Kampanya metni, vapurların bir yaşam biçimi olduğunu, "nostaljik ilan edilemeyeceğini" söylüyor.
"İstanbul'un vapurları, şehrin güzelliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. kısacası bu şehri, İstanbul yapan yapıların bir devamıdır vapurlarımız. İstanbul için tasarlanmışlardır."
Aynı zamanda mimar da olan Ak, toplanan imzaların Belediye'ye iletileceğini, oluşturulacak bir kurulun Belediye Başkanı Kadir Topbaş'la da görüşeceğini söyledi.
Kampanyaya katılmak isteyenler içinse, kendi e-posta adresini verdi: [email protected]
Turuncu bacadan mavi bacaya
Behiç Ak, Belediye'ye devredilen vapurlarda ilk değişikliklerin görülmeye başlandığını söylüyor:
"Örneğin bacaların turuncusu gitmiş, yerine İDO'nun mavisi gelmiş. Yanlış bir karar. Turuncu, denizle kontrast oluşturduğu için vapurun hemen fark edilmesini sağlayan bir renk. Şimdi mavi üzerine mavi oldu."
Mimarlık Web sitesi arkitera.com da, vapurlarla ilgili bir anket başlattı. Sitenin forum sayfalarında bu konuda birçok görüşü bulmak da mümkün.
Kampanya metni
"Vapurları Vermeyeceğiz" kampanyasının imzalanan ortak metni şöyle:
Vapurlarımızı Vermeyeceğiz!Behiç Ak'ın verdiği bilgiye göre, metne şimdiye kadar imza atanlar arasında, birçok yazar, akademisyen ve sanatçı var:Biz aşağıda imzası olanlar, İstanbul'un en önemli simgelerinden biri olan vapurların kaldırılmasına karşıyız!
İstanbul'un vapurları, şehrin güzelliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Sultanahmet Camisi'nin, Ayasofya'nın, Galata Kulesi'nin, kısacası bu şehri, İstanbul yapan yapıların bir devamıdır vapurlarımız. İstanbul için tasarlanmışlardır.
İstanbul'a yakışırlar...
Sadece bir ulaşım aracı değil, biner binmez günün yorgunluğundan bir anda kurtulduğumuz, karşılıklı oturulup, çay içip, sohbet ettiğimiz, martılara ekmek verdiğimiz, temiz hava aldığımız ayrıcalıklı mekanlarımızdır. Özene bezene yapılmış iskeleleri, satıcıları, her saat başı değişen yolcuları, her an kurulmaya hazır yeni dostlukları ile bir yaşam tarzı sunar vapurlar.
İstanbul vapurlarsız düşünülemez!
İstanbul her geçen gün yapılaşsa da, neredeyse denizi olan bir şehirde yaşadığımızı unutsak da, denizle aramıza duvarlar, otomobiller, otoyollar, binalar girse de,vapurlar bizi denizle buluşturmaya devam ediyor. Araba egzozlarından çıkan pis gazlardan ve gürültülerden kurtarıyor, denizle aramızdaki perdeleri çekip alıyor.
Böyle bir yaşam biçimi "nostaljik" ilan edilemez!
Vapurlar yerine, denizle ve diğer insanlarla ilişkimizi tamamen koparan kapalı kutu, iç sıkıcı, insanların bitişik nizamda arka arkaya oturtulduğu, ense manzaralı, Norveç'ten ithal klimalı konserve kutularında taşınmak istemiyoruz!
İstanbul'un güzelliklerini fark etmeyip, gittikleri zengin Arap şehirlerindeki çöl yaşamının kapalı gökdelenlerine, otoyollarına, oransız binalarına hayran kalanların, Haliç'e yüz metre yüksekliğinde boynuzdan köprü yapmaya, Süleymaniye Camisi'nin altına altı şeritli otoyol sokmaya çalışanların, kıyıları otogarı andıran çirkin iskelelerle donatıp, tek deniz ulaşım alternatifi olarak deniz otobüslerini dayatanların, Güzel İstanbul'u çölleştirmesine duyarsız kalmak istemiyoruz!
Bakımı ve üretimi Türkiye'de yapılabilen vapurlarımızı seviyoruz! Onları bakımsızlaştırarak "Bakın artık eskidiler" deyip, kaldırmak isteyen anlayışa karşıyız!
İstanbul'umuzu vapurları olmadan düşünemiyoruz!
Vapurlarımızı vermeyeceğiz!
Prof. Dr.Selçuk Esenbel, Tiraşe Dikmen, Oktay Ekinci, Mehmet Güleryüz, Sumru Yavrucuk, Genco Erkal, Rutkay Aziz, Arif Aşçı, Vecdi Sayar, Ali Artun, Ayşe Orbay, Oral Çalışlar, İpek Çalışlar, Haldun Dostoğlu, Zuhal Olcay, Lale Mansur, Cem Mansur, Zeynep Tanbay, Ufuk Uras, Prof. Rezzan Ataman, Prof. Hüseyin Kaptan, Stella Ovadya, Emine Çiğdem Tugay, Arif Çağlar (TK)