İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şengül Altan Arslan, erkek şiddeti sorununa dikkat çekiyor ve İstanbul’da ikinci bir sığınak açılacağını söylüyor.
2019 Yerel Seçimleri ile yönetimi değişen İstanbul Büyükşehir Belediyesi, toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki çalışmaları dikkat çekiyor. İBB’de hem yönetiminde hem de diğer kademelerdeki kadın çalışan sayısı artarken, eğitim gibi alanlarda da kadınları desteklemeye devam ediyor.
Şengül Altan Arslan anlatıyor.
“Sistem kurmaya çalışıyoruz"
İBB’de siz yönetime geldikten sonra neler değişti?
Öncelikle şunu sormak lazım. Daha önce, “İBB’de bir kadın politikası var mıydı?”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışmaya başlamadan önce yapılan işleri inceledim, faaliyet raporlarını okudum. “Göçmen” ve “kadın” konusuna hiç girilmediğini ve paralelinde tabii çocuk konusuna dair de geliştiren, güçlendiren bir çalışma yapılmamış.
Bu üç konunun içselleştirilmemesinin yanında sosyal politikalar açısından da ciddi bir boşluk vardı.
Durum analizi yaptık sonra ne yapmamız gerektiğini daha rahat gördük ve ekip arkadaşlarımla birlikte bir sistem kurmaya karar verdik. Alanında deneyimli ve konusuna hakim bir ekip ile bu sistemi kurduktan sonra nasıl işleyeceği üzerine çalışmaya başladık.
Bunun hem avantajı hem dezavantajı var. Bir sistem varsa onu evirmek değiştirmek zor. Eğer sistem yoksa ne yazık ki kaybedilen yıllar yani geri alacağımız bir zaman kaybı var. Eğer bir yerinden başlanmış olunsaydı daha iyi bir noktada olabilirdik.
Sizin bir gününüz nasıl geçiyor? Çok yoğunsunuz….
Yoğun ama planlı geçiyor. Yaptığım işi sevmekle ilgili bir durum olsa gerek, çalışma saatleri ile ilgili her zaman esnek oldum. Ama burada ailemin desteğini söylemeden geçemeyeceğim. Eşim, oğlum çok destek oldu. İşte ne kadar disiplinli ve planlı ise insan, özel hayatında da aynı şekilde planlı olursa hiçbir sosyalliği kaçırmaz. Biz ailecek bunu yapıyoruz. Birbirimizi destekliyor ve sosyal faaliyetlerimizi de iş temposunda gerçekleştirmeye devam ediyoruz.
Yeniden belediyeye dönecek olursak….
Neler yapılmış neler yapılmamış konusu daha uzatmak da verimli bir şey değil çünkü yapacak çok fazla iş var. Yapılan yardımları inceledik ve sosyal yardımları ani ve nakdi olarak ayırdıklarını gördük. Ve yapılan yardımların “kadın çalışması” olarak gösterildiğini tespit ettik. Geleneksel kodların hakim olduğu bir yaklaşım ile toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsetmek mümkün değildir.
Yerel yönetimler; kent yaşamına katılım, kentsel alanların ve hizmetlerin farklı ihtiyaçlar gözetilerek çeşitlendirilmesi yoluyla sosyal eşitliğin sağlanmasına önemli bir katkı sunmalı. Güvenlik, sosyal destek, ulaşım, bakım gibi hizmetler özellikle kadınların kent yaşamına katılmasını sağlayacak, kapsayıcı bir anlayışla ele alınmalı. Bu farkındalık ve sorumlulukla İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarımız ile birlikte Temmuz 2019’dan bu yana İstanbul’u İstanbul’da yaşayanlarla birlikte düzenlemeye, sorunları ihtiyaçları tespit etmeye, öncelikleri, hayalleri görmeye ve birlikte yürümeye çalışıyoruz.
Göreve geldiğimizden bu yana toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına çok kıymetli çalışmalar gerçekleştirdik. Bu konuda attığımız adımların bir strateji ve yol haritası dahilinde ilerlemesi adına Yerel Eşitlik Eylem Planımızı açıkladık. Katılımcı bir anlayışla hazırladığımız bu plan, İBB’nin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderme yolunda yapacağı tüm çalışmalarda bir rehber olacak.
Bunun yanında geçmiş dönemde yapılmış ve Sağlık Bakanlığı ile protokolü olan bir sığınağımız vardı, ona yenisini ekledik. Hedefimiz sığınak sayımızı artırmak ve yenilerini açmak için kolları sıvadık, çalışmalarımıza başladık. Bunun yanında Kadın Danışma Birimi kurduk. Göçmenlere hizmet verebilmek için çok dilli bir telefon hattı açtık. Cinsel şiddetle mücadele konusunda aksiyonlar aldık. Eğitimler veriyor, sahada çalışmalar yapıyoruz.
Bütün hizmetlerimizi bütünsel ele alıyoruz. O evde istismar var mı? Şiddet var mı? Hemen ilgili yerlere haber verip takibini yapıyoruz. Sosyal çalışmacılarımız sadece ekonomik ihtiyaçları tespit etmiyor, ev içi şiddet, taciz gibi konuları da inceliyor.
Peki İstanbul Sözleşmesi'nin feshi sizin çalışmalarınıza nasıl yansır?
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların güçlendirilmesi adına almamız gereken ciddi bir yol var. Bu konuda başta toplu bir zihniyet değişimi olmak üzere hepimizin üzerine sorumluluklar düşüyor.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin böylesine derinleştiği, her gün sayısız kadının şiddete maruz kaldığı bir dönemde bu kararın alınmasını üzüntüyle karşılıyoruz. Sözleşmenin hükümlerini nasıl daha iyi uygularız, eşitsizliği nasıl ortadan kaldırırız diye tartışmamız gerekirken şu an ne yazık ki sözleşmeden çekilme kararı üzerine konuşuyoruz.
Erkek şiddetle mücadele sadece Sözleşme’ye özgü değil. Siz eğer bundan çekiliyorum derseniz kamunun birinci önceliği olmadığı mesajı vermiş oluyorsunuz. Bu nedenle sözleşme çok önemli. Yoksa bizim yasalarımızda değişen bir şey yok. Sözleşme’den geri çekilmekle hukuktaki takdir hakkının erkekten yana kullanıldığını görüyoruz.
Tam da bu noktada Haziran 2021’de Mor Zirve’yi düzenledik. Yerel yönetimlerin İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerini uygulaması yönündeki sorumluluğunu ve çeşitli ülke uygulamalarını tartıştık.
Bu tartışmaların yerel yönetimlerin hizmet ve politikalarına olası yansımalarını da değerlendirdik. Zirveye Prof. Dr. Feride Acar, Av. Canan Arın, Prof. Dr. Yakın Ertürk, Canan Güllü, İlknur Üstün, Hacer Foggo ve Prof.Dr.Ayşe Akın gibi çok önemli isimler katkı sağladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda kadınların yanında olduğunun, seslerinin duyulması noktasında her türlü desteği vereceğinin bilinmesini isteriz.
“Devlet yoksulluk konusunda daha çözümcü olmalı”
Yoksulluk da kadınların en çok yaşadığı sorunlardan…
Bir eve incelemeye gittiğinizde istismara uğrayan çocuğu da görüyorsunuz, şiddete uğrayan kadını da… Arkadaşlarımız her detayı inceliyor, aileler ile iletişim kuruyor. Mevzu sadece eve gitmek değil, sorunları tespit etmek ve bu doğrultuda politikalar üretebilmek
Tüm dünyada yaşamı etkileyen Covid 19 salgınında şunu bütün açıklığıyla bir kez daha gördük; olağanüstü koşullar kadınlar, yoksullar, güçten yoksun olanları çok daha fazla etkiliyor, eşitsizliği, yoksulluğu, şiddetti derinleştiriyor yaygınlaştırıyor. Eşitlik politikalarının ve mekanizmalarının varlığı şiddetle mücadelede siyasi kararlılık bu koşulların olumsuz etkilerini azaltmada belirleyici rol oynuyor. Ayrıca şiddetin kol gezdiği koşulların olağan sayılamayacağını ve topyekun mücadele gerektirdiğini biliyoruz.
Salgınla birlikte özellikle toplumun öncelikleri çok değişti. Yoksulluk çok öncelikli bir sorun. Yoksulluk tanımı üzerinde uzlaşılmış değil. Oysa ulaşamamak eğitime ulaşamamak sağlığa ulaşamamak bunlar da yoksulluk göstergesi. Yangın var. Önemli olan hemen o yoksulluk yangınını söndürmek.
Devlet yoksulluğun takipçisi olmalı. Ancak veri temelli duygusal politikalar ile sorunları çözebilirsiniz.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
İBB olarak eşitlik mücadelesini kimseyi dışarda bırakmadan, en küçük yaşam birimlerine, mahallelere, sokaklara yani gerçek hayatın yaşandığı, hayatın kılcal damarlarına nüfuz etmeye çalışarak vermeye çalışıyoruz.
Ve tabii ki eşitlik tek bir birim, bir daire başkanlığının değil, tüm bölümlerin işi olduğu gibi, belediyenin en üst yönetim kademesinden saha çalışanlarına herkesin sorumluluğu olarak görüyoruz. Ayrıca eşitliği belediyenin kendi yapısında da sağlama sorumluluğu ile hareket ediyoruz. Her türlü ayrımcılıkla mücadele edebilmek, kadınlara yönelik şiddeti durdurabilmek için gerekli mekanizmaları oluşturmak için koşmaya çalışıyoruz.
Öyle bir dönemdeyiz ki, bu dönem dayanışma dönemi iyiyi diri tutma dönemi.
(EMK)