Tribünler dolu. Çok büyük bir çoğunluğunu Fenerbahçeli futbolseverlerin doldurduğu tribünler ve tabii televizyoncu klişesi ile söylersek ekranları başındaki bizler; az sonra Türkiye futbol tarihindeki en güzel, en anlamlı, en müthiş maçına şahitlik edeceğimizden bihaber, bekleşip duruyoruz. Tribündekiler bağırıyor, takımlarını destekliyor; evlerinde dekoderi olanlar da karşılaşmanın ilk düdüğü ile tanık olacakları heyecana, ezeli rekabetin şimdiki zamanına odaklıyor kendisini.
Ve maç başlıyor...
Karşılaşmanın başları. Beşiktaş şokta. Fenerbahçe sağ açığında oynayan Anelkanın inanılmaz driplingleri, Ronaldinhovari çalımları, Beşiktaşın Fenerbahçeden transfer genç oyuncusu Ali Güneşin, Nicolas Anelkanın bindirmeleri karşısında içine düştüğü zor anlar...
Bir süre sonra Beşiktaş Teknik direktörü Rıza Çalımbay, Ali Güneşi sağa, İbrahim Toramanı da sola alarak dengeyi biraz olsun sağladı. Ancak buna rağmen sağ kanattan Fransız oyuncunun yumuşak bilek hareketleriyle getirdiği toplar, iyi orta gol getirir dedirten ama özellikle Fenerbahçeli genç Tuncayın her nedense basireti bağlanmış ayaklarında eriyen ataklara dönüşüyordu.
Alex ise Mustafa Doğanın bire bir markajından kurtulabildiği anlarda etkisini hissettiriyor, şutlarıyla Cordobanın koruduğu kaleyi yoklamaktan imtina etmiyordu. Ancak ilk yarı boyunca üst üste gelişen 9 ataktan sonuç alamayan sarı lacivertliler, futbolun acımasız gerçeği ile yüz yüze geldiler.
Fenerin yapamadığını Tümer yaptı
Futbol fanatiklerinin kahvehanelerde kullandıkları lisanla söyleyecek olursak, atamayana atarlar sözü gerçeğe dönüşüverdi. Bir ani atak sonrasında Tümer Metin kıvrak vücut hareketlerine, nefis bir aşırtmayı ekleyince, Fenerbahçe fileleri ile arasında günün etkisiz isimlerinden Rüştü kalıverdi sadece.
Beşiktaşın bir sıfırlık üstünlüğüne Lucianonun nefis rövöşata golü ile karşılık veren Fenerbahçe, beraberliğin tadını çıkarmak üzere bir miktar rehavet uykusuna yatmak ihtiyacı hissetti. Bunun faturasını da, son birkaç yıldır bir türlü etkili orta yapamadığı için kafayla gol atamayan Beşiktaşın bu maçtaki formda ismi Carew ödetti. Tümerin güzel ortasına şöyle inceden dokunan Norveçli golcü, durumu 2-1e getirdi. İlk yarı böyle sona erdi.
İkinci yarı başlar başlamaz, Fenerbahçe ilk 45 dakikanın yorgunluğuyla oyundaki üstünlüğünü Beşiktaşa kaptırdı. Siyah beyazlılar daha istekli, atak ve organize bir oyun sergilemeye başladı. Ama Alexin o kısa boyuyla kafa golü atmasına engel olamadılar yine de. Beraberlik Beşiktaşı yine rahatsız etti. Oyuuna sonradan giren bu mevsimin kayıp genç yeteneği İbrahim Akın, Tuncayın hatasını affetmeyen Ahmed Hassanın güzel asisti sonrasında klasını gösterdi, müthiş bir vuruşla, skoru 3-2ye getirdi.
Demirlek ve Cordoba
O dakikaya kadar, hayatında ilk kez önceki yıl birinci klasman hakemi olarak süper lig maçlarını yönetmeye başlayan, buna rağmen Merkez Hakem Komitesindeki (MHK) büyüklerinin gözüne girip FİFA kokartı sahibi olan Bülent Demirlek, tercih haklarını ev sahibi takımdan yana kullansa da maçın sonucuna etki edecek bir hata yapmadan yönetti.
Ama o dakika, yani Tuncayın ceza sahası içinde Oscar Cordoba tarafından düşürüldüğüne ilişkin düdüğünü çaldığı an şüpheleri üzerine çekti. Penaltı uzaktan penaltıya benziyor olabilir. Ceza vuruşuna hükmetmesi de bir yere kadar kabul görebilir. Ama Cordobaya gösterdiği ikinci sarı ve pek tabii kırmızı kart haksız, haksız olduğu kadar da FİFA kokartlı bir hakeme yakışmayacak denli tarafgir (ve/veya tribün etkisi altında) bir karar olarak görünüyordu. Üç oyuncu değişikliğini kulanan Beşiktaşın kalecisi oyundan atılınca, tek çare herhangi bir futbolcunun kaleye geçmesiydi.
Şimdi o anki tabloya bakalım: Her biri Beşiktaşın önemli birer silahı olan üç ismin elleri havadaydı: Mısırlı yıldız Ahmed Hassan, Brezilyalı savunma oyuncusu Guiaro Ronaldo ve futbol kariyerine kaleci olarak başlayan ve fakat ceza sahası içinde çok çalım attığı için kendisine kızan hocası tarafından bir yıl sonra golcü olarak görevlendirilen Daniel Gabriel Pancu.
Kadıköy Panteri
Onun bu özelliğinden haberdar olan Rıza Çalımbay hiç tereddütsüz onu işaret etti. Kendisine bir kaleci kazağı bulundu, Pancu arkadaşları tarafından kendi düğüne hazırlanan bir damat gibi özenle giydirildi, kaleye geçti ve az kalsın Alexin penaltısını çıkarıyordu, boyu yetmedi. Skor yeniden beraberliğe geldi: 3-3
O andan itibaren Fenerbahçe teknik direktörü Cristoph Daum, elinde ne kadar golcüsü varsa oyuna soktu. Pancunun acemiliğinden faydalanmak isteyen Fenerbahçeli golcü taburu, kaleye şut atmak için birbirleriyle yarıştı ama Pancu yaman çıktı. Hatta iki bire bir pozisyonda gole izin vermedi, karşıdan gelen toplarda çok başarılı bir performans gösterdi. Ondan dönen toplardan biri de bu yılın Beşiktaş ve milli takım adına en büyük kazancı olan Koray Avcının ayaklarına geldi. Koray uzaktan sert vurdu: 4-3
Hakem maçı 8 dakika uzatsa da Beşiktaşın orta sahası ve savunma oyuncuları sahada sadece 10 kişi olmalarına rağmen insanüstü bir gayretle oynadı, kaleci de iyi olunca maç 98 dakika sonra 4-3 bitti. Beşiktaşın artık hiçbir zaman unutulmayacak, adı tarihe en büyüğünden altın harflerle yazılan bir Kadıköy Panteri vardı.
6-0ı bile unutturdu
Kesinlikle kuşku yok ki, bu maç Türkiye futbol tarihinin en önemli maçı oldu. Beşiktaşın bu yıl şampiyon olamaması, ilk yarıda sergilediği futbolla uğradığı prestij kaybı, Avrupa kupalarında yaşadığı kötü sonuçlar... Hepsi geride kaldı.
Futbol biraz da bu işte. 2004-2005 sezonu ne Fenerbahçenin ya da Galatasarayın şampiyonluğuyla, ne de başka olaylarla anılacak. Son yüzyılın en önemli olayı Beşiktaşın, 102 yaşındaki Türkiyenin en eski futbol kulübü olarak aldığı bu galibiyettir.
Hatta Fenerbahçenin Galatasarayı 6-0 yendiği maç bile; kalesinde kaleci olmayan bir oyuncuyla, üstelik bir kişi eksikle (aslında kaleci yerine hücuma yönelik bir orta saha oyuncusu kaleye geçince eksik ikiye çıkıyor) Fenerbahçeyi 50 bin kişilik kendi sahasında 4-3 yenen Beşiktaşın başarısının koyu gölgesi altında eridi gitti.
Türkiyenin bugüne kadar oynanan seyir açısından en keyifli karşılaşması olması da cabası. Bu anlamda iki takıma da teşekkür etmek gerekiyor. Karşılaşma sonrasında Beşiktaşı alkışlayan Fenerbahçe taraftarının bu hareketi de alkışa değer.
Ancak tribünde maçın daha başında Rıza Çalımbayın kapıcı olan babasına atfen, üzerinde Rıza efendi, iki ekmek ve bir şişe süt yazılı bir pankartın açılması önümüzdeki hafta ele alacağımız ve tamamen sosyolojik bir ayıptır. Ama
hemen söyleyelim, bu çirkin tavır bile karşılaşmanın güzelliğini gölgede bırakamadı. İyi ki bu ezeli rekabet var... (BD/EK)