Gün Zileli, Alman komünisti Jan Valtin'in Karalığın Ötesinde adlı kitabını Türkçeleştirdi ve kitap Kibele Yayınları'ndan çıktı. Gazeteci Ahmet Külsoy'un, Zileli'yle yaptığı röportajı aktarıyoruz.
Böylesi kapsamlı bir kitabı çevirmeyi neden göze aldınız? Neydi sizi bu kitabı çevirmeye sevk eden?
Kitabın üst başlığındaki "Bir Alman Komünistinin Komintern ve Nazizm Anıları (1918-1938)" yazısı sanırım yeterince açıklayıcı olacaktır. Sovyetler Birliği'nin 1920'li ve 1930'lu yılları benim alanımdı zaten. Hitler Almanya'sı da çok ilgimi çekerdi eskiden beri. Bu kitap, bu iki ilgi alanıma tam denk geldi. Müthiş yıllardı...
Neydi o yıllar ve ne açıdan?
Şubat'da başlayıp Ekim'de Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmesiyle sona eren Rus devrimi, dünyada yeni bir çağı başlattı. Bolşevikler içerde devrimi bastırdılar ama proleter devriminin sloganları tüm insanlığa umut verdi, genç radikaller kitleler halinde dünya devrimci hareketinin ana akımı haline gelmiş komünizmin saflarına aktılar. Komintern, o zamana kadar görülmemiş ölçüde büyük ve güçlü bir dünya örgütü haline geldi. Komintern'in en güçlü örgütü Alman Komünist Partisi'nin 6 milyon seçmeni, 1 milyon üyesi vardı. 1920'li yılların sonunda büyük bir reaksiyon hareketi olarak Nazizm yükseldi. Komünizmle Nazizm karşı karşıya geldi. Neredeyse tüm dünya tarihi o yıllarda bu iki büyük akımın çatışmalarıyla belirlenir oldu. Sovyetler Birliği'nin dünya devrimini temsil ettiğine inanan genç radikallerde büyük bir "dünya devrimi" hedefi vardı. Efsanevi yıllardı. İnsanlar her türlü fedakarlığı göze almışlardı. Ne yazık ki, sonunda büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanan bir fedakarlık. Birçoğu, uğrunda ölüme gittikleri Sovyetler Birliği'ni yöneten Stalinist diktatörlük tarafından kırıma uğratıldı. Bu kitap da bunu anlatıyor zaten...
Evet, sanırım Valtin'in eşi Firelei de bu genç radikallerden biri...
Firelei büyük bir karakter. O, gerçek samimi devrimciyi temsil ettiği kadar, aşkı da temsil ediyor. Aşkının peşinden büyük bir yolculuğa çıkıyor, Nazi'lerin elinde ölümle sonuçlanan bir yolculuk. Hiç beklenmedik bir şekilde Valtin kurtuluyor ama Firelei ölüyor. Valtin, o zamanki dogmatik devrimciliğin tipik temsilcilerinden ama diğer Gosudarstvennoye Politicheskoye Upravlenie (GPU-1934'e kadar SSCB gizli servisi) ajanlarından farklı olarak vicdanını kaybetmemiş. Zaten anarşist Bandura ile bu yüzden arkadaş ve sonunda bu yüzden tasfiye edildi. Firelei ise daha farklı. O, örgüt mensubu bir devrimci değil başlangıçta. Ama tüm iyi niyetiyle emekçilerin kurtuluşu davasına inanıyor. Fakat örgüt için özgürlüğünü feda etmek istemiyor. Bu yüzden Komintern onu benimsemiyor. "Sıradan" görüyor. Anlatılan öykü, bizim de yaşadığımız birçok şeye öylesine benziyor ki...
Kitapta çok sayıda ünlü Komintern liderinin adı da geçiyor. Anlatılanlardan ve sizin düştüğünüz biyografik dipnotlardan, çoğunun Stalin'in 1930'lu yıllardaki büyük temizlikleriyle ortadan kaldırıldığını öğreniyoruz. Dimitrov'u da yakından tanıyor Valtin. Hatta bir yerde, "yine buram buram parfüm kokuyordu" diyor Dimitrov için. Bunlar, bizim bugüne kadar bildiğimiz Dimitrov tablosuna ters düşer gibi...
Ben Valtin'e inanma eğilimindeyim. Çok dikkat ettim. Örneğin kendisini bile bile Nazilerin kucağına, ölüme yollayan ve gerçekten hayatını mahveden Ernst Wollweber'e (daha sonraları, Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde, ünlü Stasi gizli polis örgütünün başkanlığını da yapmıştır bir süre) bile mümkün olduğunca objektif davranmış. Onun olumlu yanlarını da gerçeğe sadakatle, net bir şekilde koymuş. Örneğin Naziler iktidara geldikten sonra tüm Alman Komünist Partisi önderliği ülkeden kaçtığında Wollweber'in Almanya'da kalıp o zor koşullarda partiyi toparlamaya çalışmasını övgüyle anlatmış. Dolayısıyla Dimitrov hakkında anlattıklarının yalan olması için bir neden göremiyorum. Çünkü, Dimitrov Valtin'e hiç kötü davranmıyor, bütün sahnelerde Dimitrov iyi bir önder gibi gözüküyor. Ama öyle şeyler var ki, Valtin bunları da anlatmaktan çekinmemiş, iyi de etmiş. Örneğin Arthur Samsing olayında Dimitrov'un takındığı tipik Stalinist-bürokrat tutum. Ayrıca Naziler karşısında Dimitrov'un hiç de anlatıldığı gibi yiğitçe davranmadığı ve GPU'nun tehditlerinden çekinen Nazilerin ona ayrıcalıklı mahkûm muamelesi yaptığı gerçeğini bize aktardığı için Valtin'e şükran borçlu olmalıyız. Tarih böyle bir şey işte. Ne kadar resmi tarih yazılırsa yazılsın biri çıkar, örtbas edilen bir gerçeği bireysel olarak ifade eder. Hiçbir şey çarpıtılmış haliyle kalmıyor...
840 sayfalık bu destansı anlatım öyle sanıyorum ki, Türkçe okuyucunun gündeminde uzun yıllar kalacaktır. Valtin'in denizciliği de cabası. Kitabı okurken, denizcilerin, kaptanların haberi olsa kimbilir bu kitap onları ne kadar sarardı diye düşünmekten kendimi alamadım.
Evet, aynı şeyi ben de düşündüm. Valtin'in denizciliği babadan geliyor üstelik. Tüm dünyayı gemilerde kaçak yolculuk yaparak dolaşmış biri. Kitapla birlikte biz de tüm dünyayı dolaşıyoruz.
Satıştan umutlu musunuz?
Çok değilim. Bu tür kitaplar "çok satanlar" listesine girmez, dolayısıyla okuyucusu da kısıtlıdır. Girmesin zaten, öyle bir listede görsem çevirdiğim kitaptan kuşkuya düşerdim. Dünyanın her yerinde kitap okuyucularının yüzde 95'i piyasa tarafından manüple edilir. Bu kitap yüzde 5'in kitabı. O yüzde 5'e ulaşırsa amacına ulaşmış demektir.
* Jan Valtin, Karanlığın Ötesinde, çev: Gün Zileli, Kibele Yayınları, Temmuz 2009
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Jan Valtin: Alman komünisti ve iki savaş arasında Komintern görevlisi. 1919'daki Spartakist ayaklanmasına, 14 yaşındayken, bisikletli kurye olarak katıldı. 1923 yılında, komünist Hamburg ayaklanmasında aktif rol aldı. Daha sonraki yıllarda, profesyonel Komintern görevlisi olarak, özellikle limanlardaki örgütlenme faaliyetlerinde çeşitli görevler yaptı. Amerika, San Quentin'de, GPU'nun emriyle giriştiği, başarısız bir suikast eyleminden dolayı üç yıl hapis yattı. Nazi'ler iktidara geldikten sonra Danimarka'ya gitti. Oradan, Komintern Batı Sekreterliği'nin verdiği görevle, yeraltı çalışması yapmak üzere Almanya'ya gizlice girdi. Nazi'ler tarafından yakalandı ve ağır işkence gördü. GPU'nun elinden kaçmayı başardı ve 1938 yılında ABD'ye gitti. Eşi Firelei Gestapo hapishanesinde öldü. Valtin, Amerika'da, çeşitli işlerde işçi olarak çalıştı, daha sonra, II. Dünya Savaşı'nda, Amerikan ordusuna er olarak katıldı. Savaştan sonra, Amerika Karşıtı Eylemler Komitesi tarafından soruşturmaya uğradı, ancak aklandı. 1947'de Birleşik Devletler vatandaşı oldu. İki savaş arası dönemi anlattığı Out of the Night'ı 1941 yılında yazdı, kitap yalnızca ABD'de bir milyonun üstünde sattı. 1951'de 46 yaşında öldü.
Gün Zileli: 1960'lı yıllarda, Yordam, Soyut gibi edebiyat dergilerinde öyküleri yayımlandı; ayrıca, Emekçi, Aydınlık, Proleter Devrimci Aydınlık dergilerinde görev aldı ve yazdı. Türkiye İşçi Partisi, Fikir Kulüpleri Federasyonu ve Devrimci Gençlik'te yer aldı. 1964'te gözaltına alındı; 1966'da anti-emperyalist eylemlere katıldığı için hapse girdi. 1971-74 arasında, Mamak Cezaevinde tutuklu kaldı; TÖS, Dev-Genç ve TİİKP davalarından yargılandı. 1970'li yıllarda Aydınlık, Halkın Sesi, Bora, Türkiye Gerçeği dergilerinde, daha çok teorik ve siyasi nitelikte makaleler yazdı ve TİKP'nin yöneticiliğini yaptı. 1975 yılında, Adana'da, İncirlik üssüne karşı yapılan yürüyüşte tutuklandı ve kısa süre hapis yattı. 12 Eylül'den sonra, TİKP davası dolayısıyla arandı ve on yıl kaçak yaşadı. 1990'da İngiltere'de siyasi mülteci olarak yaşamaya başladı. Bu yıllarda, roman yazdı ve İngilizceden Türkçeye kitap çevirdi. Amargi, Sosyalizmin Sorunları, Yeni Zamanlar, Birikim, Apolitika, Ateş Hırsızı, Uç, İmlasız, Kitap-lık, Virgül, Koxüz, Öteki İsviçre, Açık Gazete, Özgür Üniversite gibi dergi ve internet sitelerinde ağırlıklı olarak kitap eleştirisi yazıları yayımlandı.