İstanbul Üniversitesi dönemin ilk gününden itibaren afişleri gerekçe göstererek kampüse giren polisler, kampüs içinde polis şiddeti, öğrencilerin gözaltına alınmasıyla gündemde.
Son haftada da sopalı ve soda şişeli saldırılar eklendi. Öyle ki üniversitede cam şişenin yasaklandığı haberlere yansıdı.
İstanbul Üniversitesi’nde neler olduğunu Hukuk Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Mehmet Cemil Ozansü ile konuştuk.
Ozansü, üniversitelerdeki durumun devletin siyasi tercihlerine göre şekillendiğine dikkat çekti.
Afiş yasağının dünü, bugünü
* "Edebiyat karın duyurmaz, çay içirir. Okula polisi sokan kimdir?"
YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ne göre “izinsiz afiş ve pankart asmak”, “kınama cezası gerektiren disiplin suçu” olarak tanımlanıyor.
Kınama cezasını gerektiren disiplin suçları MADDE 5 - (1) Kınama cezasını gerektiren eylemler şunlardır; a) Yükseköğretim kurumu yetkililerince istenilen bilgileri eksik veya yanlış bildirmek, b) Ders, seminer, uygulama, laboratuvar, atölye çalışması, bilimsel toplantı ve konferans gibi çalışmaların düzenini bozmak, c) Yükseköğretim kurumu içinde izinsiz afiş ve pankart asmak, ç) Yükseköğretim kurumunca asılmış duyuruları, program ve benzerlerini koparmak, yırtmak, değiştirmek, karalamak veya kirletmek, d) Sınavlarda kopyaya teşebbüs etmek. |
İstanbul Üniversitesi’nde ise afiş yasağını protesto için asılan mizahi afişler dahi polis saldırısı ve gözaltılarla karşılık buluyor.
“Emniyetin üniversitenin işleyişine dair politikası”
Ozansü, yönetmeliğin bu maddesinin “üniversite yönetimlerinin keyfince, daha doğru ifade etmek gerekirse emniyetin üniversitenin iç işleyişine dair politikasının gereğince uygulandığını” söyledi.
“Bazı senelerde sert bir biçimde afiş gibi siyasi propaganda malzemesi yasaklanırken veya içerik denetimine tabi tutularak bir kısmı mazur görülebilirken, siyasi gerilimin az olduğu zamanlarda kısmi bir serbestinin sağlandığı da vaki olmuştur.
“12 Eylül’ün üniversiteleri politik anlamda arındırma anlayışının bir ürünü olan bu yönetmelik hükmünün uygulaması, aslında devletin o anki siyasi tercihlerine göre şekillenen bir işleyişi işaret eder.
"Öncelik Anayasa'da"
“Ancak 2012 yılında yönetmelik yenilenirken, anayasanın üniversite öğrencilerine siyaset yasağını kaldıran değişiklikleri dikkate alınmadan, yine 12 Eylülcü hukuki anlayışla hareket edildiğinden, pratik anlamda ‘afiş yasağı’ veya ‘siyasi görüş ifade yasağı’ gibi bir garabetle karşı karşıya kaldık.
"Bir yanda özgürlüğe imkan sunan anayasa, diğer yanda ise alt derecede yasakçı normlar. Öncelik tanınması gereken anayasadır.”
Kampüste polis: "Olağanüstü koşullarda çalışılamıyor"
Afiş gerekçesiyle polisin bu kadar sıklıkla kampüse girmesi eğitimi nasıl etkiliyor? Ozansü bunu “Olağanüstü koşullarda çalışılamıyor” diye cevapladı.
“Ayrıca, polisin ciddi bir çatışma durumuna tarafsız bir biçimde müdahale etmesi ile mevcut müdahaleler izah edilemez. 90’ların sonundaki çevik kuvvet yürüyüşünü hatırlarsınız, yürüyüşçü polisler elleriyle üniversiteyi işaret ederek ‘işte burası hainlerin yuvası’ diye slogan atıyorlardı.
“Geçen süre zarfında polis memurunun bu algısını değiştirecek hiçbir şey yaşanmadığı gibi, solcu gençlere mevcut müdahalelerdeki tavrından da aynı çizgiyi ısrarla sürdürdüğünü söyleyebilirim."
“Üniversite idaresinden ziyade bir yapı”
Polisin kampüse girmesinde yetki üniversite yönetiminde. Üniversite yönetiminin yaşananlara karşı tavrını sorduğumuz Ozansü, “bu konuda tayin edici kararlar alabilen bir üniversite yönetimi olmadığı” düşüncesinde.
“Kampüsün iç güvenlik meseleleri üniversite idaresinden ziyade henüz kimlerden ve nasıl teşkil olduğunu çözemediğim bir karma yapının elindeymiş intibaına sahibim. Üniversitedeki gerilimin dozunu ve zamanını da bu belirsiz ekip tayin ediyor.”
Üniversitelerde "IŞİD yanlıları" iddiaları
Aralık ayı başında ise sopalı ve sodalı saldırılar gündeme geldi.
bianet’e konuşan bir öğrencinin anlatımına göre; solcu öğrenciler ‘Cihatçı çetelere izin vermeyeceğiz’ başlıklı IŞİD karşıtı bildiri dağıttı. Bu gruba sopalı bir başka grup saldırdı. Yaşananları protesto için yapılan basın açıklamasına ise soda şişeli saldırı yaşandı.
Aynı öğrenci “IŞİD yanlısı’ dediğimiz, aralarında öğrencilerin de olduğu ancak dışarıdan gelenlerin daha yoğunlukta olduğu bir grup var” diye anlatmıştı.
“İslami Gençlik” adlı Twitter hesabından basın açıklaması yapan öğrencilere yapılan saldırıyı savunan video paylaşıldı. Benzer paylaşımlarda da "solcu" tanımı "karşıt grup" olarak ifade ediliyordu.
“Kaygı verici işaretler”
Ozansü’ye üniversitede IŞİD yanlısı grupların olduğu iddialarını, öğrenciler arasındaki karşıtlığı ve bunun kaynaklarını soruyoruz.
“Türkiye’de IŞİD yanlıları var. Kimi araştırmalara göre nüfus içindeki oranı yüzde sekize yaklaşıyor. Bu Türkiye’nin demokratik kamuoyu bakımından epey önemli bir tehlikedir. Üniversitemdeki son gelişmelerden de bu yönde kaygı verici işaretler alıyorum. Örneğin sadece IŞID’e karşı beyanda bulunan ifadelere saldıran bir grup var.
“Dahası ve bence önemlisi, bu küçük azınlık 'Müslümanlar' ifadesi altında öğrenciler arasında da itikad referanslı bir saflaşma yaratmak peşinde. Üniversite gençliğinin kendini Müslüman olarak takdim etse bile, böyle gruplara mesafeli duran kitlesi ajite edilmeye çalışılıyor.”
“Üniversitede solun görünmez hale getirilmesi arzusu”
“Yaşananların üniversitenin kendi iç gelişmelerinin mahsulü olmadığı da ortada. Öyle ya da böyle dengede giden bir siyasetler yarışı varken, seçim sonuçlarından sonra artan bir gerilim dalgasıyla karşı karşıyayız.
“Sebahat Tuncel’in Hukuk Fakültesinde yapacağı ‘özyönetim panelinin’ idare tarafından yasaklanması işaret fişeği oldu. Bu bahaneyle birden bire olağanüstü koşullara geçildi, üniversiteye polis sokuldu ve öğrencilere katı bir siyaset yasağı koyuldu. Bunun hedefi üniversitede solun görünmez hale getirilmesi arzusudur. “
“Seçim öncesinde bu gerilim yaşanmadı”
“Türkiye seçim öncesinde de epey ciddi iç ve dış karışıklıkların içinden geçerken bile, öğrenci arasında çatışmaya meydan verecek bir gerilim yaşanmadı. Fakat son yapılan müdahaleler, tarihsel bir intikamı andırıyor; devletin artık bütününe istisnasız biçimde hâkimiyet kuran aşırı sağcı kanadı, İstanbul Üniversitesinin merkez kampüslerinden intikam alıyor.
“Bu saldırının çeşitli adlar altında cereyan etmesi bu gerçeği değiştirmeye yetmiyor. Türkiye’de diktatörlük güçlendikçe, bir bahaneyle üniversiteye saldırır bunu biliyoruz ama bugünkü üniversitede saldırılacak ne kaldı onu da anlamıyorum. Zaten tüm bölümleri fetih kültürüyle zapt edilmiş, üniversitenin varlığına düşman fikirler her yerinde baş tacı edilmiştir. Üniversite namına evrensel anlamda ne var olabilecekse, ayaklar altına alıp üzerinde tepiniliyor. Devletin vardığı bu noktada gözlere batan şey, gençliğinin baharında birkaç yüz devrimci öğrenci, bu dahi olmasın istiyorlar." (BK)