Bu sene 30. yılını kutlayan Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) İletişim Çalışmaları Topluluğu ve Institut Français İzmir'le (Fransız Kültür Merkezi) ortak düzenlediği TİHV 11.İnsan Hakları Belgesel Film Günleri için geri sayım başladı.
Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen etkinlik geçtiğimiz senelerden farklı olarak bu yıl pandemi yüzünden online gerçekleştirilecek ve filmler bütün Türkiye'den, hatta bazıları tüm dünyadan izlenebilecek.
İzleyenlerde, insan haklarına ilişkin farklı problemlere yönelik farkındalık ve duyarlılık oluşturmayı hedefleyen etkinliğin bu yılki teması "toplanma ve gösteri yapma özgürlüğü" olacak.
Programda yer alan, ülke içinden 10, ülke dışından 15 seçme belgesel filmleri izlemek gayet basit. Sinemaseverlerin https://tihvbelgeselfilm.org/11 adresine girip e-posta adresleri ile sınırlı bir iletişim formu doldurmaları yeterli.
Filmler 10 Aralık saat 10:00'da gösterime açılacak ve 17 Aralık'ta saat 24:00 itibariyle gösterime kapanacak.
Yerli filmler için herhangi bir kontenjan sınırı yok. Filmlerin yurt dışı ve yurt içi gösterimleri de açık.
Programdaki yabancı filmler ise dağıtımcı ve yapımcı şirketler ile yapılan anlaşmalar gereği yalnızca Türkiye'deki izleyicilere açık olacak ve seyirci kontenjanları 250 kişiyle sınırlı olacak.
Dört Anne (Four Mothers) belgeseline diğerlerinden farklı olarak sadece 10-12 Aralık arasında iki günlük bir zaman aralığında ulaşılabilecek.
Film günleri kapsamında yapılan afiş yarışmasında birinci seçilen Ulaş Yeşilyurt'a ait eser etkinliğin afişi olarak belirlendi. Yarışmaya katılan afişlerden 26'sı 1-7 Aralık arasında çevrimiçi sergileniyor.
Belgesel şöleninin organizatörleri yedi gün boyunca insan hakları savunucuları ve tüm sinemaseverlerle bu ekinlikte birlikte olmaktan bütün mutluluk ve onur duyacaklarını ifade ediyorlar.
Yine belgesel film günleri kapsamında gazeteci, yazar ve belgesel sinemacı Ümit Kıvanç'ın katılacağı Belgesel Sinema Atölyesi 2021'in Ocak ayı içinde, tarihleri daha sonra duyurulmak üzere online düzenlenecek.
TİHV 11. İNSAN HAKLARI BELGESEL FİLM GÜNLERİ from TİHV Belgesel Film Günleri on Vimeo.
Fimlerden seçmeler
Film günlerinde yer alan en yeni belgesellerden biri çocuklarını savaşta kaybetmek istemeyen İsrailli cesur annelerin direnişine odaklanıyor. Yönetmenliğini Dana Keidar Levin ve Rephael Levin'in üstlendiği Dört Anne (Four mothers) feminist bir hareketin ülke sathına yayılarak başarıya ulaşmasını layıkıyla belgeliyor.
Kadınların da mecburen askerlik yaptığı İsrail'de vicdani retçi olmak başa bela. Oysa devlet ve ordusunun icraatını sorgulayan genç kadın Atalya'nın genç yönetmen Molly Stuart tarafından Retçi'de (Objector) belgelenen mücadelesi statükonun empoze ettiklerini kimsenin kabul etmek zoruna olmadığını ispatlıyor.
Hindistan'da kadın olmak en çok kast sisteminin en altında bulunan Dalitler (dokunulmazlar) için zordur. Yönetmen Nistha Jain Gulabi Çetesi (Gulabi Gang) başlıklı belgeselde, tehdit ve şiddete karşı organize olup kadınlara kendilerini nasıl savunucakları hususunda eğitim veren kahramanlarını adım adım izliyor.
Yine Hindistan'da kadınların mağdur olmasına yol açan bazı şeriat yorumcularına dur denmesinin şart olduğunu gözümüze sokan bir belgesel: Farha Khatun imzalı Kutsal Haklar (Holy Rights). Film, kocanın evlilikten kolayca sıyrılmasını sağlayan "üçlü talak"a karşı, geleneksel olarak sadece erkeklerin yapabildiği kadılık mertebesine ulaşmış kadınların ümit veren direnişini anlatıyor.
İran'da erkek egemen zihniyete uygun olarak evli kadınlar kocalarına ne olursa olsun katlanmak zorundaymış gibi yaşadılar. Kadın yönetmen Mina Keshavarz Tehlikede Yaşama Sanatı (The Art of Living in Danger) başlıklı belgeselde intihar etmiş büyükannesinden yola çıkarak "Kadınlara yönelik ev içi şiddeti durdurun" kampanyasına destek veriyor ve evde kocaların yaratabildiği "terör"e isyan edilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Yine komşu coğrafyalardan, bu sefer eşcinsellerin haklarına parmak basan kısa ama etkileyici bir fim: Ado Hasanoviç imzalı Rengârenk (Let There Be Colour). Kendilerini eşcinsellerden soyutlamaya çalışan gerici zihniyet sahipleri bu mevzuya aşırı tepki vererek aslında kendi homofobilerini dışa vurmaktadır, Saraybosna'da 1. Onur Yürüyüşü, nefret, öfke ve şiddet sarmalına kapılmadan düzenlenebilecek midir?
Tüm Türkiye'de tabiat yok sayılarak sürdürülen talanların arasında, Kazdağları'nda altın arayan şirketin tehdidi ne yazık ki sürüyor. Najla Osseiran Rant uğruna (For the Sake of an Outrageous Profit) başlıklı belgeselinde çevrecilerin mücadelesini ve bir fenomen haline dönüşen halk nöbetini kısa ama etkin biçimde belgeliyor.
(DŞ)