Bir besteci müziğini yazarken, sesleri kafasında canlandırıp örgütlerken yaptığı eylemlerde sürekli olarak hareketleri, fikirleri birleştiriyor, aralarında bağlar kuruyor, öte yandan da birbirlerinden ayırıyor.
Çağdaş müzik bestecisi Zeynep Gedizlioğlu, işte bu birleştirme ve ayrılma anına işaret ederek son albümüne "Birleştir ve Ayrıl" (Verbinden und Abwenden) ismini vermiş.
Öte yandan "Birleştir ve Ayrıl... Yani kendi hayat hikayem gibi biraz..." da diyor.
2001'de okumaya gittiği Almanya daha sonra Fransa başlarda onun için "yurt dışı" ve Türkiye ise "ev" iken, daha sonra bu iki farklı dünya arasında bağlar kurup, farklılıklarını ve benzerliklerini tanıyıp tecrübe ediyor.
"İstediğim şey esas olarak, müziğimi özgürce yazabilmek" diyen Gedizlioğu, Wergo plaktan çıkan albümü "Verbinden und Abwenden" bu yılın Alman Plak Eleştirmenleri Ödülü'ne de aday gösterildi. 14 Ağustos'ta sonuçları açıklanan ödülün bu yılki sahipleri; İtalyan çağdas müzik bestecileri Luigi Nono ve Salvatore Sciarrino oldu.
Gedizlioğlu "Bu adaylık, müziğimin daha geniş çapta tanınmaya başlıyor olduğunu gösteriyor" diyor.
Pek çok ödülünüzün yanı sıra son olarak yeni albümünüz "Verbinden und Abwenden" de Alman Plak Eleştirmenleri Ödülü'ne aday gösterildi. Bu adaylığın önemi nedir? Ödüller müziğinizi, üretiminizi nasıl etkiliyor?
Alman Plak Eleştirmenleri Ödülü, oluşturduğu ödül adaylar listesiyle, bu seçilen albümleri hem sanatsal açıdan hem de kayıt tekniği açısından "yüksek kaliteli" olarak sıfatlandırmış ve tescillendirmiş oluyor. Ayrıca jüri üyeleri bu süreç içinde kararlarını, kazanç/reklam etrafında dönen ve bu amaçla hareket eden dev plak şirketlerinin belirlediği genel sistemden bağımsız bir şekilde, yapıtların içeriklerini merkeze koyarak alıyorlar, 1963'ten beridir verilen ve Avrupa genelinde de önemli bir enstitü haline gelmiş olan bu ödülün özellikle belirtilen bir özelliği de bu.
Yeni müziğin önemli isimleriyle bir arada
Benim son albümümün bu ödüle aday olmuş olmasına gelince, bu ikinci portre CD'min Avrupa müzik dünyasının ve özellikle çağdaş müziğin (yeni müzik) çok önemli isimleri, kurumlaşmış müzik toplulukları ve bestecileri, Avusturya'dan Klangforum Wien ya da Fransız besteci Philippe Manoury, Alman besteciler Wolfgang Rihm ve Helmut Lachenmann gibi isimler ile aynı platformda yer alıyor olması, müziğimin daha geniş çapta tanınmaya başlıyor olduğunu gösteriyor.
Provalarda...
Albümde "hem oda müziği hem de orkestra için büyük kompozisyonlar" yer alıyor. Türkçe çevirisi de "Birleştir ve Ayrıl." Albümün ismi ne anlatıyor? Dijital mecralarda dinlemek mümkün mü?
Albümün taşıdığı isim, içinde yer alan üç bölümlü ve büyük orkestrasyonlu bir bestemin isminden geliyor, "Verbinden und Abwenden", Türkçesini "Birleştir ve Ayrıl" şeklinde çevirdiğim bu beste, 14 kişilik bir topluluk ve büyük orkestrayı bir araya getirdiğim, 2016'da yazdığım bir müzik. "Birleştir ve Ayrıl"ın isim olarak benim için birden fazla anlamı var, bunlardan biri aslında tam da beste yapmanın kendisiyle alakalı. Müziği bestelemek/sesleri kafanda canlandırmak, hayal etmek, sesleri ve zamansallığı örgütlemek, yapılan bütün bu eylemlerde sürekli ve hiç durmamacasına, olguları, hareketleri, sesleri, fikirleri birleştiriyor, aralarında bağlar kuruyor ve birbirlerinden ayırıyor, ayrılıyoruz, bazen oldukları gibi bırakıp gidiyor, başka yönlere ilerliyoruz. Bunun dışında benim kendi hayat hikayemle de ilgisi var "Birleştir ve Ayrıl" isminin.
İkilik durumundan tek bir hayata
2001 Ekim'inde okumaya gittiğim Almanya, daha sonra Fransa, yani başta "yurt dışı" olarak gördüğüm Avrupa ve benim için "ev" demek olan Türkiye arasında bağlar kurup, farklılıklarını ve benzerliklerini tanıyıp tecrübe edip, benim için başta birbirinden ayrı olan bu iki dünyayı, hem bir yandan adım adım birleştirip, bu ikilik durumundan çıkıp tek bir hayat haline gelmesini izlerken -öte yandan bu sürecin, özellikle bestecilik yaşamımda benim için sadece bağ kurmak ve birleştirmek değil, bunu yaparken başka bir şeyden de ayrılmak, uzaklaşmak anlamına geldiğini farkediyorum... Yani kendi hayat hikayem gibi biraz...
Albümü Spotify, ITunes'dan almak ve dinlemek mümkün.
"İstediğim şey esas olarak, müziğimi özgürce yazabilmek"
Hem Berlin'de hem de İstanbul'da çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz. Çağdaş müzik bestecisi olarak bu iki ayrı şehirde çalışmanın farkları neler? Hem üretimleriniz hem de iki ülkedeki ilgi ve destek açısından...
Bir önceki sorunuza verdigim cevapta da dediğim gibi, son yıllarda giderek daha da az bir fark hissediyorum bu şehirlerin arasında, benim için ikisi de müzik yazmanın etrafında oluşturduğum hayatın değişik uğrak yerleri haline geldiler. Aslında hiçbir zaman şu ya da bu şekilde bir karşılaştırma yapmadım ne İstanbul ve Berlin, ne Karlsruhe - Paris, ne de Saarbrücken ve Strazburg arasında, bu şehirlerde yaşarken ve çalışırken (ya da eskiden öğrencilik günlerimde). Her yerin adeta bir insan gibi kendine has bir karakteri ve ruhu var. O yerin şartları, yaşama/çalışma koşulları neyse, onun içinde yapmak isteğim şeyi en iyi şekilde gerçekleştirmeye çalıştım. İstediğim şey de esas olarak, müziğimi özgürce, herhangi bir kısıtlama olmadan yazabilmek, bu süreç içinde kendi müzik dilimde derinleşirken, aynı zamanda yeni şeyler keşfetmek, yeni müzisyenler, meslektaşlar tanımak ve müziğimin canlı performanslar, konserler ve kayıtlar yoluyla insanlara ulaşması, belki heyecanlandırması ya da çağdaş müziğe karşı belki varolan önyargıları aşarak onlara (tanıdığım ve hiç tanımadığım insanlara) dokunması oldu her zaman için.
Borusan Filarmoni Orkestrası konseri. Şef Gürer Aykal, Gedizlioğlu'nu sahneye davet ediyor.
Bir konser salonunda insanın kendi müziğinin ilk canlı çalışını o salonu dolduran diğer bütün insanlarla beraber canlı olarak duyması, tecrübe etmesi, müziğin sessizlik anlarında fark edilen, müziğe gösterilen o kollektif yoğunlaşmayı hissetmek inanilmaz büyülü, bir o kadar da "gercek" bir his, muhteşem bir tecrübe. Bunu besteci olarak İstanbul'da da birçok heyecan verici konserde yaşadığım için kendimi gerçekten şanslı hissediyorum - 1800 kişinin Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda coşkuyla karşıladığı, Gürer Aykal'ın şefliginde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın, ilk orkestra müziğimi seslendirişinde ya da geçen sene İstanbul Müzik Festivali'nde, festivalin siparişi üzerine bestelediğim "Şimdi" adlı müziğimin Bahar ve Ufuk Dördüncü'nün yorumuyla Süreyya Operası'ndaki prömiyerinde olduğu gibi.
Konser sonrası Bahar ve Ufuk Dördüncü ile birlikte.
Hızlı konuşmalar, mırıltılar, bağırtılar...
"Karanlık" ve "ses" üzerine odaklanan "Kelimeler", albümün tek vokal parçası. Bu kompozisyondan biraz söz eder misiniz?
"Kelimeler"i 2014'te Stuttgart'taki "Eclat Festivali"nin "Mediterranean Voices" adlı bir projesi için besteledim. Bu bestenin, yaklaşık 15 dakika süren ilk versiyonuydu. 2017'de de, İspanya ve Belçika'da bir dizi konserde seslendirilmek üzere daha kısa ve daha kompakt bir düzenlemeyle yeniden tasarladım. Bu ikinci versiyonu son portre albümüme almaya karar verdim.
Bu besteyi "karanlık", "ses", "ses -sessizlik" çelişkisi üzerine kurarak kendi içinde spiral gibi dönen, tekrarlanan belli bir dizi kelime ve cümleyi müziğin merkezine oturttum. Alman, Arjantinli ve baska farklı ülkelerden gelmiş müzisyenlerden oluşan çağdaş müzik vokal topluluğu Neue Vocalsolisten, yazdığım bu Türkçe teksti öğrendiler ve bestenin içinde, klasik şan tekniğiyle, yer yer ayin müziği havasında ve çoğu kez hızla konuşarak, mırıldanarak ve bazen bağırarak söylediler. Onlar için de Türkçe diliyle kurdukları direkt ilişki anlamında, ilginç, oldukça zorlayıcı ve bir o kadar da zevkli bir tecrübe oldu.
"Bir çelişkinin fikri"
Metnin oluşturduğu kelime ve cümlelerden bazıları: (...) Karanlık/Karanlıkta bir ses/bu kapkara karanlıkta/Neden?/Hayır/Yeter!/bu kapkara karanlıkta bir ses/Şimdi! (...) Metinsel malzemesinin özellikle bu kelimelerden oluşmasının farklı sebepleri var tabii, - belirleyici olan bir tanesi, Türkçe dilinin telaffuzunda söylenen bu kelimelerin kendine has, zaten kendi içinde halihazırda varolan müzikselliğin, bana daha ilk baştan, bestenin kurgusu, iç mantığı ve karakterine dair bir şey söylemiş olmasından, adeta, oluşma sürecinde, bestenin kendi iç prensibi haline gelen bir şeyin, bir çelişkinin fikrini vermiş olmasından kaynaklanıyor.
(AÖ)