İstanbul Barosu yaptığı yazılı açıklamada "Hukuk devletinde yürütme, yargıya meydan okuyamaz, emir ve talimat veremez, soruşturmaları engelleyemez. Yargı da ancak hukuk kuralları içinde ve sadece hukukun gereğini yerine getirmek amacıyla hareket edebilir" dedi.
Açıklamada, hukuk ve yargının son günlerde siyasi iktidar ile bu erki yine kendisinin destek ve teşviki ile paylaşan bir yapının güç ve iktidar savaşında “rakibi” alt etmenin bir aracı haline dönüştürüldüğünü belirtti.
Soruşturmalar silah gibi kullanılıyor
Açıklamadan satır başları:
* Türkiye hızla kanun devleti olmaktan dahi çıkıyor. Bu kargaşa ortamında, sadece toplumun çıkarları gözetilerek adalet adına yapılması gereken soruşturmalar bir silah gibi kullanılabilmekte, öte yandan siyasi iktidar, Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştirerek ve çeşitli müdahalelerle kendisine ve yakınlarına suç işleme özgürlüğü ve ayrıcalığı yaratabilmektedir.
* Bu kargaşa ortamında kuvvetler ayrılığı hiçe sayılarak yürütme ve onun parçası olan emniyet yargıya meydan okuyabilmekte, görevlerini yapmamak için direnebilmekte, iktidar yetkilileri yargıya emir ve talimat verebilmektedir. Yargıya apaçık müdahalelerde bulunulmaktadır.
Emri yerine getirmeme suçtur
* Hukuk Devletinde devlet erki başka güçlerle paylaşılamaz. Hukuk Devletinde siyasi iktidar ve yürütme, emniyet yargıya meydan okuyamaz, emir ve talimat veremez, soruşturmaları engelleyemez, yolsuzlukları ört bas edemez, kendisi veya yandaşları için suç işleme özgürlüğü ve ayrıcalığı yaratamaz.
* Kimse yargıya baskı yapamaz. Adli kolluğun mahkeme kararlarını ve bu doğrultuda savcının emirlerini yerine getirmemesi, amirlerin kolluğa bu yönde emir ve talimat vermesi (TCK 257, 260, 281 ve 283. maddelerine göre) suçtur. Konusu suç teşkil eden emir ise yerine getirilemez. Buna karşılık yargı da elindeki gücü bir baskı aracı olarak kullanamaz, keyfi davranamaz, yalnız hukukun sınırları içinde hareket edebilir. Bunun dışında bir durum kabul edilemez. Çünkü demokrasi bir kurallar rejimidir ve herkes bunlara uymakla yükümlüdür. (NV)