Elisabetta, en azından şimdilik evlenmeyi düşünmüyor: kendisini kariyerine adamayı tercih ediyor. 26 yaşında ve ne istediğini biliyor.
"İleriye dönük sadece kısa vadeli planlar yapıyorum. Kendimi, bir ev veya bir aile gibi büyük şeyler düşünecek kadar güvende hissetmiyorum."
İtalya'da evlenmeye karar verenlerin sayısı çok az. Evlenmeyi düşünenler ise evlenme yaşını erteliyorlar (1). Son 30 yılın sosyo-kültürel değişimleri, yeni kuşak ile aile dahil, "geleneksel değerler" arasındaki ilişkiyi radikal bir şekilde değiştirmiş.
Marco evliliği: "temel bir sosyal kurum," olarak görüyor. Ancak 31 yaşında olmasına rağmen, evliliğe daha çok uzak olduğunu düşünüyor.
"Genelde evliliğin çiftler arasındaki ilişki ile çok az ilgisi olduğunu düşünüyorum. Ancak, ara sıra babalık ile ilgili düşüncelerim oluyor. Baba olmayı çok isterim. Tabii ki, şimdi değil, şimdi çocuğum olsa ona ne verebilirdim ki? Ama çok ilgili bir baba olurdum: Eğitimin değerine inanıyorum. Ve dördüz amcası olarak, kendimle övünebilirim, bu da öyle çok kolay bir iş değil."
Rachele ise Toskana'da yaşıyor. 25 yaşında ve evhanımı olmaya karar vermiş. Şimdi evli ve küçük bir kız annesi olmasına rağmen, geldiği aileye çok bağlı.
"Kocam, evim ve özellikle küçük kızımın hiçbir eksiği olmaması için elimden geleni yapıyorum. Benim için evlilik çok özel bir armağan ve annelik ise hayatımın en duygusal tecrübesi."
Evlilik ve Aile
27 yaşındaki Sarah ise, Roma'da öğrenci; geleneklere çok eleştirel bir şekilde yaklaşıyor:
"Bence, aktarılan değerler çok fazla muhafazakar olma eğiliminde. Bu değerler, empoze etmeye çalıştığı hayat tarzını benimsemeyenlere karşı da gizli bir önyargı ve güvensizlik içeriyor. Özellikle İtalya'da, bunları 'ahlaki değerler' ile karıştırma eğilimi var."
Federico ise, neredeyse 30 yaşında bir Roman müzisyen. "Ben aile kavramına inanmıyorum," diyor.
"Annem ve babam ayrı yaşıyorlar, ve belki de bu nedenle evliliği - en azından klasik anlamıyla - modası geçmiş bir kurum olarak görüyorum. Benim için babalığı düşünmek için de şu an doğru zaman değil."
Laura, Sicilyalı ve 28 yaşında. Aile kavramına inanıyor, ama birçok akranı gibi, birlikte yaşamayı evliliğe tercih ediyor. Bu, devletin yayınladığı verilerle de doğrulanıyor: evlilik öncesi birlikte yaşama oranı devamlı olarak artıyor ve birçok çift, evlenmek yerine birlikte yaşamayı tercih ediyorlar.
Bu olgu, tüm ülke için geçerli, ama belli bölgelerde durum biraz daha farklı. Güney'de ve adalarda, evlilik hala çok radikal bir sosyal kurum ve genel olarak bu bölgelerdeki evlilik yaşı Orta ve Kuzey İtalya ile kıyaslandığında, daha düşük.
Kilise dışında yapılan evliliklerin sayısı da, kısmen 'karışık' evlilikler ve ikinci evlilikler nedeniyle, dikkat çekici şekilde artıyor. Economist dergisi tarafından yayınlanan Rakamlarla Dünya 2010, her 1000 kişi başına 4.4 evlilik ve 0.8 boşanma olduğunu gösteriyor.
Flavia henüz 30 yaşında bile değil ve beş yıldır erkek arkadaşıyla yaşıyor. "Ailemdeki hemen hemen herkes boşanmış. Evliliğe nasıl inanayım ki?" diyor alaycı bir şekilde.
"Annemle babama erkek arkadaşım ile birlikte yaşayacağımı söylediğimde karşı çıkmadılar. Ancak 20 yıldır ayrı yaşıyor olmalarına rağmen, daha 'geleneksel' bir şeyi tercih edeceklerini hissettim. İnanılmaz değil mi?"
Flavia şöyle devam ediyor: "Yaptığım seçimden mutluyum: birlikte yaşayarak partnerinizi derinlemesine tanıyabiliyorsunuz ve ilişkinizi somut bir şekilde test edebiliyorsunuz. İnsanların hala nasıl 'hiç denemeden' evlenebildiklerini anlayamıyorum!"
Din araya girince
Konu din olunca, görüşler birbirinden oldukça farklı. Eurispes'in bir araştırmasına göre (2006), İtalyanların yüzde 87.8'i kendilerini Katolik olarak tanımlıyorlar ve yüzde 36.8'i dindar.
Görüşülen gençlerin (25-35 yaş arası) yüzde 22.4'i her Pazar günü kiliseye gittiklerini belirtiyor. Bununla birlikte, İtalya'da, birçok diğer Batı ülkesinde olduğu gibi, laikleşme süreci, özellikle de gençler arasında, yükselişte.
Giada (30) ve Rachele (25) gibi kimileri, kendilerini, "inançlı ancak dindar değil" diye tanımlıyor.
19 yaşındaki Toskanalı Greta, din gibi geleneksel değerlerin, "insanın sadece kendisi için değil, diğerleri ile ilişkileri için de" temel olarak görüldüğü bir ailede yetişmiş.
Bolzano'dan 21 yaşındaki Diego ise, "Benim hayatımda dine yer yok," diyor. "Ancak aile kavramı benim için aşırı derecede önemli. Aile değerlerine inanıyorum ve kendi ailemi kurmayı çok istiyorum."
27 yaşındaki Davide'in ise, "Vatikan'ın hiyerarşisi tarafından empoze edilen eski kurallara" dayalı olmayan kişisel bir dini inancı var.
Marco için ise, din, "farklı kültürler ve insanlar arasındaki aşılamaz bir duvar." Marco, "çoğu zaman belli emir ve düşünceler empoze eden bir ayinler ve hiyerarşiler sistemine indirgenen din yerine, 'inançtan' bahsetmeyi tercih ederim," diyor.
Geleneklerle olan ilişkileri çoğu zaman çelişkili olsa da, genç kuşağın moderniteye yaklaşımı ilgili, meraklı ve genel olarak da olumludur.
Küreselleşmenin standartlaştırması
Sarah, dijital iletişim alanında okuyor.
"Sosyal ve teknolojik evrimler konusunda her zaman yeni gelişmelerden haberdar olmak zorunda olacağım bir yol seçtim. Küreselleşme konusuna çok eleştirel yaklaşıyorum. Bence küreselleşme sadece ekonomiyi değil, hayat tarzları ve ideolojileri de standartlaştırmayı amaçlıyor.
"Kültürel ve sosyal çeşitliliğin yok olmasına neden oluyor. Sınırları geçmek, ilişkisel açıdan ve olumlu anlamda çok yoğun bir tecrübe olmalı. Ancak bu olgu,-çokuluslu şirketlerin örneğin - hedefindeki büyük ekonomik çıkarlardan çok daha önemsiz görülüyor."
Federico değişimlerin sadece görünüşte olduğuna inanıyor. "Herhangi bir gerçek ve derin bir değişim görmüyorum," diyor.
"Yeni her zaman korkutucudur ve ondan kaçınılır. Toplumun içine işlemesi ve anlaşılması için daha çok zamana ihtiyaç var. Ben hala, büyük bir açık fikirliliğin bizi çok daha iyi insanlar haline getireceğine inanıyorum."
Marco'nun modernite ile çelişkili bir ilişkisi var: "Belli yanları beni büyülüyor ve çok umutlandırıyor. Diğer yanları ise, beni korkutuyor, çünkü birçok sosyo-kültürel tehlikeleri içlerinde gizliyorlar."
Ama bu hep böyle olmuştur. Sıklıkla, İnternet gibi yeni teknolojileri şeytanlaştırma eğilimine gireriz. Sanki bir enstrüman, kendi başına kültürel, sosyal veya siyasi bir olguyu gerçeğe dönüştürebilirmiş gibi... Farkı yaratan, her zaman için, o enstrümanı kullanandır.
Peki ya gelecek ile ilgili projeleri?
"Küçük bir evimin, bir partnerimin, ve bana beynimi eğitme, ilgili ve yaratıcı olma şansını verecek bir işimin olmasını istiyorum... ve tabii ki herşeyin üzerinde, faturalarımı ödememi ve ara sıra seyahat etmemi sağlayacak bir iş," diyor Federico.
Sarah bir veya daha fazla çocuk sahibi olmak istiyor ve "ille İtalya'da olmasa da" duygusal ve profesyonel olarak tatmin olmak istiyor.
Laura çok fazla düşünmemeyi ve "günü yaşamayı" tercih ediyor.
Marco da iğneleyici bir şekilde şunu teklif ediyor: "10 yıl sonra görüşelim..."(FA)
(1)Devlet'e göre, Il matrimonio in Italia: un'istituzione in mutamento (İtalya'da Evlilik: değişim geçiren bir kurum) (2007), genel olarak kadınlar 28 ve 30 yaş arasında, erkekler de 32 yaşından sonra evleniyor.
* İtalyancadan Fransızcaya Marie Bossaert, İtalyancadan İngilizceye Elizabeth Grech, İngilizceden Türkçeye Esra Aygın çevirdi.