İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi (ÇHM), 2020-2025 yılları arasındaki verileri inceleyerek hazırladığı “Mağdur ve Suça Sürüklenen Çocuklara Yönelik CMK (Ceza Muhakemesi Kanunu) Görevlendirmeleri Analizi” raporunu açıkladı.
Raporda çocukların adalet sistemine erişimi nicelik ve nitelik bakımından, temsil dağılımındaki değişimler ise karşılaştırmalı olarak ele alındı. Saptanan bulguların yanı sıra çocuk dostu adalet standartları, çocukların adli sürece erişimlerinin güçlendirilmesi, koruyucu-önleyici mekanizmaların işleyişi ve çocuk hakları odaklı müdahale mekanizmalarının tasarlanmasına ilişkin değerlendirmeler yer aldı.
'Kasten öldürme' toplam görevlendirmelerin %1,07’lik kısmında
Öne çıkan bazı saptamalar şöyle:
- Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında mağdur çocuklar için yapılan avukat görevlendirmeleri incelendiğinde, en yüksek görevlendirme sayısının çocuğun cinsel istismarı suçu kapsamında gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. 2020-2025 dönemi içerisindeki toplam avukat görevlendirme sayısı 29.220’dir.
- Farklı suç tipleri konu olmak üzere toplamda 111.419 mağdur çocuğa karakol aşamasında avukat görevlendirilmiştir. Görevlendirmelerin %52,91’i mağdur kız çocuğu geri kalanı ise oğlan çocukları için yapılmıştır.
- Soruşturma aşamasında, toplam 3.657 mağdur çocuk için avukat ataması yapılmıştır. Toplam atamanın %86,36’sı mağdur kız çocukları için yapılmıştır. Çocuğa karşı cinsel taciz suçu kapsamında avukat görevlendirilen mağdur kız çocuklarının %34,34’lük kısmı 15-18 yaş arasını kapsamaktadır.
- 2020-2025 döneminde toplam 246.576 suça sürüklenen çocuğa müdafi görevlendirilmiştir. ➢ En çok atama, 51.414 sayı ile 2022 yılındadır. 2022 yılında bu sayının %23,76’sını 15-18 yaş arası çocuklar için, karakol aşamasındaki görevlendirmeler oluşturmuştur.
- Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yapılan müdafi görevlendirmelerinin suç tiplerine göre dağılımı incelendiğinde; en yüksek atamanın hırsızlık suçu kapsamında gerçekleştirildiği; bunu sırasıyla kasten yaralama, yağma, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, uyuşturucu kullanma, uyuşturucu bulundurma, dolandırıcılık ve kasten öldürme suçlarının izlediği tespit edilmiştir.
- Kasten öldürme suçu kapsamında soruşturma aşamasında yapılan müdafi görevlendirilmesi, soruşturma aşamasında gerçekleştirilen toplam görevlendirmelerin %1,07’lik kısmını oluşturmaktadır. Kovuşturma aşamasında yapılan müdafi görevlendirilmesi ise, toplam görevlendirmenin %0.52’sıdır.

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR
“Suç öğrenilen bir davranıştır, çocuklar bunu çevreden öğrenirler”
"Çocuklar destek mekanizmalarına eşit şekilde ihtiyaç duyuyor"
Rapor çocukların hem “mağdur” hem de “suça sürüklenen” statülerinde kapsamlı temsil ihtiyacına sahip olduğunu ortaya koydu. “Mağdur” şeklinde tanımlanan çocuklara ilişkin avukat görevlendirmelerde cinsel istismarın tek başına toplam atamaların dörtte birini oluşturması, çocuklara yönelik cinsel suçların ceza adalet sisteminde hala yüksek görünürlük taşıdığına işaret etti.
Çalışmaya göre cinsiyet dağılımındaki görünüm, mağduriyetin yalnızca belirli bir gruba özgü olmadığını, tüm çocukların eşit erişim ve destek mekanizmalarına ihtiyaç duyduğunu gösterdi.
Türkiye’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşme kapsamındaki yükümlülükleri gereğince, çocuğun yüksek yararı doğrultusunda kurumsal güçlendirme yapılması gereken başlıklar sıralandı:
Erken tanı, bildirim ve yönlendirme mekanizmalarının güçlendirilmesi
Risk altındaki çocuklara yönelik koruyucu ve destekleyici sosyal hizmet kapasitesinin artırılması
Mağdur çocukların adalete erişim süreçlerinin çocuk dostu standartlara uygun biçimde güvence altına alınması
İkincil mağduriyetin önlenmesine yönelik adli görüşme, delil toplama ve süreç yönetimi standartlarının iyileştirilmesi
Psiko-sosyal destek hizmetlerinin sürdürülebilir, uzmanlık temelli ve erişilebilir biçimde yaygınlaştırılması.

Cezaların artması çocuklar için ne anlama geliyor?
Pandemi çocuk koruma sisteminde bir kırılma yarattı
Raporun sonuç bölümünde suça sürüklenen çocuklara ilişkin ise şu değerlendirme yer aldı:
Suça sürüklenen çocuklara yönelik temsil bulguları, adli temasın ağırlıklı olarak 12–18 yaş aralığında yoğunlaştığını ve özellikle 15–18 yaş grubunda sistematik bir birikim olduğunu göstermektedir. Hırsızlık ve yaralama suçlarının toplam atamaların yarısından fazlasını oluşturması, çocuğu suça sürükleyen koşulların yalnızca bireysel davranış düzeyinde değil, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler bağlamında ele alınması gerektiğini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Bu nedenle, çocukların adli sistemle temasını etkileyen yoksulluk, ebeveyn veya bakım veren gözetiminin yetersizliği, toplumsal şiddet döngüleri, eğitimden kopuş ve sosyal koruma mekanizmalarındaki eksiklikler gibi yapısal risk faktörlerinin bütüncül şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
2022 yılındaki belirgin temsil artışı “Pandemi döneminin çocuk koruma sisteminde yarattığı kırılmaların” bir sonucu olarak açıklandı. Bu durumun, “olağanüstü dönemlerde çocuk koruma sisteminin güçlendirilmesi gerekliliğini açıkça gösterdiği” savunuldu.
Nasıl bir çocuk adalet sistemi hayata geçirilmeli?
Çocukların adli süreçlerle temasının çoğu zaman hak kaybı riski taşıdığını belirten rapor; çocukların adalet sisteminde yalnızca hukuki temsil değil, aynı zamanda sosyal destek, psikolojik güvenlik ve kurumsal koruma mekanizmalarına erişimlerinin de güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Niceliksel görünümün yanı sıra çocuğun üstün yararı ve çocuklara özgü adalet ilkelerinin uygulanması açısından yapısal sorunlara işaret eden raporda öneri mahiyetinde bir görüş de yer aldı:
Çocukların mağduriyetlerinin önlenmesi, suça sürüklenmelerinin azaltılması ve adalete erişim haklarının gerçek anlamda güvence altına alınması için çocuk haklarını merkeze alan, disiplinler arası, kanıta dayalı ve güçlendirilmiş bir çocuk adaleti sisteminin hayata geçirilmesi zorunludur.
Ancak çocukların korunması ve suçla ilişkisinin önlenmesinin, yalnızca adli süreçlerin iyileştirilmesiyle değil; erken müdahale mekanizmalarının güçlendirmesi, risk ve ihtiyaç değerlendirmelerinin standartlaştırması; eğitim, sosyal hizmet, sağlık, yerel yönetimler ve toplum temelli mekanizmaların bütüncül biçimde, kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasıyla mümkün olduğunu göstermektedir.
(NÖ)






