Tüm bunlar üzerimizde yeterince baskı yaratmıyor mu? Ve beraberinde de korku...
Yirmili yaşların ilk çeyreğinde sorumsuzca yaşamanız kimsenin gözüne batmazken, otuza yaklaşırken kendinize çeki düzen vermeniz bekleniyor. Aileniz sanki hep bu konuları konuşurmuşsunuz gibi, sizin de arkadaşlarınız gibi yavaş yavaş evlilik kurumunun yollarına girmenizi talep etmeye başlıyor.
Oysa siz daha ancak hayatınızı bir yerlere oturtmaya başlamış ve özgürlüğünüzün tadına varmaktasınız.
Bu süreçte, bir zamanlar güzel bir hayal gibi görünen; aile olmak, sevmek, sevilmek, tatlı çocuklar sizin için büyük bir kabusa dönüşmeye başlıyor. Herkesin kendi hayatına fazlasıyla odaklandığı yaşamlarımızda, evinizi bir yabancıyla paylaşmak ne kadar iyi bir fikir?
Ve Ferda Anıl Yarkın'ın söylediği gibi Evlilik Aşkı Öldürüyor mu?
Evlilik aşkı öldürür - Top 5
1- Aynı evde yaşamak: Kendimize bir bakalım, aile bireylerimizle bile aynı evi paylaşmak zaman zaman ne kadar zorlaşıyor. Ki onlar bizim içine doğduğumuz, bizi neredeyse kendimizden daha iyi tanıyan ailemiz. Evlilikteyse sizi doğru düzgün tanımayan, aynı şekilde sizin de doğru düzgün tanımadığınız biriyle aynı evi paylaşmak durumunda kalıyorsunuz.
Belki başlarda aşk ve kavuşmanın büyüsüyle eğlenceli olabilir, peki ya sonrasında? Diş macununu ortadan sıkmak, klozetin kapağını açık bırakmak gibi şeylerin kavga sebebi olduğu hikayeler boşuna anlatılmıyor herhalde. Birbirini daha önce güzellikler içinde gören iki insanın, bir anda karşılıklı olarak maskelerinin düşmesi çok keyif verici olmasa gerek. Ve öfkelendikleri anda, gidecek bir evlerinin olmaması.
2- Aileler: Evlenerek, belki hayatta hiçbir şekilde yakınınızda olmasını istemediğiniz insanlarla bir anda aile olmuyor musunuz? Ailelerin varlığı, onların beklentileri sizin kendi halinde giden yaşamınıza bir anda başka güçlükler eklemiyor mu? Siz kendi ailenizle baş edemezken, bir de müstakbel eşinizin onlarla baş etmesinin gerekliliği ortamı iyice germiyor mu?
3- Arkadaşlar: Evlenerek, hoşlansanız da hoşlanmasanız da müstakbel eşinizin arkadaşlarıyla da evlenmiş oluyorsunuz. Ne kadar sinirinizi bozsalar da, onlara iyi bir evsahibesi olmak zorlayıcı bir durum olabilir. Yalnız kalmak istediğiniz yorucu bir günün sonunda, kendinizi yüzünüz gülümsemeye çalışmaktan gerilmiş bir halde bulmanız ne kadar da olası.
4- Çocuk: "Ne kadar da sevimliler değil mi, benim olmadıkları sürece." Çocukla birlikte ilişkileri askıya alınan ne kadar çok çift var. Artık, eskisi gibi birlikte dışarı çıkmak yok; biri eğlenirken diğeri evde çocukla ilgilenmeli. Sakın evde bekleyen kadın tarafı olmasın? Rahat uyku yok, sorumluluk çok. İnsanlar bir gün geldiğinde yalnız ölmemek için mi çocuk yapar, ya da boşandıklarında daha az yalnız hissetmek için?
5- Sorumluluklar: Yalnız yaşarken eviniz pislikten batsa da, buzdolabınızda yiyecek hiçbir şey olmasa da sorun olmaz. Peki ya iş dönüşü yemek bekleyen biri olursa hayatınızda? Derleyip toplamanız gereken bir ev? Tüm o yorgunluğun üzerine, iki gün sonra çöpe gidecek bir yemek için saatler harcamak akıl kârı mı?
Türk filmlerinden yadigar repliği hatırlarsak: "Pembe panjurlu bir evimiz olsun Nejat..." Ruh eşini bulup, sonsuza dek mutlu yaşama hayallerini kurmayanımız var mı? Birlikte yaşlanmak, çocukların mürüvvetini görmek, torunlarla oynamak...
Evlilik, yaşlanmayı kabul etmek gibi geliyor. Evlendiğiniz zaman çocuğunuz olacağına dair sessiz bir yemin ediyorsunuz sanki, ve çocuk büyüdükçe siz de yaşlanıyorsunuz...
Ve evet, belki de bu yüzden 30 yaş bu kadar ürkütücü. Sizden bir aile olmanız bekleniyor, yani yaşlanmayı kabullenmeniz.
Çevremizdeki mutlu çiftlere bakınca, bu kadar da korkunç olmamalı diyor insan, evlenmek böylesine ölümcül bir şey olmamalı. Ama evet, otuza yaklaşırken, hayat size gösterdiği yüzünü değiştirirken bu kadar da korkutucu. Tıpkı her bilinmeyende olduğu gibi. Gençlik heyecanı ve aşkla başlayan evliliklerin, boşanmayla sonuçlanması da pek destek olmuyor tabii.
Sevgili okuyucular, çevresel etkenlerin gerilimini eğlenceye dönüştürmek için evde kalmışlar kulübü kurup çöpçatan partileri düzenlemek için bir adım mı atsak acaba?(EK/EÜ)