Geçtiğimiz hafta, İÜ açılış toplantısında Rektör Kemal Alemdaroğlu'nun konuşması sırasında "demokratik bir üniversite" talebini dile getirirken, polisin kamuoyunun tepkisine neden olacak kadar sert şiddetine maruz kaldı. Şahin, gözaltına alındıktan üç saat sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Toplantıda, taleplerini ne hocası Kemal Alemdaroğlu dinlemeye değer gördü, ne de polis. Kendisini iki gün sonra İstanbul Üniversitesi'nin açılış şenliğinde bulduk, taleplerini dinledik, taleplerine yönelik tepkileri sorduk:
"Alemdaroğlu öğrenciyi yok sayar"
Rektör Kemal Alemdaroğlu siz konuştuğunuzda hiç istifini bozmadan konuşmasına devam etti. Bu tavrını nasıl karşıladınız?
Alemdaroğlu zaten öğrenciyi yok sayan biri. Tüm rektörlüğü boyunca öğrencileri ciddiye almadı. Ben en azından konuşmasına ara verebileceğini düşünmüştüm. Ama tutumu, o kadar da şaşırtıcı gelmedi.
Polisin tavrı?
Böyle olacağını bekliyordum. Polisin tavrı bize o kadar da yabancı değil. Hep böyleydi. Ben bu ülkedeki tüm baskılara karşıyım. Bizim bu ülkede, en asgari haklarımızı almak için bile bu tür baskıları göze almamız gerekiyor.
Bunun dışında gözaltına alındığın oldu mu?
Bunun dışında birkaç kere daha gözaltına alındım. Geçtiğimiz yıl Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Afganistan'a saldırısına karşı basın açıklamasından sonra, F tipi cezaevlerinin protestosunda, gözaltında öldürülen Süleyman Yeter'in duruşmasını izlerken, Nisan ayında Tuzla tersanesinde grev yapan işçileri ziyaret ederken gözaltına alınmıştım. Gözaltılarda en .fazla bir gün kaldım.
Protesto esnasında ve gözaltına alınırken söylemek istediklerin engellendi, neler söylemeye çalıştın?
Slogan atmaya çalıştım. Birkaçını söyleyebildim, birkaçını söyleyemedim. Mesela "YÖK dışarı bilim içeri", "YÖK'e hayır", "YÖK kalkacak polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek" - son cümleyi söyleyemedim -, bir de devamını getiremediğim "diktatör rektör..." sloganı vardı.
Salonda bir tek sen protesto ettin, sen kargatulumba gözaltına alındın. Yalnız kaldığını hissettin mi?
Hayır. Sonuçta dediğim gibi bazı hakları savunmak için bu tür durumları göze almamız gerekiyor. Zaten benim konuşmamdan sonra bir grup da yukarı katta pankart açtı. Bir de yanımda bir arkadaşım daha vardı. O da benden sonra slogan atmış.
Eylemi yapmaya birlikte mi karar verdiniz?
Ben ve arkadaşım birlikte geldik. Protesto etmeyi düşündük. Ama bizden sonra pankart açan öğrencilerden haberimiz yoktu.
Salonda bir çok öğrenci daha olmasına rağmen sana destek verenler çok az oldu. Bunu neye bağlıyorsun?
Evet, çok kişi destek vermedi ama, saldırılar arttıkça sessiz kalanlar da seslerini çıkaracaklardır. Üniversitelerde öğrenciler, her davranışlarına karşı gözaltına almayla, soruşturmalarla caydırılmaya çalışılıyor. Türkiye'de her zaman toplumun bir çok kesimi sindirilmeye çalışılıyor. 19 Aralık operasyonu da bu sindirmenin bir parçasıydı.
Yüksek Öğrenim Kurumu'nun (YÖK) kalkmasını istiyorsun. Peki YÖK çatısı altındaki okulunda öğrenci olarak hangi zorlukları yaşıyorsun?
Ben tıp fakültesi öğrencisiyim. Öğrenimimin sorunlu olduğunu düşünüyorum. Tamamen teorik, ezberci bir eğitim veriliyor. Bence iyi bir doktor olmak için YÖK'e karşı olmak gerekiyor. Ama bizim üniversitelerde sorunlarımızı dile getirmek için kurumlarımız yok.
Üniversitede herhangi bir kurum yok mu?
Öğrenci Temsil Kurulu (ÖTK) var ama, öğrenci temsilcilerini rektör seçiyor. ÖTK'lar bu nedenle bizim öz örgütlenmelerimiz değil. Daha çok notu düzgün, pek bir şeye karışmayan öğrenciler seçiliyor. Temsilci seçilirken siciline, gözaltına alınıp alınmadığına bakıyorlar. Hatta temsilci olmayı referans için kullanan öğrenciler bile çıkıyor.
Peki bu temsilcilerin sizin sorunlarınızı dile getirdiği olmuyor mu?
Ben kendi okulumda böyle bir temsiliyete rastlamadım. Mesela bu yıl Çan eğrisi sisteminde haksızlık yaratan bir durum vardı bizim okulda. Öğrenciler bu temsilcilerin ilgilenmesini istedi ama temsilciler ilgilenmedi.
Ne işe yarıyor o halde?
YÖK, öğrencilerin kendi derneklerini kurmalarını engellemek için ÖTK'ları oluşturdu. Bir yandan da bunların demokrasi görüntüsü vermeleri gerekiyor.öğrencilerin örgütlenmelerinin önüne geçmek için baskılar yetmiyor, bu tür kurumları da açarak öğrencileri kontrollerine almak istiyorlar.
Okullarda siyasi faaliyetlerde bulunan ya da sorunları dile getirenlerin sayısı az oluyor. Böyle bir ortamda gençlerin geleceğine yönelik beklentin nedir?
İyimserim. Çünkü gençliği ne kadar apolitikleştirmeye çalışsalar da sorunlar devam ediyor. Gençler bu sistemin sorunlarını en yakından hissedenler. Mesela şimdi Ortadoğu'da bir savaş çıksa bunun askerliğini yapacak olanlar yine gençler olacak.
Gençlerin büyük bir bölümü politikayla ilgilenmiyor.Senin neden ilgileniyorsun?
Ben günlük hayatımda işkence haberleri duyduğumda, insanların gözaltında kaybedildiklerini öğrendiğimde bunun neden olduğunu, neyden kaynaklandığını sorgulama gereği hissediyorum. İlgilenmemin nedeni sorgulamam.
Basın polisin sana müdahalesini Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecine yakıştıramadı. Sen olayın böyle yansıtılmasından rahatsız oldun mu?
Böyle bir yansıtma yanlış. Çünkü ben gözaltına alındıktan sonra protesto yapan arkadaşım attığı sloganda tam da Avrupa demokrasisini eleştirmiş. Ama medyadan da daha fazlası beklenemezdi zaten.
Gözaltında neler yaşadın, kötü muamele oldu mu? Bir de gözaltına alınırken ayakkabını düşürmüştün alabildin mi?
Gözaltında kötü muamele olmadı. İfade vermemiz istendi, ben ifade vermeyi kabul etmedim. Ayrıca geçen yıldan kalma YÖK'süz bir eğitim, tecritsiz bir yaşam pankartında parmak izim olduğu gerekçesiyle polis tekrar gözaltına almak istedi, avukatlar devreye girdi sorun olmadı. Gözaltında düşen ayakkabımı polislerden istedim, "tamam buluruz" dediler, getirdiler sonra.
Ailen ve arkadaşlarının protestoya tepkileri ne oldu?
Ailem çok olumlu karşılamadı. Annem "gereksiz" gördü. Sonuçta gençleri herhangi bir faaliyetten uzak tutmak için ailelerle de kuşatmaya alıyorlar. Böylece her yerden önlerini kesmek istiyorlar. Arkadaşlarım ise olumlu tepki verdi. Ama ben olayın bu kadar büyüyeceğini beklemiyordum.
Gündemde seçimler var, tüm partiler de daha çok gençleri yanlarına çekmeye çalışıyor. Sen, oyunu kime vermeyi düşünüyorsun?
Oyumu Ezilenlerin Sosyalist Platformu'ndan (ESP) bağımsız aday olan Mukaddes Çelik'e vereceğim.
Genç Parti (GP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) gibi gençleri potansiyel seçmeni olarak gören partilere nasıl yaklaşıyorsun?
Aslında gençlik GP ile ilgileniyorsa benim de ilgilenmem gerekir. Gençliğin sorunlarını dile getiriyorlar. Ama bence yaklaşımları şovenist. Bu da gençler için çözüm değil, gençleri zehirlediklerini düşünüyorum. Bu partilerin hepsinin gündeminde yeni YÖK yasa tasarısı var. Bunlara nasıl olur da oy verilebilir ki...Bence Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve ESP dışındaki burjuva partileri ezilen yoksulların sorunlarını tam olarak yansıtmaktan uzaklar.
Şu an hangi kitabı okuyorsun?
"Özerk Demokratik Üniversite" isimli derleme bir kitap okuyorum. (NK/BB)