Fotoğraf: İsveç Savunma Bakanı Pål Jonson
İsveç Savunma Bakanı Pål Jonson Perşembe günü, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından Ankara'ya davet edildiğini açıkladı. Jonson bu ziyaretin İsveçli bir yetkilinin Erdoğan'ın kuklasının Stockholm'deki bir gösteride elektrik direğine asılmasının iki hükümet arasında yol açtığı gerginlikler sonrasında Türkiye'ye yapacağı ilk ziyaret olduğunun altını çizdi.
Akar'ın daveti
Bakan, İsveç yayın kuruluşu SVT'ye verdiği röportajda, "Hulusi Akar tarafından Ankara'ya davet edildim ve bu seyahati önümüzdeki hafta sonu yapmayı sabırsızlıkla bekliyorum" dedi.
Geçtiğimiz hafta Stockholm Belediye Binası önünde gerçekleşen bir gösteride Erdoğan'ı "temsil ettiği" varsayılan bir kuklanın elektrik direğine asılması Ankara'da tepkiyle karşılanmış ve İsveç Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığına çağrılarak sorumluların yargılanması ve cezalandırılması istenmişti.
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da, olayı İsveç'in NATO üyeliğini önlemeye yönelik bir "sabotaj" olarak nitelemişti. Ancak Stockholm Savcılığı'ndan Lucas Eriksson, Aftonbladet gazetesine demeçte, eylemde bir suç unsuru görmediğini, protestoyla ilgili bir cezai kovuşturma açmamaya karar verdiğini, söylemişti.
Ankara "saçma" olarak nitelediği karara tepki olarak İsveç Parlamentosu Başkanı'nın ziyaretini iptal etmiş, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, protestonun ırkçılık ve nefret suçu anlamına geldiğini söylemişti.
Çavuşoğlu kovuşturmaya yer olmadığı kararını "evrensel hukuka aykırı ve uluslararası hukuka göre bir suç" olarak nitelemişti.
Hükümet, Finlandiya ve İsveç'e, yasaklı PKK ve "terör örgütü" olarak gördüğü gruplarla bağlantılı olmakla suçladığı sürgündeki Kürtlerin etkinliklerini kısıtlamaları ve "terörle ilgili suç" şüphelisi olarak tanımladığı kişileri iade etmeleri için baskıyı sürdürüyor. Çavuşoğlu geçtiğimiz ay İsveç'in Ankara'nın taleplerini karşılama konusunda "yarı yolda" bile olmadığını söylemişti.
Aşırı sağ, "daha çok taviz"e karşı
İsveç koalisyon hükümetini dışarıdan destekleyen aşırı sağcı İsveç Demokratları (SD) partisinin lideri Jimmie Åkesson, Dagens Nyheter gazetesine verdiği bir söyleşide Ankara'ya verilecek tavizlerin sınırına gelindiğini söyledi.
Göçmen karşıtlarının desteğine dayanan İsveç Demokratları (SD), Eylül'deki genel seçimlerde oyların yüzde 20,54'ünü alarak ülkenin en büyük ikinci partisi haline geldi. SD'nin desteği, Başbakan Ulf Kristersson'un sağcı-liberal koalisyonunun istikrarı açısından büyük önem taşıyor.
İsveç'in NATO üyeliğini güvence altına almak için Türkiye'yi memnun etmek üzere verileceklerin sınırı olduğuna işaret eden Åkesson "[...] sonuçta karşımızda anti-demokratik bir sistem ve bir diktatör var" dedi.
Åkesson, "İslamcılık karşıtı SD'nin lideriyim ve Erdoğan gibi bir İslamcı bir diktatöre yönelik kuvvetli görüşlere sahibim" diyerek tutumunu ortaya koydu. "[Erdoğan] halk tarafından seçiliyor, evet. Ama bu anlamda Putin de öyle" dedi.
Arka plan
Türkiye, Rusya'nın Ukrayna saldırısı sonrasında NATO güvenlik şemsiyesi altına girmeye karar veren İsveç ve Finlandiya'nın üyelik taleplerini veto etmişti. Türkiye'nin NATO üyeliklerine yönelik çekincelerinin dayanağı, bu iki ülkenin Türkiye'ye yönelik silah ambargosu ve "teröristler"i barındırdıkları ve Suriye'de DAİŞ'le mücadelesinde PYD ve YPG ile dayanışma gösterdikleri iddiasıydı.
Üç ülke arasında ABD ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in de müdahil olduğu temaslar sonunda 28 Haziran'da İspanya'nın başkenti Madrid'deki NATO zirvesi öncesinde Türkiye'nin çekincelerini kaldırma koşullarını onaylayan bir "Memorandum" imzalandı.
Ortak bildirinin imzalanması sonrası Finlandiya Cumhurbaşkanlığınca yapılan yazılı açıklamada, "Dışişleri Bakanlarımız, Türkiye'nin bu hafta Madrid Zirvesi'nde Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üye olmasını destekleyeceğini teyit eden üçlü bir momerandum imzaladılar" ifadeleri kullanılarak, "Türkiye, geçtiğimiz haftalarda terör tehdidi konusundaki endişelerini dile getirdi. Finlandiya bu endişeleri ciddiye almıştır. Finlandiya, terörizmin tüm biçimlerini ve tezahürlerini kınıyor" denildi.
Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılım için Türkiye ile mutabakata vardığını, Türkiye'nin endişelerinin giderileceğini söyledi.
Memorandumda, Erdoğan yönetiminin bu ülkelere dayattığı ve başlangıçta "Anayasalarına aykırı olduğu" gerekçesiyle yerine getiremeyeceklerini söyledikleri bütün düzenlemeleri iç hukuklarında içermeyi tahhüt ettikleri, Edoğan'ın ise memorandumla İsveç ve Finlandiya'ya hiçbir yeni vaatte bulunmadığı görüldü.
Memorandum, İsveç ve Finlandiya'nın Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin "muğlak ve antidemokratik" olduğu gerekçesiyle Türkiye'yi "gözlem altına alma" nedeni saydığı "Terörle Mücadele Yasası" mevzuatına yönelik bütün çekincelerini kaldırdıklarını, bunun da ötesinde "terörist örgütlerin uzantıları", "iltisaklı kuruluşlar", "paravan örgütler" gibi OHAL icadı kavramları kendi mevzuatlarında içermeye rıza gösterdiklerini belgeliyor.
Bununla birlikte İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, Ocak başında Türkiye'nin, İsveç'in NATO üyeliği konusunda kendilerinden veremeyecekleri şeyleri istediğini söyledi.
İsveç'in NATO üyeliğinin Türkiye'nin elinde olduğuna işaret eden Kristersson, "Türkiye, Üçlü Memorandum çerçevesinde yaptığımız şeyleri teyit ediyor fakat kendilerine veremeyeceğimiz ve vermek istemediğimiz şeyleri istiyor. Türkiye'nin taleplerinin hepsini karşılayamayız" dedi.
(AEK)