LİMTER-İŞ Genel Başkanı Cem Dinç, işçilerin yaklaşık üç aydır alamadıkları ücretleri ve yatırılmayan sigortaları için tersane önünde bekleyişin sürdüğünü, bianet'e söyledi.
Dinç: İşveren sendikayı devreye sokmayın, paranızı verelim diyor
Dinç, işverenin işçilere "Paranızı veririz, ama sendikayı devreye sokmayın" mesajı verdiğini söyledi. Sendikaysa işverenle görüşme talebinin sonuçlarını bekliyor.
Dinç, bir hafta içinde yaşanan saldırıları ve işverenlerin tutumunu, "patronların ürkmesi" olarak yorumladı.
"İşte ölümlere, sigortasız çalıştırmaya, düşük ücrete, kıdem, ihbar tazminatı gibi hakların ihlallerine karşı, ocak ayından beri kampanya yürütüyoruz. Kampanyanın tersane işçileri üzerinde olumlu bir etkisi oldu. Örneğin, dünkü basın açıklaması için yaptığımız çağrıya bütün tersane işçileri kulak verdi ve iş bıraktı.
Bu bizim ilk eylemimiz değil. 2006'nın başından beri, Tuzla'daki 6-7 tersanede düzenlediğimiz eylemlerle ödenmeyen ücretlerin ödenmesini sağladık. Patronlar ürktü."
"Bizle başa çıkamazsınız, mesajı vermeye çalışıyorlar"
Dinç, baskının ve şiddetin işçilere "sendikanıza güvenmeyin, haklarınızı alamsınız" mesajı vermeye yönelik olduğunu söyledi.
"LİMTER-İŞ'in etkinliğini engellemek için manevralar bunlar. 'Biz daha güçlüyüz, bizle başa çıkamazsınız' mesajını veriyorlar."
Tersane işçileri yeni yeni örgütleniyor, ama Dinç, işverenlerin son derece örgütlü olduğuna dikkat çekiyor.
"Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) . 48 patronun birleştiği bir örgüt. Ortak hareket ediyorlar. Örneğin, 2002'de, Yonca Tersanesi'ndeki grevin de önünü kesmeye çalışmışlardı.
"Şimdi de LİMTER-İŞ'in hiçbir tersanede toplu iş sözleşmesi yapmamasına uğraşıyorlar. Ortak kararları var."
"Polisin kimin tarafında olduğu açık"
Dinç, polisin yasadışı bir şekilde ve aşırı kuvvet kullanarak basın açıklamasına saldırması için de, "Ne yazık ki Tuzla'da yasalar işlemiyor" dedi.
"Burada, 'Ben güçlüyüm, sen benim yanımda ol' mantığı güçlü. Tuzla polis karakolunu bu tersane patronları yaptırdı. Her öğlen polislere yemek veren yine bu patronlar. Bunu herkes biliyor. Polisin kimin tarafında olduğu, kimi savunduğu açık. Yaşadıklarımız burada kanunların işlemediğini, polisin keyfi davrandığını gösteriyor."
Tuzla'da tersane ölüm tehlikesi altında köle gibi çalışmak demek
Dinç, "Yasalarda geçen hiçbir hak tersanelerde uygulanmıyor" dedi; Tuzla'daki bir tersane işçisinin "kölece" diye adlandırdığı tipik çalışma koşullarını şöyle anlattı:
* Sigortasız çalıştırma yaygın.
* Ücretlerin verilmemesi yaygın.
* Baret dışında işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin hiçbiri alınmıyor. Bir de iş güvenliği önemlidir yazan tabela vardır. Tulum, ayakkabı yok.
* Tatil telaffuz edilmez.
* Fazla mesai, uzun sürelerle çalıştırma yaygın.
* Kıdem, ihbar tazminatları verilmez.
Dinç, işin tehlikesini de şu sözlerle anlattı:
"Tersane işçiliği tehlikeli bir iştir. Tonlarca ağırlıkta, muazzam yükseklikte demir, saç yığınlarında çalışılır.
"En ufak gemi 4 bin 500 ton. Bir sacın ortalama ağırlığıysa 1,5-2 tondur. Vinçle çalışılır. Tersanede hafif olan, metal olmayan hiçbir şey yoktur.
"Duman ve gaz içinde çalışırsınız. Ölümlü kazaların çoğunun nedeni düşme veya işçinin üzerine bir sacın düşmesi ya da patlamadır. Eskiden elektrik çarpması da yaygın bir ölüm nedeniydi. Artık 24 volt elektrik kullanılıyor."
Dinç, bu koşullarda çalışan işçilerin sendikalaşmasını önleme taktiklerinden birinin de taşeronlaştırma olduğuna dikkat çekti.
"600 kişinin çalıştığı bir tersanede 40 taşeron var." (TK/KÖ)