1 Eylül Dünya Barış Günü Mitinginin İstanbul'daki adresi Bakırköy Özgürlük Meydanı’nı oldu.
Siyasi partiler, hak ve meslek örgütlerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi ve kurum kortjeler halinde alana girdi.
Yapılan konuşmalarda barışın mümkün olduğu vurgulandı.
“Barış içinde yaşamak mümkün”
Ortak basın metninin Türkçesini İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Kürtçesini ise DBP İstanbul İl Yöneticisi Bilal Basutçu okudu.
Açıklamada şu ifadeler öne çıktı:
“Dil, din, renk, ırk-milliyet ayrımı olmadan eşitlik temelinde, kardeşçe, özgürce ve barış içinde bir arada yaşamak mümkün. Savaş, ölmek-öldürmek kültürü bir kader değil. Özgür ve insani bir dünya kurmak bizim elimizde.
“Böyle bir dünya istemek bizim hakkımız. Çünkü biz milyonlar ve milyarlarız, dünyanın her yerindeyiz. Çalışanlar, üretenler, yeryüzü zenginliklerini yaratanlarız. Dünya bizim ortak evimiz, ama onu biz yönetmiyoruz. Bir avuç asalak sömürücü ve onların iktidarları yönetiyor. Savaşları biz istemedik, biz yaratmıyoruz, onlar dayatıyor ve yürütüyor. Ama savaşlarda milyon milyon ölenler biziz.
“Bizler diyoruz ki; İşçiler, emekçiler, kadınlar, dünyanın tüm sömürülenleri ve ezilen halkları, kardeşleşme ve dayanışma içinde, savaşlara karşı barışı kazanmak için seslerini, güçlerini ve eylemlerini birleştirirse mümkün olan gerçeğe dönüşecektir mutlaka."
"Barışı getireceğiz"
Açıklamanın ardından söz alanlar şöyle konuştu:
Hanım Tosun - Cumartesi Anneleri/İnsanları: Barış için bizler alanlarda olmaya devam edeceğiz. Bizim amacımız bugüne kadar çektiğimiz acıların hiçbir ananın yaşamamasıdır. Barış, annelerin mücadelesi ile bu ülkeye gelecektir.”
Bedia Gökgöz - Barış Anneleri: Bizler asla barıştan vazgeçmeyeceğiz. Onlar istediği kadar saldırsın bizler yolumuza devam edeceğiz. Savaş yok diyorlar. O zaman neden dağlarımız bombalanıyor. Neden çocuklarımızın cansız bedenleri bizlere geliyor. Bizler barış ile çocuklarımızın geleceğini kazanacağız. Barışı çocuklarımıza armağan edeceğiz. Önderimiz tutuklu oldukça barış gelmez. Bir gün mutlaka barış gelecek.
Murat Budak - Suruç Aileleri: Bizleri katlederek barışı yok edeceğini sanan kişiler yine yanıldı. Bakın yine burada dimdik ayaktayız. Bizler onurlu Kürt analarının çocuklarıyız, bizler 70 yaşında Ankara’da katledilen Meryem ananın çocuklarıyız. Bizler Kader’in, Cemo’nun, Sibel’in arkadaşlarıyız. Bizler bu ülkeye barışı getireceğiz. Biz kazanacağız.
Erdoğan Tedik - 10 Ekim Derneği: Biz Ankara’ya barışın sesini yükseltmek için geldik. Maalesef bu irade bombalarla yok edilmek istendi. Amed’de, Suruç’ta, Ankara’daki saldırılar siyasi karakterli saldırılardır. Emekçi halk için savaş acı ve gözyaşı demektir. Ankara katliamı bu ülkenin polislerinin gözü önünde yaşandı. Bu katliama yol veren, faşistleri koruyan, ambulansları engelleyenlerden hesap sorulmadıkça mücadelemize devam edeceğiz. Tüm kamu görevlileri yargı önüne çıkarılana kadar adalet arayışımız devam edecektir. 103 barış güvercinine söz veriyoruz. Barış mücadele ile bedel ödeyerek gelecek. Söz ki o barışı getireceğiz.
Taylan Kesinbilici - Gezi Platformu: Bizi özellikle ayrıştırmaya çalışanlar var. Acılarımızı ayrıştırmaya çalışanları var. Bunlar barışın da düşmanıdır. Bizler Gezi’de yola çıkarken Roboski’nin acısı içimizdeydi. Hepimizin acısı da ortak, mücadelemizde ortak. Düşmanı yenebileceğimizin göstergesi barışı bu coğrafyaya getirmek olacak. Mutlaka kazanacağız.
Hamzaoğlu: Barış emek ister
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Onur Hamzaoğlu "Barışı halklar getirecek" diye seslendi.
"Bir gün silahlar sussa 2004 insanın sakat kalmasını engelleyebileceğiz. Bir günde 179 insanın ölümünü engelleyebiliriz. Savaş karşıtlığı artık bir görev değil, savaş karşıtlığı artık insan olmanın bir özelliğidir. Savaşlarda kaybettiklerimizi geri getirmenin bir imkanı yoktu
"Barış emek ister. Nasıl ki bu topraklarda müzakere sürecinde halklar dostluğunu, barışı anımsadıysa bundan sonrası içinde yaşasın barış, yaşasın barış, yaşasın barış.”
Temelli: Yarım bıraktığımız işi yerel seçimlerde tamamlayalım
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli'nin konuşmasında ise şu ifadeler öne çıktı:
"Savaş politikalarına karşı çıkmazsanız savaş gelir sizi bulur. Silivri’de şarbon olur bulur, kadına yönelik şiddet olur sizi bulur, işçi cinayetleri olarak sizi bulur. O yüzden savaşa hayır demek, ortak vatanda bir arada yaşama iradesini var etmektir. Tüm Türkiye halkalarını, tüm demokrasi güçlerini bu iktidara karşı, iktidarın İçişleri, Sağlık ve Tarım Bakanı gibi halkın sağlığına ve güvenliğine savaş açmış bu anlayışa karşı yan yana gelmeye davet ediyoruz.
"Gelin yan yana duralım, gelin bu mücadeleyi yükseltelim. Biz haklarımıza sahip çıktıkça, biz yan yana durdukça, biz bu nefret tohumlarını söküp attıkça, biz bu önyargı barajlarını yıktıkça, bunun önünde hangi iktidar durabilir? 24 Haziran’da nasıl barajı yıktıysak yine omuz omuza duralım. Yarım bıraktığımız işi yerel seçimlerde tamamlayalım."
(BK)
* Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı