Mardin’in Dargeçit ilçesinde 20 yıl önce sekiz kişinin sorgulanıp infaz edilmesiyle ilgili açılan davanın ikinci duruşması bugün görüldü. Ancak yakınlarını kaybedenler, Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, Dargeçit’te uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle katılamadı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şube Başkanı, Avukat Erdal Kuzu bianet’e yaptığı açıklamada, Nusaybin ve Dargeçit’te yaşayan ailelerin olaydan 20 yıl sonra açılan davaya yasaklar nedeniyle katılamadığını belirtti.
“Yakınlarını kaybeden aileler, bir kez de Nusaybin ve Dargeçit’teki sokağa çıkma yasakları nedeniyle mağdur edildi.”
Avukat Kuzu, sanıkların da duruşmaya katılmadığını, birinin yargılama izni için HSYK’dan izin beklendiğini, diğerinin de duruşmalardan vareste tutulduğunu ifade etti ve mahkemenin bu tavırları nedeniyle reddi hakim talebinde bulunduklarını söyledi.
Hafıza Merkezi de durumu Twitter hesabından duyurdu: “Dargeçit'te bugün 18. gününe giren sokağa çıkma yasağı sebebiyle mağdur aileleri ve avukat Ahmet Arıkan'ın duruşmaya katılımı mümkün değil.”
Bugünkü duruşmada ayrıca tanıkların da duruşmada dinlenmesi talep edildi.
TIKLAYIN - 13 YAŞINDAKİ SEYHAN DOĞAN’IN KEMİKLERİ 18 YIL SONRA BULUNDU
Mahkeme heyeti, reddi hakim talebinin incelenip karara bağlanması için duruşmayı 3 Mayıs 2016’ya bıraktı.
TIKLAYIN - BEŞ ASKERE DARGEÇİT’TE GÖZALTINDA KAYBETME DAVASI
Üç günde sekiz kişi “kaybedildi”
Faili Belli adlı sitede 20 yıl önce ne olduğu şöyle anlatıldı:
28 Ekim 1995’te iki öğretmenin, ertesi gün de Amara köyü baş korucusunun oğlunun PKK tarafından kaçırılması ve ertesi sabah cenazelerinin bulunması üzerine Dargeçit'te gözaltılar başladı.
Aynı gün sabaha doğru Doğan ailesinin evi, aralarında asker, özel harekât timleri, korucu ve sivil giyimli insanların olduğu 60-70 kişilik bir ekip ve panzerlerle basılarak 14 yaşındaki Seyhan Doğan apar topar gözaltına alındı.
Aynı gece ve takip eden birkaç gün içinde Seyhan Doğan'ın eniştesi Abdurrahman Coşkun (21), dayısının oğlu Mehmet Emin Aslan (19), kardeşi Hazni Doğan (11) ve Abdurrahman Olcay (20), Nedim Akyön (16), Hikmet Kaya (24), Süleyman Seyhan (57) ve kızı Fehime Çelik de gözaltına alındı. O gece Davut Altınkaynak'ı (13) da almak için evlerini basan askerler kendisi evde olmadığı için annesi Hayat Altınkaynak'ı gözaltına aldı.
Annesine Davut'un yerini söyletmek için çeşitli tehditlerde bulunan askerler en sonunda sadece sorgulayıp bırakacaklarını söyleyerek anneyi ikna ettiler ve dayısında kalan Davut Altınkaynak'ı da gözaltına alarak annesinin gözleri önünde Filistin askısında işkenceye aldılar.
Hazni Doğan ve Fehime Çelik de türlü işkencelere maruz kaldı ve gözaltına alınanlara tanıklık ettiler. Hazni Doğan, Hayat Altınkaynak ve Fehime Çelik serbest bırakıldı ancak ikisi lise öğrencisi, üçü çocuk sekiz kişiden bir daha haber alınamadı.
İddianameye göre, yapılanlara karşı çıkan ülkücü görüşteki Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın da, suçu ihbar etmesinden korkulduğu için komutanları Hurşit İmren ve Mehmet Tire tarafından kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğü öne sürüldü.
Seyhan Doğan’ın cesedi, kimliği belirsiz bir kişinin ailesine telefonla haber vermesi üzerine 6 Mart 1996’da bir kuyuda bulundu. Kayıp diğer kişilerin öldürüldüğü düşünülse de cesetleri bulunamadı.
Mağdur ailelerin 2009’deki başvurusuyla tekrar soruşturma başlatıldı.
Soruşturma kapsamında Midyat Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianame, Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Dava, “güvenlik gerekçesiyle” Adıyaman'da görülmeye başlandı. (AS)
* Gözaltında kayıplar ve iddianame hakkında daha geniş bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.