İşte o günlerde İzmir Üniversitelerinde okuyan öğrenciler savaş ve işgal karşıtı bir platform kurdular. Diğer savaş karşıtı örgütlenmeler gibi, öğrenci örgütlenmesi de basın açıklamaları ve yürüyüşler yaparak "İşgale ve Savaşa Hayır" diyordu.
11 Nisan 2003 tarihinde, 80 kadar üniversite öğrencisi İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi önünde basın açıklaması yapmak üzere bir araya geldiler. Öğrenci sayısının 80 kadar olduğu meydanda 200'den fazla polis vardı. DİHA'nın ve diğer basın organlarının çektiği görüntülerde öğrenciler üç-dört sıra polis arasında kordona alınmıştı.
Basın açıklaması yapılamadan, polis şefi "tarla gibi sürün", "vur deyince vuracaksınız, dur deyince duracaksınız", "süpürün" talimatı ile öğrencilerin dağıtılmasını istedi. Gaz bombaları, cop ve bilinen dağıtma araçları ile öğrenciler bir temiz dövüldü. Meydan boşaltıldı. Bir grup öğrenci AKP İl binasına sığındılar. Buraya sığınan öğrencilere gözaltına alınmayacakları garantisi verilmesine rağmen çıkışta gözaltına alındılar.
Gözaltına alınan öğrencilere meşhur Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet etmek suçu isnat edildi. Fakat gözaltında ve savcılıkta sözü geçmeyen iki dava daha açıldı. Barış diyen öğrenciler 3 davayla baş başa kaldı. Bu arada yaralanan öğrenciler de polisler hakkında kötü muamelede bulunmaktan dolayı suç duyurusunda bulundular.
Polisler hakkındaki suç duyurusu aylar boyunca bekledikten sonra önce takipsizlik kararı verildi. Buna itiraz edilmesi ile Ağır Ceza Mahkemesince takipsizlik kararı kaldırıldı ve dava açıldı. Dava ve soruşturma hala devam ediyor.
Öğrenciler hakkındaki davalardan biri Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefet, bir diğeri AKP İl yöneticilerinin aksi beyanlarına rağmen parti binasındaki iki tablonun camının kırılması (mala zarar vermek), bir diğeri ise TCK 312'ye muhalefet. Her davanın ayrı öyküsü var. Mala zarar vermek ve TCK 312'den açılan dava hala devam ediyor.
2911 sayılı meşhur Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına muhalefetten açılan dava İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesinde 14 Kasım 2005 tarihinde sonuçlandı. Savcı iki öğrenci dışında bütün öğrencilerin beraatını isteyip, toplantı hakkının temel hak olduğunu belirtti mütalaasında.
Mahkeme öğrencilerden 2'sinin 3 yıl, 20'sinin 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, indirim uygulanmamasına, 14 öğrencinin cezasının ertelenmesine, 8 öğrencinin ise cezasının ertelenmemesine karar verdi.
Bir kez daha anladık ki, Türkiye'de barış en pahalı talep. İlk körfez savaşında da bir başka öğrenci (N.Ç) tahtaya barış yazdığı için dava açılmıştı hakkında.
Hani bir şiiri vardı Orhan Veli'nin "Kelle fiyatına hürriyet / Esirlik bedava" diyordu. Hala öyle, hala kelle fiyatına hürriyet.
Bir de, "Söz uçar, yazı kalır" demişti yanılmıyorsam Oğuz Atay. Bütün demokratikleşme söylemleri, sözleri uçuyor. Geriye kalan bağımsız yargının, yazıya geçen kararları.
Lütfen bir şeyler yapın, yoksa "barış" diyen hapisle tanışıyor. (EÖ)