31 Mart Yerel Seçim sonuçları sonrası Tekirdağ’daki durumu gözlemlemek üzere, kentteyim. Tekirdağ, son nüfus sayımında Türkiye'nin en kalabalık 22. kenti olarak tarihe geçmiş. Tekirdağ’da halk, seçimler sonrası rahatlamış görünüyor.
Yeni seçilen CHP'li Büyük Şehir Belediye Başkanı'nın "Nerede kalmıştık" pankartı dikkat çekiyor.
Bu rahatlığın nedeni seçimlerin sona ermiş olması mı? Yoksa kentin kendi sakinliği mi? Henüz bilmiyorum. Belki bunun yanıtını da, “İstanbul’un mazbatası Tekirdağ’dan nasıl göründü?” sorusuyla birlikte bulurum diye, sokağa çıkıyorum.
Unutmadan başta yazayım, Tekirdağ’da kent merkezinde, yani büyük şehirde seçimin galibi Cumhuriyet Halk Partisi'nden Kadir Albayrak. AKP'nin adayı Mesan Özcan da oyların yüzde 42'sini almış. AKP, üç, CHP ise yedi ilçeyi kazanmış. Marmara Ereğlisi'nde ise seçimin kazananı DSP olmuş.
Sahil kenarındaki irili ufaklı kafelerden tutun da meşhur köftecilerine kadar her yerde konuşulan en önemli konu ise: “İstanbul’un mazbatası”.
Yaklaştığım her Tekirdağlı’dan benzer yanıtları alıyorum. Birçoğu mazbatanın bir sorun hale getirilmesine öfkeli. Birçoğu da “Biz burada rahatız buradan orayı takip etmek bile stresli” diyor.
TIKLAYIN - AKP'nin İl Seçim Kurulu'na Yaptığı Maltepe İtirazı Reddedildi
“Mazbata konusu bitse de gerçek sorunlar konuşulsa”
Kentin sokaklarını arşınlamaya başladığımda, henüz İstanbul’da Ekrem İmamoğlu mazbatasını almamıştı. Sahildeki kafelerden birinde oturan üç kadına yöneliyorum. Kadınlar, mazbata konusunu yakından takip ettiklerini söylüyorlar:
“Sürekli mazbata konusu. Ülkede başka bir şey konuşulmaz oldu. Bu ülkenin başka sorunları da var. İnanın hiç birinden söz edilmiyor. Ne önemli bir mazbataymış. Biz bıktık bu durumdan. Bir an önce sorun çözülsün. Bu nasıl seçim anlamadık. Seçim değil sanki gerçekten bir maraton. Sorun çözmek yerine yeni sorunlar üretti.”
“Seçim sonuçları bir garip”
Kadınların yanından ayrılıyorum. Biraz daha ilerlediğimde, aracını seyyar bir tezgâha dönüştürmüş olan Ali K.’ye rastlıyorum. “AKP’nin İstanbul seçimini kazandığını, ama bunun sonuçlarına yansımadığını” söylüyor:
“Ben biliyorum AKP kazandı. Ama bir şekilde sandığa yansımadı. Mazbata AKP’nin hakkı. Ben işime bakarım. Burada, CHP kazandı. Hemen çalışmaya başladılar. İstanbul’da da mazbata sorunu çözülse AKP hemen çalışırdı. Bu seçim sonuçlarında bir gariplik var. Şimdiye kadar sonuçlanmaması bile bir garip. Buna CHP neden oldu.”
“Bıktık”
Kentte gezinirken sürekli olarak internetten haber kanallarını tarıyorum. “Acaba mazbata sorunu çözüldü mü?” Görüyorum ki sorun devam ediyor. Hali ile benim, “İstanbul’un Mazbatası Tekirdağ’dan nasıl göründü?” sorum da. Atatürk heykelini temizleyen işçilerle karşılaşıyorum. "Başkanınız göreve hızlı başlamış" dediğimde, sessizce gülümsüyorlar. Yüksek sesle "konuşamayız" diyorlar.
Bu kez öğle arasında dinlenen üç erkeğe rastlıyorum. Memur olduklarını isim ve fotoğraf veremeyeceklerini söylüyorlar. İçlerinden biri dayanamayıp konuşuyor:
“Biz evde televizyonu kapadık. Mazbata konusundan bıktık. Artık televizyon izlemiyoruz. Mazbatadan başka bir şey konuşulmuyor. Bu yaşananlar çok can sıkıcı. Yüksek Seçim Kurulu’na da güvenmiyorum. Ne sonuç açıklarsa açıklasın seçimler üzerine şaibe bıraktı. Bir an önce mazbata sorununun çözülmesini istiyorum.”
Onların merakı İstanbul
Kentin sakinliği sanırım inşaların ruh halini de etkilemiş. Ben onlara mazbatayı sorsam da, onlar, sürekli olarak İstanbul’un stresinden söz edip, bana İstanbul’daki yaşamı soruyorlar.
Akşam otobüsü ile kentten ayrılacağım için hızlıca otogara geçmek üzere dolmuşa biniyorum. Dolmuşta açık olan radyodan, “İmamoğlu’na mazbatanın verileceği” sesi duyuluyor. Dolmuşta gülüşmeler oluyor.
Nihayet otobüse yetişiyorum. Araç hareket ediyor. Muavin, “İmamoğlu mazbatayı aldı” diyor. Araçta alkışlar kopuyor. (EMK)