Giyip geçerim, kalbini çalmak için.
Sana sesleniyorum, dinle
Bir kağıt al, yaz.
Karar verdim kuşum, sen de karar ver
İki kalp bir olsun,
Tek vücut, tek ruh
Aman gel aman
Sevdalim aman
Altınları sana vereyim, tatlı ve kara gözlüm"
Şarkıcı, araştırmacı Domna Samiu'nun derlediği en sevilen İzmir türkülerinden biri.
Rumlar, şehirlerin en güzeli dedikleri İzmir ve çevresinin yerleşik en eski halkıdır. Denizcilikte olduğu kadar, tarımda ve özellikle şarap üretiminde son derece ustaydılar.
14. yüzyılda Osmanlı egemenliğinin kesin olarak yerleşmesinden sonra yaşanan yeniden biçimlenme, 17. yüzyıldan başlayarak azınlıklara karşı uygulanan görece yumuşak tutumla birlikte, Küçük Asya ve İzmir'in eskiden olduğu gibi bir refah şehri ve çekim merkezi olmasını sağladı.
İzmir ve çevresi, depremler, 1770 Osmanlı-Rus savaşı, 1821-1829 Yunan Bağımsızlık Savaşı sırasında yaşanan yoğun baskılar, Girit Savaşı gibi sayısız felakete karşın, İç Ege ve Ege adalarındaki, daha mutlu bir hayat yaşamak isteyenlerce göçe uğradı.
Daha mutlu bir hayat beklentisi, şimdiki gibi boş bir hayal değildi de doğrusu. 20. yüzyılın başında, dillerin kucaklaştığı, zamanın en zengin kültür ve eğlence hayatının sürdüğü, gerçek bir kozmopolit şehir olan, tarım, eğitim ve mimaride zamanın en gelişmiş seviyesindeki kırsal bölgeler, Aydın, Manisa ve özellikle de Erythrea organize bir uygarlığın iki yüzünü temsil ediyorlardı.
İzmir ve çevresi Rum folklorüyle ilgili literatüre baktığımızda , Türkçe'de bölge adı olarak tam karşılığı bulunmayan Erythrea'nın oldukça baskın olduğunu görüyoruz.
Çeşme, Alaçatı, Urla, Seferihisar ve Karaburun'u kapsayan Erythrea 1910'lara dek tarımda en yeni üretim tekniklerini kullanan zengin bir tarım toplumu olmakla birlikte, yanı başındaki İzmir'de olup biten kültürel ve günlük hayata dair yenilikleri de izleyen çağdaş bir görünümdeydi. İç Ege'yi de kapsayan Küçük Asya coğrafyası içinde sayıca en çok türkü ve dans, Yunanistan'da, Erythrea göçmenlerinden toplanmıştır.
1907'den başlayarak pek çok etnomüzikolog gerek doğrudan Erythrea'dan, gerekse Yunanistan'a göçmüş Erythrea göçmenlerinden pek çok türkü ve dans melodisi kaydetmiş, notaya almıştır.
Ege adalarından Erythrea'ya gerçekleşen göçlerden ve adaların coğrafi yakınlığı dolayısıyla, bölgenin müzik kültürü, Ege'nin genel karakteristiğinin görece dışında olarak adalardaki müzik kültürüyle yakın akrabadır.
Bundan ötürü Ege adalarında olduğu gibi, şarkılara, özellikle de dans havalarına keman ve santur eşlik eder. Ayak figürlerinin baskın olduğu balo, dansçıların birbirine mendillerle tutunarak oynadıkları ağır sirto, eller serbest olarak neşeli, ada havaları tarzında oynanan hızlı bir sirto alestika, ağır ya da hızlı kasap havaları, yüz yüze oynanan karşılamalar ve kuşkusuz zeybekler bölgenin başlıca dans repertuarını oluşturur.
Keman ve santurdan daha da yaygın olarak, şarkılara tümbeki ya da tumbi dedikleri, bildiğimiz dümbelek ya da tava (tavades) eşlik eder. Hatta izleyicileri eğlendirmek için maskaraların da sık sık getirildiği büyük şenliklerde tepsi de ritm sazı olarak kullanılırdı. Toprak dümbelekler genellikle Erythrea'da yapılır, zaman zaman da Menemen'den getirtilirdi.
Bölgede konu ve form itibariyle pek çok çeşit şarkı bulunur; eski sınır boyu şarkıları -Akritika- , bilinen temalarda uzun hikayeli şarkılar, düğün şarkıları, ağıtlar, ninniler, çocuklar için tekerlemeler, aşk şarkıları ve dini takvimle bağlantılı şarkılar.
Bu arada çocukken annemden duyduğum ninninin, Erythrea göçmeni Kleoniki Dzuanaku'nun (bölgenin müziğini günümüze taşıyan en son amatör müzisyendir, dümbeleği ve sesi ile pek çok kaydı bulunmaktadır) sesinden kaydedilmiş bir ninninin sözleri dışında tamamen aynı olduğunu farkettiğimde içimin ısındığını belirtmeden geçemeyeceğim.
Erythrea şarkılarında mitoloji ve Pagan öğelerine oldukça sık rastlanır. Kadınlar arasında biraraya gelme nedenine bağlı olarak emprovize mani söyleme geleneği vardı. Ayrıca lembi denen geleneğe göre gençler geniş bir salıncağa oturarak ileri geri, sağa sola, sallanırken aşk şarkıları söylerlerdi.
"Burada hiçbir ton baskın değildir. Burada duyulan tüm dünyanın sesleridir." A. Sikelianos
İzmir türküleri ile ilgili ilk ciddi çalışma 1870'de yapılmıştır. Toplanan elli kadar türkünün kimi Erythrea ya da Aydın'dan İzmir'e geçmişse de büyük kısmı köklü bir şehrin, oturaklı havasını ve kültürel tamamlanmışlığını gösteren karakterdedir.
Bildiğimiz Osmanlı sazları eşliğinde söylenen ve gelecekte bütün Yunanistan'ı fetheden rebetiko şarkılarının öncülü olan, bu eski İzmir türküleri, bir yanıyla Erythrea'da olduğu gibi neşeli, kaygısız ada özelliklerini gösterirken, diğer yanıyla amaneleri ve dokunaklı Anadolu duyarlılığını içeren ikili bir nitelik taşır.
1920'den önce yüz binlerce Rum'un yaşadığı bu renkli şehir hayatında aklımıza gelen ve gelmeyen her ayrıntı bir aradadır. Bu yıllarda İzmir'de pek çok profesyonel müzik grubu bulunmaktaydı. İç Ege'den taşınmış köy türküleriyle, şehirli kimliği baskın sanatlı şarkılar, büyüklük, dekor ve sattıkları içki türlerine göre adları değişen mekanlarda akşamüstlerinden başlayarak çalınıp söylenirdi.
20. yüzyıl başında belki de İstanbul'da daha yaygın olarak görülen Estudiantin grupları vardı. Pek çok mandolin ve gitardan oluşan Estudiantin grupları daha çok Avrupa'da o günlerde sevilen şarkı ya da melodileri çalarlar ya da benzeri etkileri taşıyan popüler Rumca şarkılar seslendirirlerdi.
Zaman zaman halk melodileri kaydetmiş olsalar da genel olarak bu grupların seçkinci beğeniyi temsil ettiğini söyleyebiliriz. Özetle yüzyıl başında İzmir'de çingene müzisyenlerin de çoktan yerlerini aldığı, hayal edilmesi kolay olmayan çok zengin bir eğlence hayatı ve gelişmiş bir müzik kültürü söz konusuydu.
Rebetiko müziğinde ve geleneksel Rum müziği literatüründe İzmir havaları (Zmirneiko) hem geniş bir şarkı ve ezgi dağarcığı önümüze sermekte hem de Küçük Asya Rumlarının eskiden yaşadıkları mutlu günleri iç geçirerek anıp, özlemlerini haykırdıkları bir nostaljiyi sembolize etmektedir.
"sardı papazın çevresini yedi kadın,
görelim bakalım hangisi onu günaha sokacak"
yine Erythrea'dan mizahi bir halk türküsü
İç Ege'ye genel olarak baktığımızda yapılan incelemelerin daha az olmasına karşın Ege'nin karakteristiği olan zeybek havalarının kıyılara göre çok daha belirleyici hatta hakim olduğunu söylemek hiç de zor değildir.
Aydın, Manisa ve Uşak'ta hem sayıları daha az olan, hem de İzmir geleneğinden doğal nedenlerle daha uzak düşen Rumlar, hayatın her alanında Türklerle çok daha yoğun etkileşime girdiler. Türkler ve Rumlar yine büyük ölçüde birlikte yarattıkları Ege'nin müziğini, zeybek havalarını kucakladılar. Herkesin kendi zeybek havalarının yanı sıra kimi zeybekler hem Türkçe hem Rumca söylendi. Bazı eski zeybek havaları Rumca sözler yazılarak Zmirneiko literatürüne girdi.
İzmir'in Kavakları gibi çok bilinen örnekleri bir kenara bırakırsak, örneğin "ben susadım, su isterim" sözleriyle başlayan Aydın zeybeği "emathapos i se mangas" adıyla en sevilen İzmir şarkıları arasına girmiş, bugün bile sevilerek icra edilmektedir.
Şimdi iki halkı birbirinden koparan, anımsanması dehşet verici, unutulması güç olayların üzerinden seksen yıl geçmişken Ege müziği, Yunanistan'da, Türkiye'de olduğundan daha canlı. Ege köylerinden, rebetikoya, oradan günümüz Yunan şehir müziğine ve en modern icralara yelken açmış zeybek havaları.
Yeni İzmir'de, yeni Efes'te, yeni Foça'da, yeni Halikarnas'ta, yeni Menemen'de ve tabi ki yeni Erythrea'da onlarca yıldır faaliyet gösteren göçmen dernekleri gitgide kirlenen hayata karşın Ege dans ve şarkılarını sahnelerde çalıp söylemeye devam ediyorlar.
Taş plaklardan temizlenmiş kayıtlar, şarkıcı ve önemli araştırmacı, annesi Bayındır göçmeni Domna Samiu'nun (ben ona anacığım -manula mu- derim, o da bana agoraki mu -oğulcuğum- der) bize kazandırdıkları ve Likeon Helenidon gibi folklör kurumlarının çalışmaları çoktandır cd marketlerde dinleyicisi ile buluşuyor ve eminim, bazı gençler uduyla eski Anadolu türküleri söyleyen Andonis Anagnostu'nun (1919-1985) sesiyle köklerini arıyorlar ve bazı kadınlar çocuklarını annemin bana söylediği ninniyle uyutuyorlar. (MK/NM)
* Muammer KETENCOĞLU'nun bu çalışması 21 Nisan 2003 tarihini taşıyor ve sanatçının kişisel sitesinde yer alıyor.