Jineps Gazetesi, 21 Şubat Anadili Günü için "Halklar özgürleşsin ki diller konuşulabilsin" başlığıyla bir dosya hazırladı.
Dosyada anadilinin Türkiye'deki siyasi mücadele ve tarihi Zazaca, Kürtçe, Çerkesçe, Hemşince, Ermenice ve Lazca olarak Cemal Taş, Ferda Önen, İlkay Karaduman, Mahir Özkan, Murad Mıhçı, Mehmedali Barış Beşli ve Eren Dağıstanlı'nın hikâyelerinden okunabilir.
"Kültüre ve mirasa yabancılaşma"
Akanda Taştekin, dosyanın giriş yazısında şöyle diyor:
"Bugün, anadiliyle var olamayan toplulukların temel itirazı, kültüre ve mirasa yabancılaşma çerçevesinde buluşuyor. Anadilinin insani bir hak, kimlik ve etnik varlığın ediniminde bir ihtiyaç olduğu vurgusu var. Diğer yandan anadillerinin eğitimde ve sosyal yaşamda bir hak olarak tanınması ve azınlık dillerine adil ve eşitlikçi bir yaklaşımın benimsenmesi, hem siyasi bir talep hem de uzun süredir devam eden bir mücadele alanı."
'Yalnızlık' duygusu
Dosyadan satırbaşları şöyle:
"Yazar Cemal Taş, Türkçeyi ilkokulda öğrendiğini anlatarak başlıyor hikâyesine. Anadili ise Zazaca. Ortaokula başlarken İstanbul'a taşınıyor, başka bir mahallede, yeni insanlarla tanışmanın ve konuşulan dili hiç bilmemenin zorluklarından bahsediyor.
"Sivil toplum aktivisti Ferda Önen de benzer bir ilkokul deneyimi paylaştığını ifade ediyor, Mardin'in Derik ilçesinde doğup büyüyen Önen, yalnızca Kürtçe konuşulan bir evde, politik bir ailenin çocuklarından birisi olarak hayata başlıyor. İkinci sınıfta İstanbul'a taşınmasıyla birlikte dilini bilmediği bir dünyayla tanışıyor.
"Yazar Murad Mıhçı ise Ermeniceyi azınlık okullarında öğrenmiş. Türkiye'de anadilini konuşabildiği alanlar son derece kısıtlı. Özellikle Batı Ermenicesi, kaybolan diller arasında kritik bir yerde duruyor.
"Anadili Çerkesçe olan İlkay Karaduman ise Türkçeyle tanışma sürecini yine bir ilkokul öğrencisinin köyden şehre taşınmasının hikâyesi olarak anlatıyor, kendisi bir drama öğretmeni. O döneme ait olarak en net hatırladığı şeyin ne olduğunu sorduğumda 'yalnızlık' diyor.
"Yazar ve öğretmen olan Mahir Özkan için durum biraz daha farklı. Kendisinden önceki kuşaklardan ayrı olarak evde iki dille birlikte yetişmiş birisi. Annesinin kuşağı ise Hemşinceyle doğup büyüyen ve zorda kalmadıkça Türkçeyi kullanmayan bir kuşak."
Haberin tamamını okumak için burayı tıklayın.
(AÖ)