İsrail, Filistin'in altyapısını da yıkıma uğratıyor. Önceki hafta Gazze'deki Filistin'in tek elektrik santralini vurdu. The Independent'tan Donald MacIntyre'ın haberine göre, Gazze ve Batı Şeria'nın yeniden elektriğe kavuşması üç ila altı ay sürebilir.
Bölgedeki 1,5 milyona yakın kişi ve iki hastane elektriksiz, dolayısıyla susuz kalmış durumda. İsrail ordusu, aynı zamanda Gazze'nin kuzeyiyle güneyini birbirine bağlayan ana köprüleri de havaya uçurdu. Haziran sonundan itibaren, İsrail Hava Kuvvetleri Gazze'de ses bombaları kullanıyor.
Filistin'de/İsrail'de Adil Barış örgütünden James Brooks, Gazze'de yaşayanların dış dünyaya erişiminin olmadığını, çok az yiyecek ve suyla yaşadığını, yakıtlarının olmadığını, çok az ya da hiç elektrikle yaşadıklarını, acımasız bir yaz sıcağının ortasında soğutmasız ve iklimlendirmesiz kaldıklarını yazdı.
Brooks, uluslararası yardım kuruluşlarının 2003'te, İsrail'in işgali altındaki Gazze'yi Sahra altı Afrika ülkeleriyle karşılaştırdığını, yetersiz beslenme ve yoksulluk oranlarının yüzde 50'nin üzerinde olduğunu, işsizliğinse kronik düzeyde seyrettiğini anımsattıktan sonra, bugün durum çok daha kötü; insani bir felaketle karşı karşıyayız, diyor.
İsrail, aralarında Hamas hükümetinin bakanlarının da bulunduğu 64 parlamenteri tutsak almış durumda. Aynı zamanda, Filistin Başbakanı İsmail Haniye'nin evini de bombaladı.
Brooks, İsrail'in hapsettiği Filistinlilerin sayısının 9 bini geçtiğini, aralarında 380 çocuğun ve 115 kadının bulunduğunu aktarıyor. İsrail'in 1967'deki işgalinden bu yana hapsettiği Filistinlilerin toplam sayısınınsa yaklaşık 650 bin olarak tahmin edildiğini yazıyor.
Cohn: Açıkça toplu cezalandırma, açıkça suç
Amerikan Hukukçular Derneği'ndeki ABD temsilcisi, hukuk profesörü Marjorie Cohn, İsrail'in açıkça toplu cezalandırma suçu işlediğini olduğunu, bunun Lahey metinlerinin, Cenevre Sözleşmeleri'nin ihlali anlamına geldiğini yazdı.
Cohn, İsrail'in insan hakları ihlallerini ABD'nin desteğiyle sürdürebildiğini, ABD'nin İsrail'e yılda 3 milyar dolarlık yardım yaptığını yazdıktan sonra, ABD yasalarının insan haklarını düzenli olarak ihlal eden ülkelere yardımı yasakladığını, satılan silahlarınsa yalnızca savunma amaçlı kullanılabileceğini belirtiyor.
Cohn, "ABD halkının yönetimden İsrail'e yardımı kesmesini istemesinin vaktidir" diyor.
Savaş silahı olarak buldozerler ve Caterpillar
War on Want örgütünden Nick Dearden'a göre, İsrail'in toplu cezalandırmalarına yalnızca ABD'nin doğrudan yardımları destek olmuyor.
Caterpillar şirketinin buldozerlerinin birer silaha dönüştürüldüğüne dikkat çeken Dearden, bu makinelerin her şeyden önce Filistinlileri "şoke etmek" için kullanıldığını aktarıyor.
Buldozerlerin başlıca kullanım alanları, binlerce Filistin evinin -bazen içinde yaşayanların üzerine- yıkılması, tarım arazilerinin, su kaynaklarının zeytin ve meyve ağaçlarının tahrip edilmesi ve Batı Şeria'yı bir hapishane haline getiren Duvar'ın yapımı.
Dearden, İsrailli bir komutanın, bu buldozerleri, Batı Şeria'nın sömürgeleştirilmesinde "anahtar silahlardan" biri olarak nitelediğini bildiriyor.
Özetle, Caterpillar, İsrail ordusunun toplu cezalandırma silahlarından birini sağlıyor. Öte yandan, Dearden, Duvar'ın yapımında Volvo, Daewoo ve JCB'nin buldozerlerinin, krenlerinin de kullanıldığını belirtiyor. (TK)