize karıştı, ne de biz onlara zarar verdik. 1993'te Resul isimli PKK üyesi aşiretimizin tarafından yakalanarak jandarmaya teslim edildi. Bundan sonra bizim PKK örgütü ile anlaşmamız bozuldu.
* 13 Aralık 1993'te evimize roketli saldırı yapıldı ve babamla ağabeyim öldü. Bunun üstüne PKK ile daha sert şekilde mücadele etmeye başladık.
* Babamın öldürülmesinde bir gün sonra Hasan Kundakçı evimize geldi. Bundan sonra Cizre şehir merkezinde daha rahat olmaya başladık. Şehir merkezinde arama, kimlik sorma ve gözaltı yapmaya başladık.
* Kundakçı'yla görüşme sonrasında Cizre ilçesinde evlerin alt kısımlarında sığınak diye isimlendirdiğimiz yerler yapmaya başladık. Buralara gözaltına aldığımız kişileri getiriyorduk. Ağabeyimin iki katlı evinin alt katında bir tane sığınak nezarethane vardı. Buranın pencerelerini kapatmıştık. Sadece bir odadan ibaretti. Yine aynı mahallede ağabeyim Kukel'in evinde alt katındaki bir odayı aynı şekilde nezarethane haline getirmiştik.
* Bu sığınaklara PKK adına faaliyet yürüten, bildiri dağıtan ya da örgütle bağlantısı olduğunu düşündüğümüz kişileri ağabeyim Kamil Atak'ın talimatı ile alıp getiriyorduk. Bu sığınakların kapılarına ve pencerelerine ses çıkmasını engellemek için kısmen kapatmıştık. Zaten bunlar taş odalardı. Zemini topraktı ve zeminden bir metre civarında aşağıdaydı. Ben bu nezarethanelerin her ikisinde de çok uzun zaman nöbetçi olarak kaldım.
* Genellikle nitelikli sorgusu yapılacak Ya da infaz edilecek kişiler buraya götürülürdü. Bu yıllarda gerek Kamil ağabeyimin gerekse Kukel ağabeyimin nezarethanelerde çok miktarda askeri cephane, uçak savar silahı ve mühimmatı, bixi silah ve mühimmatı, RPG 7, silah ve mühimmat, kanas, keleş gibi silahlar ve mühimmatı bulunuyordu. Bunları genellikle Kamil ağabeyim getiriyordu, ayrıca el bombası da çok miktarda vardı.
* Buraya getirilen kişiler bir haftaya kadar burada tutulurdu. Biz ağabeyim Kamil dışında kimseye bilgi vermezdik. O da o dönem Cizre jandarma bölük komutanı olan Cemal Temizöz ile görüşürdü.
* Nezarethaneye aldıklarımıza gerek biz gerekse oraya gelen askeri personel örgüt faaliyetleri ve eylemleri ile alakalı sorular soruluyordu, bu şahıslara eziyet edildiğini biliyorum.
* Ağabeyim Kamil'in sorumlu olduğu sığınağa getirilen kişileri değişik şekilde işkence yapıldığını biliyorum, zaten süngerler ses çıkmasın diye takılmıştı, nezarethaneye alınan kişilerden bir kısmına yemek veriliyor, bir kısmına yemek verilmiyordu.
* Ağabeyim Kamil 1994'ten 1999'a kadar Refah Partisi'nden Cizre belediye başkanı oldu. 2000'de ihbar üstüne Van'da iki çobanın öldürülmesi ile alakalı soruşturma açıldı. Ağabeyim üç ay ilçeden kaçıp Ankara ve değişik yerlerde gizlendi. Daha sonra tanıklara 60'ar milyar para verilerek dosyadan beraat etmesi sağlandı.
* 1993'te Beşir isimli kişinin, 1994'te İskan Aslan, Mustafa Aydın ve Mehmet İlbasan, 1995'te Abdurrahman isimli kişinin ve Ramazan Uykur'un, 1996'da adını hatırlamadığım birinin, 1997'de Abdurrezzak Binzet'in öldürülmesinde ağabeyimin parmağı vardı.
Aktar: Devlet politikasının sonucu
Taraf gazetesine konuşan Mehmet Emin Aktar, Kamil Atağ'ın suç vasfı ve delil durumunun gerekçe gösterilerek tahliye edilmesini devlet politikasının bir yansıması olarak değerlendirdi.
"Önce oğlunu, şimdi de kendisini serbest bıraktılar. Peş peşe giden bir süreç var. Hepimizin kafasında soru işaretleri oluştu. Bu dava açıldığında toplumda bir umut vardı, bütün cinayetleri kapsayacağı düşünülüyordu ama yeni davalar gelmedi. O zaman bu dava, devletin geçmişiyle yüzleşmesi değil, emekli Albay Cemal Temizöz'ün şahsına yönelik devlet tutumunun sonucudur.
"Temizöz'e Kayseri'de yaptıklarının karşılığı olarak, ona bir bedel ödetmenin bir sonucu olarak bu dava açıldı. Yani bir iç hesaplaşma sonucu dava açıldı. Bu kişi Balyoz davasından ceza yemiş, onun için kimsenin tahliye umudu yoktu. Kamil Atağ'ın ise yerel bir gücü var.
"Bu dava açılırken sınırlı ve münferit olarak görüldü. Ergenekon'da da benzer bir süreç işledi. Kürtlere yönelik eylemlerden dolayı kimse suçlanmıyor.
"Tahliye olmaması için dosyada bütün gerekçeler vardı. Sonuçta, delilleri karartma, tanıkları baskılama ve onları yönlendirme gibi girişimlerin tümü var. Bunlar zaten tutukluluğun sürdürülmesi için yeterli gerekçeler. Mahkemeler diğer davalarda aynı tutumu göstermiyor, daha sert bir tutum sergiliyor ve tahliye etmiyor.
"Bizim çıkardığımız temel sonuç şu: Devlet, 'Ben bundan sonrasını yapmayacağım' diyor. Bundan sonra kimse faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını beklemesin. Şu durumda JİTEM davası yok zaten. Bir ana dava var, orada da bir tek kişiye bile yakalama kararı çıkarmadılar." (EKN)