Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerine, "Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur" açıklaması nedeniyle açılan davanın ilk duruşması 27 Aralık'ta Ankara Adliyesindeki 32'nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.
Davanın görülmeye başlamasından önce İstanbul Tabip Odası (İTO) haklarında dava açılan meslektaşlarına destek çağrısı yapmak için İTO binasında basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantıya İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Osman Küçükosmanoğlu, İTO Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk, İTO başkanı Dr. Pınar Saip ve İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Günay Kılıç katıldı.
Dr. Pınar Saip: Hekimler her zaman barışı savunmak durumundadır
Toplantıda ilk olarak söz alan İTO Başkanı Dr. Pınar Saip TTB'nin 6023 yayılı kanunla kurulduğunu hatırlatarak kurumun kamusal bir kuruluş olduğunu söyledi. Saip TTB'nin görevlerini ise tıbbı etik ve deontoloji kurmak, halk sağlığını korumak ve hekimlerin özlük haklarını korumak şeklinde sıraladı.
"Halk sağlığıyla ilgili, halk sağlığını ilgilendiren her konuda TTB'nin söz söyleme hakkı vardır. Hatta bu onun görevleri arasındadır. Sonuçta savaş bir halk sağlığı sorunudur ve hekimlerin söz söyleme hakkı vardır. Hekimler her zaman barışı savunmak durumundadır.
"Bu nedenle TTB'nin yapmış olduğu 'savaş bir halk sağlığı sorunudur' ifadesine dava açılmasını İTO olarak kınıyor ve TTB'nin yanında olduğumuzu kamuoyuna duyuruyoruz."
Dr. Osman Öztürk: İddianame kağıt israfı
İTO Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk ise arkadaşlarının internet sayfalarına koyduğu altı cümlelik bir metin nedeniyle yargılandığını belirterek iddianamenin kağıt israfı olduğunu söyledi:
"24 Ocak 2018 tarihinde TTB'nin kendi internet sayfasına koyduğu altı cümlelik bir açıklama nedeniyle arkadaşlarımız yargılanıyor.
İddianameye baktığımız zaman açıklamadaki cümlelerle ilgili herhangi bir suçlamanın kendilerine yönetilmediğini görüyoruz.
"İddianamede metindeki ifadelerden şu suçtur, şu cümle şu suça karşılık gelir gibi şeyler demiyor. Ama şöyle bir mantık güdülüyor; '20 Ocak'ta TSK Suriye'de bir asgari harekat başlattı. TTB o harekatın, bölgenin ismini vermeden "savaş halk sağlığı sorunudur" dedi. O zaman TTB terör örgütlerine hizmet ediyor.' Böyle düz bir mantık olabilir mi?
"Artık bir cümleyi kurarken internete girip terör örgütleri böyle bir cümle kurmuş mu, buna benzer bir cümle kurmuş mu gibi şeyler mi bakmamız gerekiyor.
"40 sayfalık iddianame okursanız görürsünüz ki, iddianame gerçekten kağıt israfı. Baştan aşağı saçmalık. Hayatımızda bu kadar boş bir iddianame görmedik. Perşembe günü de yargılamanın düşürülmesini ve arkadaşlarımız hakkında beraat kararı verilmesini isteyeceğiz."
"Dün nasıl "barış" istediysek bugün de istiyoruz"
İstanbul Tabip Odası yönetim kurulu tarafından hazırlanan basın açıklamasını ise Dr. Osman Küçükosmanoğlu okudu. Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"Biz hekimler uyarıyoruz: Savaş, doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur. Her çatışma, her savaş; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir. Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın, barış iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır. Savaşa hayır, barış hemen şimdi!" Toplam altı cümleden oluşan bu bildiriyi kendi web sitesinde yayınlayan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi 2016-2018 dönemi yöneticileri hakkında açılan dava 27 Aralık Perşembe günü saat 09.00'da Ankara'da 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlayacak. Herhangi bir kişiyi/kurumu/devleti veya tarafı eleştirmeyen ve samimi, anlaşılır şekilde savaşın halk sağlığı açısından niçin sorun olduğunu açıklayan bu metinde suç unsuru görülmesi adalete olan inancımızı ciddi şekilde incitmiştir. Savaşın halk sağlığını can kayıpları ve yaralanmalar ile direk olarak, beslenme, barınma, eğitim, sağlık hizmetine ulaşımda yaşanan sorunlar ve göç yoluyla dolaylı olarak etkilediği çıplak bir gerçektir. Bu gerçek toplumsal hafızamızda (Sarıkamış, Çanakkale, Yemen, Kore, Kıbrıs, Irak, Suriye) canlı olarak yer almaktadır. Bileşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü kararları ve yanında çok sayıda bilimsel makale, kitapta bu durum ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Tıp literatüründe savaş yerine çatışma sözcüğü tercih edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çalışmalarında savaş/çatışma olgusu, karmaşık olağan dışı durumlar başlığı altında incelenir. 6023 sayılı TTB kanunu Madde 4 de açıkça belirtildiği gibi TTB, halk sağlığını koruma ile ilgili çalışmalar yapmakla yükümlüdür. TTB'nin açıklaması bu yükümlülük gereği yapılmıştır. Ayrıca Anayasa'da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğinde her yurttaşın böyle bir açıklama yapması suç olarak değerlendirilemez. Dün nasıl "barış" istediysek bugün de istiyoruz. Savaşın/çatışmaların bir halk sağlığı sorunu olduğu söylemek, "Dünya dönüyor." demek kadar meşrudur. 27 Aralık 2018, Perşembe günü, Barış ve Hekimlik Değerlerini Savundukları İçin Yargılanan 2016-2018 Dönemi TTB Merkez Konseyi Üyelerinin Yanındayız! |
Ne olmuştu?
TTB’nin Afrin harekatına karşı "Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur" başlıklı bildiri yayınlamasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 26 Ocak 2018’de, “Bu beyefendiler, bugüne kadar hiçbir zaman yerli ve milli olmadılar” dedi ve “terörist seviciler” ifadesini kullandı.
TIKLAYIN - Erdoğan TTB’ye “Terörist Seviciler” Dedi
Erdoğan’ın “terörist seviciler” dediği TTB, 7 maddelik bir açıklama yayımladı, “TTB Merkez Konseyi bu süreçte bir hekim birliği tutumu ve sorumluluğuyla görüşlerini ifade etmiştir” dedi.
28 Ocak Pazar günü de İçişleri Bakanlığı, TTB Merkez Konseyi üyeleri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulacağını açıkladı.
29 Ocak'ta İçişleri Bakanlığı'nın suç duyurusu sonrası soruşturma başlatıldı. 30 Ocak'ta da doktorlar ev baskınlarıyla gözaltına alındı.
Yedi farklı kentten gözaltına alınan doktorlar, Ankara’ya götürüldü.
TTB Merkez Konseyi’nden Prof. Dr. Sinan Adıyaman, Dr. Ayfer Horasan ve Dr. Şeyhmus Gökalp 2 Şubat’ta, Prof. Dr. Mehmet Raşit Tükel, Prof. Dr. Taner Gören, Dr. Hande Arpat, Dr. Mehmet Sezai Berber, Dr. Selma Güngör, Dr. Bülent Nazım Yılmaz, Dr. Funda Barlık Obuz ve Dr. Dursun Yaşar Ulutaş da 5 Şubat’ta Sulh Ceza Hakimliğince serbest bırakıldı. Doktorlar adli kontrol uyarınca ayda bir gün karakola imza veriyor. (HA)