Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir temsilciliği tarafından düzenlenen 7. İnsan Hakları Belgesel Film Günleri, 8-11 Aralık tarihleri arasında İzmir'de gerçekleşecek.
Ege Üniversitesi İletişim Çalışmaları Topluluğu’nun katkılarıyla oluşturulmuş zengin program Fransız Kültür Merkezinde seyirciyle buluşacak.
Sinema dünyasında belgesel, yükselen bir değer olarak ön plana çıkarken, Türkiye'den ve dünyadan muhtelif örneklerle hazırlanmış seçkiyi değerlendirmekte fayda var; üstelik etkinliğin gerçekleşmesinde emeği geçen Alsancak'taki Fransız Kültür Merkezi’nde tüm gösterimler ücretsiz.
Bazı belgesellerden sonra salonda bulunan yönetmenlerle sohbet etme imkânı da olacak.
Türkiye'de uygulanan baskı mekanizmaları yüzünden her geçen gün ifade hürriyeti daha fazla kısıtlanırken, sansürle başedip meşakkatli süreçlerden sonra tamamlanabilen ve her şeye rağmen mesajını iletebilen belgesellerden ilgimizi eksik etmemeliyiz.
Programdan seçmeler
Geçtiğimiz günlerde Amsterdam'daki IDFA'da uluslararası prömiyerini gerçekleştirmiş, Mustafa Ünlü'nün Ah adlı etkileyici belgeseli 10 Ekim 2015 katliamına odaklanıyor.
Ankara'daki bombalı saldırının etkisinden kurtulamamış birçok insanın birbirinden samimi tanıklıkları dehşeti derinden hissetmemizi sağlarken, güvenlik kuvvetlerinin acımasız müdahaleleri toplumdaki tehlikeli kutuplaşmanın kanıtı haline geliyor.
Özenli montajı sayesinde belgesel bize, barış yürüyüşünde meydana gelenleri kronolojik sırasıyla yaşatıyor, tüm engellemelere rağmen dayanışma sayesinde güçlenen mücadelenin sürdürüleceğine dair ümidimizi pekiştiriyor.
Küçük bir nostalji unsuru haline getirilene kadar, "en büyük düşman" Yunanistan'ın Türkiye'deki iç mihrakları gibi görülerek itilip kakılan Rumlar, Aydın Kapancık'ın Kayıp Vatan adlı duygusal belgeselinin konusunu oluşturuyor. İstanbul'un günümüzde kimliğini yitirmesine sebep olmuş en önemli unsurlardan, Rumlar'ın zoraki göçü gözlerinizi yaşartabilir.
Tarihte yaşanan acılı olaylar yüzünden İzmirlilerin hatırlayamayacağı ortak yaşam tecrübeleri sürgünlerin ağzından tatlı tatlı dökülürken, Yunanistan'da da ikinci sınıf vatandaş muamelesi görenlerin sığındığı Kosmeteio Vakfı’na kilitleniyoruz. Milliyetçilikle zehirlenen güruhların ve siyasetçilerin ırkçı davranış ve söylemleri devam ettikçe, bu toprakların kadim halkları olmalarına rağmen "yabancı" yaftası yapıştırılanların laneti de etkisini sürdürecek gibi duruyor.
İlhan Sami Çomak ve ailesine yaşatılan inanılması zor adaletsizlik örneği, yönetmenliğini Çiğdem Mazlum ve Sertaç Yıldız'ın yaptığı Gönderen: İlhan Sami Çomak adlı belgeselde bir kez daha teşhir ediliyor. 21 yıl boyunca mantıksız suçlamalarla cezaevinde tutulan Çomak, sinemacı çiftle beraber adeta filmi yönetiyor çünkü yazdığı mektuplar kendine has belgeselin omurgasını oluşturuyor. Bir dış ses tarafından okunan şiirsel metinler Çomak'ın dünyasına bizi dahil ederken, özellikle ailesine odaklanan görüntülerde sevginin, mütevaziliğin, özlemin, yoksun bırakılmanın ne demek olduğunu derinden hissediyoruz. (MT/EKN)
Festival hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayın.