* Fotoğraf: Yusuf Sayman
Bugün Afrikalı göçmenler her ne kadar toplumun büyük bir kısmı tarafından saat satan seyyar satıcı, hırsız, uyuşturucu ya da insan taciri gibi yaftalansa da Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi’nden sosyolog Dr. Doğuş Şimşek bu yaftalamaya karşı çıkıyor.
“Onlar sadece sokakta saat satan göçmenler değiller. Onların hikayesi bundan ibaret değil” diyen Şimşek, “Çabuk Çabuk” başlıklı kitapta Yusuf Sayman’ın fotoğraflarıyla birlikte yıllardır bir arada yaşadığımız ama “görmediğimiz” Afrikalı göçmenlerin günlük hayatlarını bize gösteriyor.
Beraberce Derneği’nin desteğiyle, Pencere Yayınları tarafından yayımlanan “Çabuk Çabuk”ta Doğuş Şimşek ve fotoğrafçı Yusuf Sayman, Afrikalı göçmenlerin oturdukları mahallelerde, evlerde, ibadethanelerinde, çalıştıkları yerlerde günlük hayatlarına tanıklık ediyor.
Kitabı ve izlenimlerini Dr. Doğuş Şimşek’le konuştuk.
“Afrikalıların anlatacak çok hikayesi olduğunu gördüm”
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
* İstanbul’daki Afrikalıların hayatlarını araştırmaya ve bu kitabı hazırlamaya iten motivasyon neydi? Çalışmayı hazırlarken herhangi bir güvensizlik durumu oldu mu, zorluk yaşadınız mı? Çalışmayı tamamlamak ne kadar zamanınızı aldı?
Son iki yıldır İstanbul'da yaşayan Afrikalı göçmenlerin gündelik hayatta deneyimledikleri ırkçılık, temel haklara erişmekte yaşanan sıkıntıların entegrasyon süreçlerine etkileri hakkında akademik çalışmalar yapıyorum.
Akademik çalışmalarım sırasında Afrikalıların anlatacak çok hikayesi olduğunu ve seslerinin duyulması gerektiğini, deneyimlerinin sadece akademik makaleler üzerinden değil, daha fazla kişinin erişeceği bir mecra üzerinden paylaşılması gerektiğini düşündüm.
Beraberce Derneği’nin projeleri kapsamında ve desteği ile yayınladığımız bu kitapta İstanbul’daki Afrikalıların hikayelerini metinlerin yanı sıra fotoğraflar ile de anlatmaya çalıştık.
Bu çalışmayı hazırlamakta zorlanmadım. Akademik çalışmalarım sırasında zaten Afrikalı göçmenler ile sosyal bağlar kurmuştum, bu yüzden onlara ulaşmak ve güvenlerini kazanmak zor olmadı. Bu çalışma on ayda tamamlandı.
“Çabuk çabuk işi”
* Kitabın adı neden “çabuk çabuk”…
Tekstil atölyelerinde çalışan Afrikalı göçmenlerin işlerini tanımlamak için kullandıkları “çabuk çabuk” tasviri, iş yerinde patrondan en çok duydukları ve birçok Afrikalı göçmenin öğrendiği ilk Türkçe kelime olmanın yanı sıra Türkiye’deki hayatlarını en iyi betimleyen kelimelerden de birisi olduğunu düşündüğümüz için kitabin başlığı “çabuk çabuk”.
Tekstil işçiliğine de kendi aralarında “çabuk çabuk işi” diyorlar.
* “Çabuk çabuk işi” en istenmeyen iş kolu mu?
Kayıt dışı, güvencesiz, her türlü sömürüye açık ve çok zor koşullarda çalıştıkları için diğer iş kollarına nazaran en istenmeyen iş kolu olduğunu söyleyebiliriz.
“Hayatın her alanında ırkçılık”
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
* Afrikalılar diğer göçmenlerle karşılaştırdığımızda bulundukları mahallelerde ne gibi zorluklarla karşılaşıyorlar? Kendilerine destek olunuyor mu, mahallelilerin önyargıları var mı, varsa ne gibi önyargılar bunlar?
Diğer göçmenlere kıyasla Afrikalılar göçmen olmanın yanı sıra ten renklerinden ötürü de bulundukları mahallelerde zorluklarla karşılaşıyorlar.
Afrikalı göçmenlerin hemen hemen hepsi göç alan toplumun bireyleri tarafından maruz kaldıkları ayrımcılık ve ırkçılığın gündelik hayatlarını olumsuz yönde etkilediğini söylediler. Kendilerini güvende hissetmediklerini dile getirdiler.
Özellikle Kumkapı’da hava karardıktan sonra yürümek onlar için tehlikeli olabiliyor. Bu bölgede sıklıkla hırsızlığa ve ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar.
Kendilerine ait sosyal mekanlarda bir arada oldukları zaman kendilerini daha güvende hissediyorlar. Göç alan toplumdan uzakta çok daha güvende olduklarını, kentte ancak böylesi bir izolasyon ile var olabildiklerini ve bu durumun kendilerini korumak için geliştirdikleri bir strateji olduğunu da özellikle belirtiyorlar. Dayanışmayı da kendi içlerinde yaşıyorlar.
Afrikalı göçmenlerin çoğu gündelik hayatın her alanında ırkçılığa maruz kaldığını söyledi. Örneğin Afrikalı bir erkek deneyimlerini şöyle anlattı: “Ev kiralamak istediğim zaman siyah olduğum için kiralayamadım; Türkiyeliler ile aynı işi yapıyorum ama siyah olduğum için daha az ücret alıyorum. Bunlar sadece benim yaşadığım şeyler de değil. Birçok Afrikalı göçmen Türkiye’de benzer deneyimleri yaşıyor.”
“Kiliselerin kapatılmasından korkuyorlar”
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
* Apartman daireleri ya da depolarda faaliyet gösteren kiliselerden bahsediyorsunuz. Buralardaki yapı nasıl? Nasıl sosyalleşiyorlar, mahalleden baskı görüyor mu buralar?
Kiliseler sadece ibadet mekanları değil aynı zamanda topluluk arası ve ulusötesi bağların güçlendiği önemli bir sosyal alan olarak da işlev görüyor. Her pazar günü kilisede bir araya geliyorlar; sorunlarını dile getiriyorlar, aralarındaki sosyal ağlar güçleniyor, birbirlerine destek oluyorlar.
Irkçılığın gündelik hayatın her alanında kendini gösterdiğini söyleyen papaz, kilisenin de zaman zaman ırkçı saldırılara maruz kaldığını şu sözlerde dile getirdi:
“Bu semtte yaşayan komşular, kilisemize çeşitli saldırılar gerçekleştirdiler. Polisi aradık, başımıza gelenleri anlattık. Fakat bir soruşturma başlatılmadı ve bizim sessiz olmamız gerektiği söylendi. İki yıldır bu kilisenin papazıyım ve bu süre içinde kilisemize yönelik birçok saldırı gerçekleşti. Bu saldırılar bizi çok rahatsız ediyor ve korkutuyor. İleride kiliseleri kapatacaklar diye endişeleniyoruz çünkü kiliseler bizim için sadece ibadet mekanları değil aynı zamanda rehabilitasyon merkezi.”
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
İstanbul’da kilise açmanın önündeki en büyük zorluğun kurumsal ve toplumsal ırkçılık olduğunu söyleyen papaz, özellikle komşular tarafından maruz kaldıkları ırkçılığı da şu sözlerle ifade etti:
“Buradaki komşular Pazar sabahları kilisenin önünde toplanıp ‘Burada cami olmalı, bu cami değil; burası Türkiye’ diyerek kiliseye gelen kişilerin girişlerini engellemek için önlerini kesiyorlar. Bazen kilisenin kapısının önüne köpeklerle geliyorlar ve köpekleri içeri girmeye çalışan insanların üzerine sürüyorlar. Bize saldırdıklarını polise söylediğimizde ise polis hiçbir şey yapmıyor. Kilisenin girişine arabalarını park edip girişi engellemeye çalışıyorlar. Bizi burada istemiyorlar. Kiliseleri kapatacaklar diye de korkuyoruz. Kiliseler bizim için çok önemli. Kapatırlarsa sadece ibadet mekanlarımız değil aynı zamanda duygusal bağ kurduğumuz, bir araya geldiğimiz bizim için çok önemli sosyal alanlarımız da yok olur.”
* Peki ya Müslüman Afrikalı göçmenler? Onlar daha mı “şanslı” gayrimüslümlere göre?
Müslüman Afrikalıların, Hristiyanlara kıyasla daha “şanslı” olduğunu söyleyebiliriz; çünkü Hristiyan Afrikalıların dinden dolayı maruz kaldığı ayrımcı ve ırkçı söylemler ve bazen saldırılar ile karşılaşmıyorlar.
“Diğer göçmenlerle sosyalleşmiyorlar”
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
* Kitapta sosyalleşme alanları olarak Afrikalıların gittiği barlar, apartman dairelerindeki lokantalar, az önce bahsettiğimiz kiliseler ve futbol sıralanıyor. Diğer göçmenlerle veya Türkiyelilerle herhangi bir sosyalleşme yaşamıyorlar mı?
Diğer göçmenler ile tekstil atölyelerinde ve mahallelerde bir aradalar ama sosyalleşme maalesef yok denecek kadar az.
Türkiyeliler ile sosyalleşme alanları futbol sahaları ve kargo işletmeleri. Feriköy stadında Türkiyeliler, Afrikalı göçmenler ile Afrikalıların maçlarını seyrediyorlar. Dolayısıyla, futbol bu sayede göç alan toplum ile Afrikalı göçmenleri bir araya getiren ve toplumsal kaynaşmayı sağlayan önemli bir aktivite.
Kargo işletmesinde çalışan ya da sahibi olan Afrikalılar da Türkiyelilerden ürün aldıkları için iş üzerinden iletişim kuruluyor ama bunun sosyalleşme olduğunu söylemek zor.
Kadınlar, çocuklar, LGBTİ’ler
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
* Kadınların yaşadığı sıkıntıların başında muhtemelen toplum tarafından “seks işçisi” olarak algılanmak geliyor. Bunun yanı sıra Afrikalı kadınların Afrikalı erkeklerle iletişimlerini gözlemleme fırsatı bulabildiniz mi? Mesela aile içi şiddet yaygın mı, veya gidilen barlarda kadınlar rahatça eğlenebiliyor mu?
Afrikalı kadınlar ile Afrikalı erkekler arasında eşit kurulmuş bir ilişki şekli mevcut. Afrikalı kadınlar tarafından aile içi şiddet ile ilgili bana bir herhangi bir deneyim aktarılmadı. Kadınların barlarda rahatça eğlenebildiğini, dans ettiğini gözlemledim.
* İstanbul’daki Afrikalılar arasında LGBTİ’lerin yaşantılarına dair gözlemleriniz oldu mu?
Maalesef LGBTI+ bireyler ile görüşme fırsatım olmadı.
* Çocukların durumu nasıl? Okula gidiyorlar mı, nasıl eğitim alıyorlar? Diğer çocuklarla sosyalleşebiliyorlar mı, Türkiyeli çocuklarla iletişimleri nasıl?
Çocuklara dair geniş bilgim yok fakat eğitime devam edenlerinin sayısının oldukça az olduğunu biliyorum. Burada doğan Afrikalı bebeklerin kimlik kartları yok.
En büyük hayal: Futbolculuk
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
* Futbola ayrı bir bölüm ayırmışsınız. Futbol Afrikalı göçmenler için ne ifade ediyor? Türkiye liglerinde oynayan çok sayıda profesyonel Afrikalı futbolcu bulunuyor. Bu profesyonel futbolcuların kendilerine desteği söz konusu mu?
Futbol Afrikalı göçmenlerin çoğunun hayatında önemli bir yer tutuyor. Futbolcu olmak çoğunun en büyük hayali hatta bu hayalin pesine düşüp profesyonel takımlarda oynamak için Türkiye’ye geldiklerini anlattılar.
Futbolcu olmak hayaliyle Türkiye’ye gelen birçok Afrikalı Süper Lig veya Birinci Lig’deki bir takımda oynayacaklarını vaat eden menajerler tarafından Türkiye’ye getirilmişler. Bu menajerlere 5000 Euro civarı para ödemiş her biri. Türkiye’ye geldiklerinde ise bu menajerler ortadan kaybolmuş, bir daha ulaşamamışlar onlara. Dahası, futbol takımlarının da böyle bir anlaşmadan haberi olmadığı ortaya çıkmış.
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
Feriköy stadında Afrikalı futbolcuların kurdukları takımlar arasında futbol turnuvaları yapılıyor, turnuvayı kazanan takıma ödül veriliyor. Futbol turnuvaları İstanbul’da yaşayan Afrikalı göçmenlerin yaşamlarını renklendiren ve onları bir araya getiren önemli etkinlikler arasında yer alıyor.
Futbol, sadece Afrikalı göçmenleri bir araya getiren bir etkinlik değil, aynı zamanda göç alan toplum ile Afrikalı göçmenleri bir araya getiren ve toplumsal kaynaşmayı sağlayan önemli bir aktivite. Futbolcu olmak isteyen Afrikalı göçmenlerin çoğu, Türkiye’de profesyonel liglerde top koşturan Afrikalı futbolcuların yardımları ile geçindiklerini söylediler.
“Müslümanlar genelde AKP’li, Hıristiyanlar kiliseleri için endişeli”
* Fotoğraf: Yusuf Sayman
* Afrikalıların Türkiye siyasetine ilişkin gözlemleri, görüşleri neler? Siyaseti takip ediyorlar mı? “Çoğunlukla şu partiyi, bu hareketi destekliyorlar” diyebiliyor muyuz? Toplumdaki siyasi gerilimin kendilerine yansımaları nasıl oluyor?
Siyaseti takip etmeye çalıştıklarını fakat dil sorunu nedeniyle fazla bir şey anlamadıklarını söylediler.
Çalışma kapsamında bir araya geldiğimiz Müslüman Afrikalıların büyük bir kısmının AKP’yi desteklediğini söyleyebiliriz.
Hristiyan Afrikalılar herhangi bir partiyi desteklediklerini söylemediler ama kiliselerdeki aktivitelerin devamı için endişe duyduklarını dile getirdiler. (EKN)
Doğuş Şimşek hakkındaKoç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Doktora derecesini sosyoloji alanında University of London, City’den, yüksek lisans derecesini ise kültürel incelemeler alanında University of London, Goldsmiths'ten, lisans derecesini ise İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri bölümünden aldı. Koç Üniversitesi'ne katılmadan önce University of London, City’de sosyoloji dersleri verdi. Londra’daki ikinci nesil Kıbrıslı Türk, Kürt ve Türk gençlerinin kimlik oluşumu ve ulusötesi pratikler hakkında araştırmalar yaptı. Bu konuda yazdığı kitap İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından 2016 yılında yayımlandı. Araştırma konuları genel olarak mülteci entegrasyonu, ulusötesi göç, ırk ve ırkçılık ve göçmen çocukları ile kimlik konularını kapsıyor. |
(EKN)
* "Çabuk Çabuk", Pencere Yayınları, Doğuş Şimşek, Fotoğraf: Yusuf Sayman, İstanbul, 2018
** Haberde kullanılan fotoğraflardan kitap kapağı dışındaki tamamı Yusuf Sayman'a aittir.