İçişleri Bakanlığı’nın koronavirüs tedbirleri kapsamında gönderdiği genelgede yer alan, cadde ve meydanlara kişi sınırı getirebilme uygulaması İstiklal Caddesi’nde de hayata geçirilecek.
Buna göre İstiklal Caddesi'nde 3 Aralık Çarşamba günününden itibaren en fazla 7 bin kişi bulunabilecek. Caddede yüz yüze gelecek şekilde yürümenin bulaşma riskini daha da artırması nedeniyle tramvay yolu orta nokta kabul edilerek herkes sağdan yürüyecek.
"Daha fazla yeşil alana ihtiyaç var"
Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur- Fincancı, bu kararın tam olarak bir çözüm olmayacağını söyledi. bianet'e konuşan Korur-Fincanı şöyle dedi:
"Metrekare olarak bakılınca doğru ama ancak mesafeyi korumak mümkün olmuyor. Bu caddenin farklı yoğunluk alanları var. Belli yerler daha kalabalık olabiliyor. Alan başına düşen insan sayısı daha fazla olabiliyor. İnsanlar mümkün olduğunda toplu taşımaya binmemeli topu aşıma kullanmadan fiziksel aktivite yapabilecekleri yerler olmalı. Dolayısıyla daha fazla yeşil alana ihtiyaç var.
"Oraya insanlar toplu taşıma ile geliyor. Alınan yolcu sayısı sınırlı olmalı. Bu dönem bizim tavsiyemiz insanalar toplu ulaşım aracı kullanmadan yaşam alanları yakında bulunmalı ve aktivite yapmalı. İstiklal Caddesi en azından açık alan AVM’lerden daha sağlıklı. Alışveriş dâhil olmak üzere zorunlu olmadıkça kapalı alanlara girmemek gerekiyor. Bizim bu konudaki önerilerimiz net. 28 günlük bir çözüm paketi önerimz var. Çalışanlara ücretli izin ve maaş desteği sağlanıp esnafa kira, elektrik, su desteği verilmeli."
"Yoğunluğa göre girişle durdurulabilir"
Beyoğlu Kaymakamı Mustafa Demirelli'nin kişisel Twitter hesabından paylaştığı İstiklal Caddesi talebi şöyle:
Demirelli, şu açıklamayı yaptı:
“Değerli İstanbullular yarından itibaren koronavirüs tedbirleri kapsamında, insan yoğunluğundan kaynaklı bulaş riskini azaltmak için İstiklal Caddesi’ne girişleri İlçe Hıfzıssıhha Kurulu Kararı ile sınırlandırdık.
"Caddenin Taksim Meydanı girişinden Tünel Meydanına kadar olan kısmında aynı anda 7000 kişi bulunabilecek ve yoğunluğun artması durumunda girişleri geçici olarak durduracağız.
"Aynı zamanda yüz yüze gelecek şekilde yürümenin bulaş riskini daha da artırması nedeniyle tramvay yolu orta nokta kabul edilerek herkesin sağdan yürümesine karar verdik. Kısıtlama yarın saat: 10.00’dan itibaren yürürlüğe girecek.
"Caddenin kalabalık olması ve bulaş riskini azaltmak için bu kararı almak durumunda kaldık. Caddedeki tüm esnaf ve işyeri sahiplerimizden, vatandaşlarımızdan ve gezmeye gelen tüm yabancı misafirlerimizden bizi anlayışla karşılamalarını ve bu kısıtlamalara uymalarını bekliyoruz.”
İstiklal Caddesi hakkındaİstiklâl Caddesi (Osmanlı Türkçesi: (1927'den önce) Cadde-i Kebir, Büyük Cadde, Fransızca: Grande Rue de Péra), İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde, Tünel Meydanı (Tünel semti) ile Taksim Meydanı arasında uzanan ve 19. yüzyılın sonlarından beri Türkiye'nin en ünlü caddelerinden biri olma vasfını koruyan cadde. 1.400 metre uzunluğundaki caddenin orta noktası Galatasaray Lisesi'nin yanından geçen Yeniçarşı Caddesi'nin caddeyi kestiği ve 50. Yıl Anıtı'nın bulunduğu yer kabul edilir. Paralelinde uzanan Tarlabaşı Bulvarıyla beraber Beyoğlu ilçesinin ana eksenini oluşturur. Ortalama olarak 74 metre yükseklikte yer alan İstiklal Caddesi idari olarak 9 ayrı mahalleyi kapsar. Caddenin ilk şekillenmeye başlaması Haliç'in İstanbul yakasının ve karşısındaki Galata'nın aksine, Bizans döneminden sonraya rastlar. Bizans döneminde Galata surlarla çevrili bir Cenova kolonisiyken ve çeşitli Latin topluluklarını, Katolik ruhbanının kilise ve manastırlarını bulundurur ve Haliç'in bu yakasına Pera (karşı yaka) adı verilirken, nüfusun hemen tamamı surlar içindeydi. Haliç ve Boğaziçi arasında burun yapan Galata sırtlarının en yüksek noktasını ortalama 110 m eğrisinden geçen uzunlamasına ve bugün burunda dar açıyla başlayıp sonra genişleyen Beyoğlu Platosu denilen morfolojik yapı oluşturmaktaydı. İstiklal Caddesinin Taksim girişi19. yüzyıla girildiğinde Grand Rue de Pera eksenli Beyoğlu hala bir çeşit sayfiye yer ya da Galata'nın bir banliyösü gibiydi. Cadde-i Kebir'in bugünkü tarzının gerçek şekillenmesi 19. yüzyılın ikinci yarısında başlar ve böyle bir caddenin oluşması Tanzimat'ın ürünü sayılabilir. Osmanlı toplumunun üstten gelen reformlarla Batı'ya açılması, kuşkusuz ki birçok Osmanlı aydını, genç soylusu ve zenginini Avrupa yaşam tarzına “alafranga” veya “Frenk usulü” denilen yaşama yönelttiği gibi, İstanbul'daki Levantenlerin ve konuk Avrupalıların ıslahatlarla elde ettikleri imtiyazlar birleşince Grand Rue de Pera birdenbire lüks, şık binaların yapıldığı, Avrupalı dükkânların, eğlenme ve dinlenme yerlerinin açıldığı son derece önemli bir merkez haline dönüştü. Gelişme özellikle Abdülaziz döneminde hızlandı ve yüzyıl biterken, Paris'teki La Belle Epoque tarzı yaşam ve tüketim Türkiye'de Grand Rue de Pera'da somutlaştı. Bu süre içinde sokakların taşla döşenmesi, gazla aydınlatılması, kanalizasyonların yapılması, daha sonra elektriğin getirilmesi, Tünel'in inşası, atlı tramvaylar, elektrikli tramvaylar vb ile çok sayıda altyapı hizmeti gerçekleştirildi. Bütün bu hizmetler özellikle Tünel - Taksim ekseni aksında yoğunlaşmaktaydı. Ona paralel Şişhane-Tepebaşı-Tarlabaşı-Taksim ekseni ise Cadde-i Kebir'in gelişmesinin yanında ikincil kalıyordu. Kısacası, servet, zenginlik, ihtişam bu caddede toplanıyordu. 20. yüzyıl'ın ilk yarısı, savaşlara, işgallere, karartmalara rağmen adı Cumhuriyetin ilanı'ndan sonra İstiklal Caddesi'ne dönüşen caddenin altın çağı oldu. Sinema ve tiyatrolarıyla, önemli lokantalarıyla, kafeleriyle, pastaneleri ve otelleriyle cadde görkemini her koşul altında sürdürdü, belki de en olağanüstü dönemini 1917 Ekim Devrimi'nden ve özellikle iç savaştan sonra ülkelerinden kaçan Beyaz Rusların kültürleriyle, müzikleriyle, alışkanlıklarıyla, özgül giysileriyle, askeri üniformalarıyla caddeyi ve arka sokaklarını kapladıkları yıllarda yaşadı. 19. yüzyılın sonlarında ve özellikle 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Cadde-i Kebir çok sayıda dilin konuşulduğu, Osmanlılarda var olan bütün etnik toplulukların, pek çok ulustan Levantenin ya da yabancının yaşadığı, gezdiği, eğlendiği, alışveriş yaptığı inanılmaz derecede kozmopolit bir yerdi. Cumhuriyetin ilanı'ndan sonra geçen zaman içinde, belli bir Türkleştirme politikası izlenmekle birlikte, Beyoğlu ve onun ekseni olan İstiklal Caddesi değişik renklerini, tonlarını korudu. Ama kuşaktan kuşağa Levantenler azaldı, yabancılar ülkelerine döndüler. Gayrimüslimlere yönelik olarak II. Dünya Savaşı sırasındaki Varlık Vergisi ile 1955'teki 6-7 Eylül Olayları gibi politikalar İstanbul'dan göçlerle sonuçlandı; özellikle Rum nüfus düştü, İsrail devletinin kurulması ise Yahudilerin göç etmesine neden oldu. Gidenlerden boşalan yerlere aynı zanaatlar, beceriler, ilgi alanları ikame edilemedi. İstiklal Caddesi yeni bir kimlik kazanamadı, tersine eski kimliği dejenere oldu, kültürel dokusunun içi boşaldı. Böylece Beyoğlu ve İstiklal Caddesi yavaş yavaş köhneleşmeye, fakirleşmeye, zevksizleşmeye terk edildi. Binalar bakımsız kaldı, yıkılıp yerlerine çirkin ve ucuz yapılar inşa edildi. 1950'lerde başlayan büyük kentlere olağanüstü göçlerden, en çok da İstanbul nasibini aldı. Anadolu'dan gelenlerden işçileşenler gecekondu semtlerini oluştururken, lümpenleşenler de İstiklal Caddesi'nin yan sokaklarını mesken tuttular. Sayısız kahvehane, aşhane, batakhane erkek olsun, kadın olsun lümpenlerin barınağıydı ve hepsi de İstiklal Caddesi ekseni etrafında toplanmışlardı. Bunun sonucu 1960'lı, 1970'li ve 1980'li yıllarda İstiklal Caddesi çok kötüledi, alışveriş merkezi niteliğini Halâskârgazi Caddesi, Nişantaşı ve Etiler ile paylaşmak zorunda kaldı. 1990 yılında, kendisine açılan yan sokaklarla birlikte motorlu araç trafiğine kapatılarak tamamen yaya yolu haline getirildi. Yaklaşık 7 ay süren bu çalışmayla nostaljik tramvay da cadde boyunca işlemeye başladı. Bu gelişmeyle birlikte 1990'lı yılların başından itibaren İstiklal Caddesi'nde yeniden bir düzelme gözlenmeye başlandı, mimari değer taşıyan eski şık binalar onarıldı, ön cepheleri temizlendi, cadde o eski köhneliğinden sıyrılmaya yöneldi. Yan sokakların hiç değilse caddeye açılan kesimleri çoğunlukla trafiğe kapatıldı, zemin taşları yenilendi, kadınların da gidebilecekleri, oturup vakit geçirebilecekleri birçok yer açıldı. Caddenin özelliklerİstiklal Caddesi'nin boş olduğu gecelerden birisi İstiklal Caddesi ve çevresi geçmişten kalma olumlu ve olumsuz özelliklerini bir arada sürdürmekle beraber Türkiye'nin istisnasız en kozmopolit bölgesi olma özelliğini de taşıyor. stanbul'a gelen yabancı ve yerli ziyaretçilerin olmazsa olmaz ziyaret mekânı olan İstiklal Caddesi sabaha karşı sayılabilecek saatler dışında hemen hemen günün her saatinde her daim kalabalıktır. Dünyaca ünlü markalardan ucuz giysi satan pasajlara kadar cadde bugün alışveriş bakımından çok büyük ölçüde bir giyim mağazaları kompleksi gibidir. Giysi, iç çamaşır, aksesuar, bijuteri, kundura-çanta dükkânları, cadde üzerindeki alışveriş yerlerinin takriben yarısını oluşturuyor. Geri kalanları ise bankalar ile neredeyse her türlü damağa ve bütçeye hitap eden çabuk yemek (fast food) büfelerinden, küresel lokanta zincirlerine, balık lokantaları, muhallebiciler, tatlıcılar ve börekçiler gibi geleneksel tatlara uzanan lokantalar oluşturur. Gece gezmeleri için ise meyhanelerden türkü evlerine, fasıl mekânlarından rock barlara, striptiz kulüplerinden eşcinsel barlarına kadar uzanan muazzam genişlikteki bir yelpazeye sahiptir. Cadde ayrıca, tiyatro, sinema, kitabevleri ve sanat galerileri gibi birçok kültür merkezine ev sahipliği yapar. Aynı zamanda yıllardır haklarını savunmak, seslerini çıkarmak ve bu toplumda görünür olmak isteyen birçok kişi bu caddede buluşup, haklarını savunmuşlardır. 15 Mayıs 2011 tarihinde onbinlerce kişi Türkiye'de 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan yasayı protesto etmek için toplanmışlardır. Tramvay hizmeti 1869'dan 1966'ya kadar İstanbul'da önce atlı sonra da elektrikli olarak sürdürülmüştü. Tramvay 1990 yılı sonlarında motorlu araç trafiğine kapatılan Taksim - Tünel arasında Nostaljik Tramvay adıyla tekrar işletmeye alındı. 1,65 km uzunluğundaki bu güzergâh tek hatlı olup bir matris ve römorktan oluşan iki vagonludur. Günlük ortalama 2.500 yolcu kapasitesiyle ulaşımdan çok turistik amaçlı bir hizmettir. 1990'lı yıllarda tramvay raylarına paralel olarak dikilen ağaçlar 2005'te söküldü. |
(EMK)
Fotoğraf: Nadire Mater/bianet