İşte Size Bedel
Herkes bundan sonra ne olacağını düşünüyor, hesaplıyor. Peki o boylu boyunca kenarda sakince yatan adam? O bugün yatıyor orada, dönüp bakmak gerekmiyor mu? Hrant hep yalnız kaldı. Ne diasporaya ne Türk Devleti'ne yaranamadı. Katil bulundu, herkes rahatladı mı? Ben rahatlamadım.
Bazı insanlar bazı toprakları severler. Bir toprağı sevmek o toprağa ait olmak salt kimlikle ya da dinle ilgili değildir. Hrant Dink atalarının yüzyıllardır yaşadığı bu toprakları, en ulusçu geçinen adamdan daha fazla seven, yüreği kocaman bir adamdı.
|
Tek derdi barışı, kardeşliği, kardeşçe de yaşanabileceğini anlatmaya çalışmaktı. Oysa o hep hedef gösterildi, anlatmaya çalışırken hedef olmak zorunda kaldı. Çünkü askerliğini yaptığı sırada herkes çavuş olduğu halde, kendisi kenara ayrılıp er olunca, ötekiliğin dayattığı hüzünle teneke barakanın arkasında tek başına iki saat ağlayan adam, artık böyle şeyler olsun istemiyordu... "Cemaat olarak kendi içimizde kapalı kaldık, kendimizi anlatalım" diyerek Agos'u kuran Hırant, bu yolla derdini anlatmaya çalıştı.
Yalnız Bıraktık
Vatan haini olmakla, satılmış olmakla suçlandı. Oysa ürkek cenazesi artık kendine gazetesi önünde sakin bir yer bulduğunda, katiller vatan haini olmakla suçlanıyor, ayakkabısındaki küçük sıyrıktan, satılmış olamayacağı anlaşılıyordu. Şimdi herkes için iyi ve güzel bir adam... Herkes, "ne kadar büyük bir kayıp" olduğunu söylüyor. Peki ya önce? Irkçılık, linç kültürü yayılırken bunların hedef tahtasına konulan adam, Hrant'ın ta kendisiydi. Gazete çalışanları, her gün tehditler altında olduklarını biliyor bu şekilde gazeteyi çıkarmaya devam ediyorlardı.
Hrant, savcılıktan sonuç alamayınca, valilikten somut çözümler yerine uyarılarla dönünce, derdini yazarak anlatmaya çalıştı. Bir insanı korumak, koruyabilmek bu kadar mı zordu? Peki ya şimdi? Korumalar artık sadece cenaze evinin önünde bekleyebiliyorlardı. Şimdi herkes, Türkiye ile ilgili gelişmelerden bahsediyor. Herkes bundan sonra ne olacağını düşünüyor, hesaplıyor. Peki o boylu boyunca kenarda sakince yatan adam? O bugün yatıyor orada, dönüp bakmak gerekmiyor mu?
Hrant hep yalnız kaldı. Ne diasporaya ne Türk Devleti'ne yaranamadı. Katil bulundu, herkes rahatladı mı? Ben rahatlamadım. Türk'le yaşamayı şans sayan bir Ermeni'ydi. Anlatmak istedi anlatamadı, gitmedi, kaldı. Toprağımızda gözün var denerek suçlanan Hırant, sadece bu topraklarda yaşamak ve ölmek istemişti. Bu yüzden özellikle son dönemde sürekli mücadele etmek zorunda kaldı. Sadece kalmak istediği topraklarda yaşayabilmek için mahkeme kapılarında ve ölüm tehditleriyle savaşarak yaşamayı tercih etti. Çünkü ona göre, bedel ödemek sadece hapse girmek değildi.
Yazdığı yazıdan cımbızla çekilen ve çarptırılan tek bir cümle hep peşinden geldi. Kendisini sadece güvercin gibi hissederek emniyete aldı, çünkü bu ülkede kimsenin güvercinlere zarar veremeyeceğini düşünüyordu. Ne kadar da yanılmıştı. Burada güvercinler arkasından vuruluyordu. Gidebilirdi. Başka bir ülkede çok da daha rahat yaşayabilirdi.
Keşke gitseydi!
Ama mutlu olamazdı. Bir öğleden sonra kör kurşunlara hedef olacağını bilse yine de gitmezdi.
Bazı insanlar bazı toprakları severler ve bu topraklarda ölmek isterler. İşte size bedel!(JB/EÜ)
Meydandaki güvencin sürüleri
Bir sokak çocuğu bir taş atar ve bir tanesini avlar ensesinden meydandaki sürünün. Geri kalanları uçuşur ve güvenli çatılara konarlar hızlıca.
Yani havada olma halidir şimdi bizlerinki. Nereye konmalı? Tehlikenin geçmesini bekleyip her an yeniden uçmaya hazır kıta bir halk.
"Önce söz vardı" diyor ya kutsal metin, artık yok.
Ensenden kan akıttılar.
Hrant'ın arkasından yazı yazma görevi düşen onlarca yürek kadar sıkışmışım ben.
Nereden yazayım şimdi... Hangi bilgim, hangi doğrum, hangi duygum yeter iki kelam etmeye...
Ensenden kan akıttılar.
Bildiğim üç cümle vardı. Şimdi bir tane.
|
Azınlık Masası polis departmanındaki memurunun keyfi keder yönettiği bir cemaat iken, ben de varım diyen, sorgulayan ve talep eden bir Ermeni Halkı yarattın bizlerden...
Yani senin "Ah" dediğinde orada olmayanlar, gazetenin önünde nöbet tutanlar, yüzleri kızaranlar, utananlar, bile bile öldürülmene şahit yazılanlar...
Mum yakanlar, ilk defa slogan atanlar, canı yananlar, belli bir süre sonra yine sokakta Ermeni olmaktan gizlenerek yürüyecek olanlar, şaşıranlar, biz Ermeniler...
Seni yaşatamadık.
Yani seni öldürdük.
Onbinler geldi gazeteye. Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz dediler.
Demek ki hepimiz öldük, hepimizin ensesinden kan aktı, yani hepimiz iki seksen yatırıldık asfalta.
Ensenden kan akıttılar...
Utanıyorum...
Öldürülecek ikinci bir Ermeni olmadığından.
Yani bana dair tüm nefreti vücudunla göğüsleyerek bu toprağa gömmenden dolayı.
Yani benim için ensene kurşun yediğinden.
Utanıyorum.
Vurulduğun yerde nöbet beklemekten.
Bir pişmanlık bildirgesi, bir özeleştiri olsun, ancak arkandan yazabildiğim birkaç satır.
Beni affet...
Şiir gibi yazılardan hazzetmiyorum, diyordun. Ama başka türlüsü çıkmıyor şimdilerde.
Yaz, durma dediydin...
Gel Agos'ta köşe al, hep yaz...
İki satırlık nefesimi seninle tüketmemiş olmanın vicdan azabıdır şimdi arkandan yazmak benimkisi...
Güvercin sürüleri...
Bir sokak çocuğu bir taş atar ve bir tanesini avlar ensesinden meydandaki sürünün.
Geri kalanları uçuşur ve güvenli çatılara konarlar hızlıca.
Yani havada olma halidir şimdi bizlerinki. Nereye konmalı?
Tehlikenin geçmesini bekleyip her an yeniden uçmaya hazır kıta bir halk.
Şimdi ben utanıyorum.
Bir miras addedeceksek birilerimize,
ya bir güvercin ürkekliği,
ya bir arslan cesareti,
başım üstüne...
Yüz yıldır yıldırılan ve yüz yıldır ayağa kalkan bir geçmişim var benim.
Bir yolunu bulur dirilirim senin yattığın yerden.
Ne dediydi senin için bir genç:
Hrant Dink
1954 - 1915
Yani ben, yani sen, çoktandır yokuz esasen buralarda.
Bir gölge, bir hayalet edasıyla, vücut bulmaya çalıştıkça elimizden alınan bedenlerimiz, umutlarımız, sahte yaşamlarımız var uzunca zamandır.
Gerçek değiliz hala.
Buz gibi ölümün hangi tortuyu bırakacak bilmiyorum, her yutkunduğumda düğümlenen boğazıma, ama yalnızım, yorgunum, sensizim şimdi.
"Önce söz vardı" diyor ya kutsal metin; artık yok...(HB/EÜ)