Uzmanlar şiddet ve öç üzerine kurulu kısır dengenin bölge halklarını derinden etkilediğini belirtti. Şiddet sarmalı devam ettikçe İsrail toplumu ahlaki değerlerini yitiriyor ve şiddeti sorun çözücü olarak görmeye başlıyor. "Öteki"ni insan olarak görmeyen bakış açısı güçlendikçe İsrail halkı başkasının acısını hissetme ve empati kurma yeteneğini de kaybediyor.
"Şiddet devam ettikçe psikolojik yaralar da artıyor ve tedavi edilemez hale geliyor. Kısa dönemde ortaya çıkan tablo değişik boyutlarda travma geçirmiş çok sayıda yetişkin ve çocuk. Uzun dönemdeyse sorun çözmenin yolunun şiddet olduğunu düşünen bir post-travma toplumu..."
Mektubun tam metnini aşağıda yayınlıyoruz.
İsrail hükümetine,
Biz, İsrail'de yaşayan ve ruh sağlığı, sosyal bilimler, eğitim ve terapi konusunda çalışan Museviler ve Filistinliler olarak savaşın İsrail, Filistin ve Lübnan'daki bütün mağdurlarının yanındayız.
Masum sivillere verilen ciddi zararlar ve sivil halklara uygulanan toplu cezalandırma politikaları bizi endişelendiriyor. Aynı zamanda, süregelen savaşın bireyler üzerindeki etkisi ve bölgenin ruh haline olan etkileri hakkında da endişeliyiz. Liderleri ve halkları kıyıma ve yıkıma bir an önce son vermeye ve barışı mümkün kılacak bir diyaloğa katılmaya davet ediyoruz.
Bu bölgenin insanları çok acı çekti ve travma yaşadı. Her iki taraf da kendisini masum kurbanlar olarak görürken, karşı tarafı şeytani ve saldırgan düşman olarak algılıyor. İki tarafta da eğitim sektörü ve medya "öteki"ni insan olarak görmemek üzerine kurulu bakış açısının köklü hale gelmesi için her şeyi yapıyor. Bu söylemler "güvenlik uğruna savaş" anlayışını meşrulaştırıyor ve güçlendiriyor. Ancak bu söylemler insanların acısını hissedebilme yeteneğimizi köreltiyor, dolayısıyla da barış yolunu açacak bir karşılıklı anlama çabasının önüne geçiyor.
Şiddet devam ettikçe psikolojik yaralar da artıyor ve tedavi edilemez hale geliyor. Kısa dönemde ortaya çıkan tablo değişik boyutlarda travma geçirmiş çok sayıda yetişkin ve çocuk. Uzun dönemdeyse sorun çözmenin yolunun şiddet olduğunu düşünen bir post-travma toplumu...
Profesyonel tecrübelerimizin bize gösterdiği travma geçirmiş insanların bilinçdışı da olsa travma koşullarını yeniden yarattığı. Bu insanlarda görülen ortak özellikler güvensizlik duygusu, kronik endişe, depresyona varan umutsuzluk ve intihara eğimlilik. Ebeveyn, eş veya vatandaş olarak kimliğini saldırgan unsurdan yola çıkarak oluşturanlardaysa şiddete yatkınlık görülüyor. Şu anda gözlemlediğimiz travmanın kuşaktan kuşağa aktarılırken tekrar yaşanması. Bunun sonucu ise şiddet ve mağduriyet, öç ve yıkımdan oluşan bir kısır döngü.
İsrail toplumunun yaşadıkları bizi endişelendiriyor: Yaşadıklarımız insan acısını hissedebilme yeteneğimizi köreltiyor, bizi toleranssız ve empati kuramaz hale getiriyor. Toplumumuzun ahlaki değerlerini yitirmesi ve gaddarlaşması bizi kaygılandırıyor. Kaba kuvvetin gerek okullarda, gerek gençler arasında, ailede, sokaklarda ve aramızdaki azınlıklarla ilgili meselelerde sorun çözücü olarak algılanması kaygı verici.
Özellikle de şiddet içeren kısır döngüleri aşmak için rasgele seçilmiş anlarda bile olsa müdahaleyi gerekli görüyoruz. Kim haklı, kim haksız, en çok kim acı çekti sorularını bir yana bırakan müdahaleler rehabilitasyon sürecini başlatabilir. Bunu sağlamak için de müdahalenin olaya dışarıdan bakabilen bir üçüncü güce ihtiyacı vardır - bu üçüncü güç iki tarafın da bakış açılarından bağımsız olmalıdır.
Travmalarımızın, geçmişimizin, eğitim ve medyanın bize söylediklerinin esiri olmayı bırakmanın zamanı geldi. Kendimizi adaleti arkasına almış masum kurbanlar olarak görmemeliyiz. Gücümüzü, verdiğimiz zararları ve başkalarına çektirdiğimiz acıları fark etmenin vakti geldi. Artık telafi ve iyileşme süreçleri başlamalı. Bu süreçler fedakarlık ve ödün vermek demek, ancak sevdiklerimizin maneviyatı ve onuru için şart.
Eğer İsrail medeni bir devlet olmak istiyorsa provokasyonlara ve güç sarhoşu politikalara yüz vermemeli. İsrail hükümetinden kıyıma son vermesini ve karşı tarafı anlama yolunu seçmesini istiyoruz. Görüşmeler hemen, önkoşulsuz ve barış sürecine yardım etmeye hazır bir dış gücün desteğiyle başlamalı. (EK/TK)
* Elif Kalaycıoğlu'nun Türkçeleştirdiği mektubun İngilizce, Arapça ve İbranicesine ulaşmak ya da mektuba destek vermek için tıklayın.