İstanbul Barosu, yeni adli yıl açılış etkinlikleri kapsamında "çevresel adalet" temasıyla Kanal İstanbul projesi alanında yer alan Sazlıdere'deydi. Baronun Yönetim Kurulu, Çevre ve İmar Hukuku Komisyonu, baro üyeleriyle birlikte Kanal İstanbul proje bölgesindeki ekolojik tahribatı yerinde gözlemledi.
İstanbul Barosu üyeleri, incelemelerin ardından TOKİ inşaat alanı önünde basın açıklaması yaptı. Burada konuşan İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu Başkanı Gülay Çolak Çalışkan, Türkiye'nin dört bir yanında süren ekolojik yıkımlara dikkat çekti.
"Türkiye artık su fakiri"
Sazlıdere'nin içme suyu havzası ve mera vasfının idari kararlarla ortadan kaldırıldığını hatırlatan Çalışkan, şöyle konuştu:
"Korunması gereken bu bölge maalesef doğrudan yürütme organı tarafından kupon arazi olarak görülmektedir. Oysa Türkiye artık su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. Bu yaz maalesef kuraklık nedeniyle tarım ürünlerinin hasat edilememesine ve tamamen kurayan nehir ve göllerle bu gerçeği idrak ettik. Artık her bir m3 su, her bir m2 doğal alanın kıymeti tartışmasız olup; özenle korunmalıdır."

"Üç sözleşmeyi birleştirdi"
Ardından söz alan İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, bölgenin uluslararası hukuk açısından önemine değindi:
"Bu topraklar hiçbir bölgede, hiçbir devlette olmayan üç sözleşmeyi bir araya getirmiştir. Birincisi Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ikincisi Akdeniz'in kirlenmeye karşı korunmasına dair Barselona Sözleşmesi, üçüncüsü de Karadeniz'in korunmasına dair Bükreş Sözleşmesi'dir. Bu üç sözleşme dünyanın hiçbir başka bölgesinde bu şekilde buluşmamaktadır."
Yeni adli yıl vesilesiyle, Yönetim Kurulumuz, Çevre ve İmar Hukuku Komisyonumuz ve meslektaşlarımız ile Sazlıdere'deydik. Kanal İstanbul proje alanı bölgesinde devam etmekte olan ekolojik tahribatı yerinde gözlemledik.
— İstanbul Barosu (@istbarosu) September 4, 2025
Bölgede son 3 aydır yaşanan gelişmeler, Uluslararası… pic.twitter.com/IMjcMQVBzw
Kaboğlu, bölgede son 3 ayda yaşanan gelişmelere dikkat çekerek "Uluslararası Sözleşmeler ve anayasımızla güvence altına alınan çevre hakkı ve geriye götürülmezlik ilkesinin ihlali anlamına gelmekte ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ekolojik anayasa düzenini tehlikeye düşürecek düzeye ulaşmış durumda" uyarısını yaptı.
"Gelecek kuşaklar için koruyalım"
Kaboğlu, son olarak gelecek kuşaklar için çevreyi koruma çağrısı yaptı:
"Bu bölgeye yapılmış, yapılan ve yapılacak olan tüm müdahaleler gelecek kuşakların ekolojik dengesi korunmuş bir ülkede yaşama hakkını ihlal etmektedir. Bu sebeple, İstanbul Barosu olarak yerel, ulusal ve uluslararası ölçekte ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri ortaya koyma, anayasal çerçevede, hukukun etkin olduğu bir düzeni inşa etme görevimizi yerine getirmek için tüm merkez ve komisyonlarımızla birlikte çalışmaya devam edeceğiz."
(AB)











